Banka ve finans emekçisi kadınlar anlattı: Sömürü, ayrımcılık, mobbing...

Banka ve finans emekçisi kadınlar 8 Mart'ta soL Haber'e konuştu... Denizbank, QNB Finansbank, Garanti Bankası, İş Bankası ve Vakıfbank’ta çalışan beş banka ve finans emekçisi kadın çalışma koşullarını, yaşadıkları sömürüyü, maruz kaldıkları mobbingi, cinsiyet ayrımcılığını ve gericiliği anlattılar...

Haber Merkezi

Banka ve finans emekçisi kadınlar 8 Mart'ta soL Haber'e konuştu...

Denizbank, QNB Finansbank, Garanti Bankası, İş Bankası ve Vakıfbank’ta çalışan beş banka ve finans emekçisi kadın çalışma koşullarını, yaşadıkları sömürüyü, maruz kaldıkları mobbingi anlattılar... 

İşte bankacı kadınların yaşadıkları ve aktardıkları... 

Kaç yıldır bu sektörde çalışıyorsunuz? Yaptığınız işten bahsedebilir misiniz?

S: 7 senedir bu işte çalışıyorum, ilk iş tecrübem de aynı zamanda. 7 senedir de lokasyon olarak aynı yerdeyim, şubede çalışıyorum.

B: Ben de 7 senedir çalışıyorum bankada. Daha öncesinde çağrı merkezinde çalıştım.

L: Ben de 7 senedir çalışıyorum finans sektöründe, yazılımcı olarak çalışıyorum.

E: Yaklaşık 8 aydır çağrı merkezinde çalışıyorum. Müşteri danışmanı olarak görev yapıyorum.

K: 10 yıldan fazladır çalışıyorum. Geçmişte şubede de çalıştım, şimdi genel müdürlükteyim.

'PREZENTABL OLMAK EN ÇOK KADINLARA DAYATILIYOR'

Bankada kadın olmak nasıl bir durum? Yaptığınız işler söz konusu olduğunda kadın olmakla erkek olmak arasında bir fark var mı? Fiili olarak ya da bankanın kurumsal politikasında aynı pozisyonda çalışan kadınla erkek arasında herhangi bir ayrım hissediyor musunuz?

S: Bankacılıkla yan yana gelen “prezentabl” olma hali kadınlara daha fazla dayatılıyor. Bir sorun varsa o sorunu erkek personel daha iyi çözebilir algısı var. “Bir erkek gelse de orayı çekip çevirse, düzeltse” gibi cümleleri her yerde duyuyorum. Ticari, bireysel ya da gişe fark etmiyor.

B: Bir de annelik meselesi var. Doğum sonrası kullanılan izinler vs. düşünüldüğü zaman daha çok erkek personelle çalışmayı tercih ediyorlar. Çalıştığım bankada doğum izninde olan arkadaşlara gelmeyin demişler, yani bir süre ücretsiz izin kullanın, ne zaman geleceğinizi tekrar görüşürüz denmiş. Burada aslında erkekle kadın arasında bariz bir ayrım olduğu ortada, iş güvencen de yok kadın olarak. Dönebilecek misin, döndüğünde nereye verileceksin belli değil, şuben ya da çalıştığın pozisyon değişebiliyor, böyle bir güvensizlik var.

'DOĞUM İZNİ DÖNÜŞÜNDE POZİSYONUMUZ DEĞİŞİYOR'

L: Eşit seviyede teknik bilgiye sahip olduğumuz ortamda da daha çok erkeğin sözü dinleniyor ve daha büyük sorumluluk genelde erkeğe veriliyor. Onun dışında hamilelik konusu bizim için de geçerli. Hamile kalıp, bir 6 ay kadar olmadığınızda döndüğünüzde kendinizi aynı yerde bulamadığınız oluyor. Aynı şekilde gördüğüm kadarıyla 1,5 saatlik süt izinleri toplanıp cuma günü alınamıyor, 1,5 saat olarak kullanın deniliyor. Ama bunun için de bir servis imkânı sunulmuyor, biz biraz daha şehir dışında bir lokasyonda çalışıyoruz. Bu durumda işin yakınında bir yere taşınmamız gerekiyor, aksi takdirde o izni kullanamazsın. 

K: Her şeyden önce toplum içinde kadın erkek eşitsizliği ile “sen kadınsın” “sen erkeksin” algısı ile büyüdük ve hâlâ da bu algıyla yetiştiriliyoruz. Kadının her zaman korunma içgüdüsü ile davranmak zorunda kaldığı, ona biçilen cinsel obje yakıştırmasıyla baş etmekle uğraştığı, hayatının her alanında, örneğin otobüste, metrobüste yolculuk ederken bile bir şeylerden korunmak için çaba göstermek zorunda kaldığımız bir dönemden geçiyoruz. Kadının her zaman ikinci planda olduğu, baskıya uğradığı, her davranışının yanlış anlaşıldığı, yoğun şekilde tacize uğradığı bir dönemde, yaşadığımız her şeyi aslında bankada da aynı yoğunlukta yaşıyoruz.

'YÖNETİM KADEMESİNDE ERKEK DAHA FAZLA'

Terfi, performans gibi konularda cinsiyet ayrımcılığı yaşanıyor mu?

B: Bankada daha fazla çalışan var ama yönetim kademesinde daha az kadın var, orada bir ayrım olduğu ortada. Genel müdüründen yardımcısına bakıldığında erkek ağırlıkta, kadın çalışan daha fazla olmasına rağmen. Terfilerde de yılbaşında bize soruluyor, doğum olacak mı, hamile kalacak mısın gibi. Ona göre bizim kariyer haritamızı çiziyorlar. Eğer olacaksa benim yerime bir erkek personeli seçiyorlar ki, o 6 aylık arada herhangi bir kayıpları olmasın. Bu yönden yine bir ikili yaklaşım söz konusu oluyor.

S: Performansa dayalı ücretlendirme sisteminin hâkim olduğu bir alan olduğu için ben cinsiyet bazında bir ayrım olduğunu düşünüyorum ama yönetim kademelerinde bu ayrım oluyor. Kadın şube müdürü sayısı da az değil, 7 senedir hep kadın müdürle çalıştım ben ama yukarılara çıkıldıkça kadın sayısı gerçekten azalıyor.

Kadına verilecek iş, erkeğe verilecek iş gibi bir tasnif var mı?

S: Öyle bir ayrım yok aslında bizde. Yayımlanan başarı tablolarında genelde kadınların satış rakamlarının daha iyi olduğunu görüyoruz. Okulda olur ya, genelde en çalışkan öğrenciler kadınlardır, ama iş yaşamına geldiğimiz zaman durum değişir. Burada da öyle aslında performans anlamında da kadınların iyi olduğunu görürüz, ama yukarıda işler daha farklı görülüyor.

L: Araya gireceğim, ben kadın olduğum için benim dökümantasyonuma güveniyorlar, bir sekreter yakıştırması yapılıyor, yani “gelsin notunu alsın, çok iyi halleder o.” Çeki düzen verme erkeklere veriliyor da, dökümantasyon olayı da kadınlara veriliyor.

'TEKNİK İŞ DENİLİNCE AKLA ERKEK GELİYOR'

E: Kadınlar teknik işlerde ilgilenemez diye bir genelleme vardır ama kadın demek aslında her başarıya yelken açabilmek. Benim çalıştığım yerde de teknik işlerle erkekler ilgileniyor. Çünkü teknik iş denilince akıllarına erkek kafası geliyor.

B: Pazarlama konusunda da çok cinsiyetçi bir yaklaşım var. Kadının tamamen fiziğinden yararlanarak bir pazarlama stratejisi oluşturmuş durumdalar. Burada kadın ne ürün sunuyordan ziyade bunu kendi görünüşüyle birlikte nasıl “pazarlıyora” dönüşüyor.

Bu hiç açıkça ifade edildi mi?

B: Direkt ifade edilmedi, fakat şöyle bir şey var. Bizim iştiraklerde de, özellikle bireysel emeklilikte falan daha fazla kadın satış temsilcisi var. Fiziksel olarak güzel kadınlar, kısa etekler giyinerek müşterilere gönderiliyorlar. İşe alırken prezantabl deniliyor, bu şekilde kodlanıyor, işe alınanlar bu süzgeçten geçiriliyor. Fiziği düzgün daha güzel kadınları bu iş için ayırmış oluyorlar. Çünkü rastlantı olmuş olamaz, işe alınanların hepsi o şekilde.

Beraber çalıştığınız erkek personel tarafından bu tür davranışlara maruz kalıyor musunuz?

L: Görüntü olarak bizde şöyle bir şey var. İşte kadın yazılımcı genelde pespaye olur, bıyıkları olur falan gibi esprilere konu oluruz. Ama bir ruj sürünce, gözüne bir şey sürünce hemen 5-6 kişi tarafından alkışlanırız. Bu durum bayağı rahatsız edici geliyor bana. Çünkü insan doğal haliyle işe gidebilmeli. Doğal halinle işe gidince de hem erkekler tarafından ciddiye alınmadığınızı görüyorsunuz hem de bazı bakımlı kadınlar tarafından göz ardı edildiğinizi görüyorsunuz. Bu beklenti de hoş değil. Örneğin ruj sürünce bile "o sen misin?" ya da "bu akşam bir yere mi gidiyorsunuz, özel bir şey var herhalde?" gibi tepkilerle karşılaşıyorum.

B: Bizde satış mailleri çok fazla dönüyor. Hedeflerimiz oluyor, onlar da her gün bölge tarafından paylaşılıyor. Kadınların hedefleri söz konusu olunca, erkeklerin, "tabii o kadın, o yapar" gibi tepkileri oluyor. Kadın olmasından dolayı, fiziğini kullanabilmesinden dolayı o satışları gerçekleştirebildiği düşünülüyor. Oysaki o kadını tanımıyorlar, nasıl bir insan olduğunu bile bilmiyorlar ama ilk tepki onun kadın olduğu için yapıyor olduğu oluyor. Mesela hemen mailinden resimlerine falan ulaşıp bakıyorlar kadınların. Böyle insanlar var maalesef.

L: Ya da işte kim bilir ne yaptı o seviyeye gelmek için gibi tepkiler oluyor. Mesela bir kadın genel müdür yardımcısı olduysa, kim bilir nasıl oldu o kadın diye yorumlanmaya başlıyor.

B: Evet, erkekler için bu yargılar kullanılmıyor ama mesela kadınlar için, kadın kendi yaptığı işte başarılı olduğu için değil, kendisiyle ilgili belli tavizler verdiği için, hatta “ahlaksızlık” yaptığı için falan yükseldiğini düşünen erkek sayısı çok fazla.

L: Ayrıca bu konuda böyle düşünen kadın da var.

B: Tabii, aslında bu toplumsal bir sorun, maalesef kadınların kadına bakışı da aynı derecede sakat olabiliyor.

'SEN KADINSIN NEDEN EVDE YEMEK YAPMIYORSUN' 

Genel olarak çalışan kadın ve erkekler arasında evdeki işin paylaşımı konusunda kadına ağır bir yük düşüyor. Eğitimli emekçiler diyebileceğimiz bankacılar açısından bu durum nasıl?

B: Toplumda kadın ve erkeğe biçilen bazı roller var. Aynı işi yapıyor da olsak, aynı derecede yoruluyor da olsak, eve geldiğimizde kadın bir kere daha yorulmuş oluyor, o evin temizliğinden, düzeninden, alışverişinden çocuk bakımına kadar her şeyiyle yine kadın daha fazla ilgilenmiş oluyor. Çünkü bu erkeğin gözünde de, kadının gözünde de artık oturmuş bir şey. Mesela çalıştığım yerde dışarıdan yemek yenebilecek çok yer olmadığı için şubedeki arkadaşlarım evden yemek getiriyor. Ben evde çok yemek yapmaya fırsatım olmadığı için yemek yapamıyorum. Şubedeki diğer erkek arkadaşlarımdan sürekli bu yönde baskı görüyorum. "Sen kadınsın, neden evde yemek yapmıyorsun" soruları soruluyor.

S: Şöyle görüyorum, dışarıda bir üretim ilişkisi mevcut, evde de bir yeniden üretim var. Kadının çalışma hayatına girdikten sonra evdeki bu fonksiyonu azalmadı, hâlâ devam ediyor. O yüzden tabii ki daha zor kadın için her şey artık.

L: Benim durumumda yok ama gözlem olarak şunu söyleyebilirim, "daha eve gideceğim, temizlik yapacağım, yemek yapacağım, evi süpürmem gerekiyor, yoksa eşlik görevimi yerine getirmem" diyen çok çalışma arkadaşım var.

E: Çalıştığım yer vardiyalı. Tabii iş dışında bu insanların kendi düzenleri de var. İşten çıktıktan sonra yemek, temizlik, çamaşır, bulaşık gibi yapılması gereken işleri de yapmak zorunda hisseden kadınlar oluyor. Kadınlar dişiyle tırnağıyla zorluklarla başa çıkmaya çalışıyor.

KREŞ SORUNU 

Kadının üzerine yıkılan işlerden söz açılmışken bir de kreş sorunu var... İşyerlerinizde durum nedir?

S: Kreş yardımı diye bir şey var bazı bankalarda. Kreş yok ama bazen yardım ücreti veriliyor. Ama yardım için verilen ücret bugünkü kreş fiyatlarıyla kıyaslanamaz düzeyde, yarısını ancak karşılayabiliyor. Diyelim ki iki eş aynı kurumdaysa bu yardımı sadece kadın alabiliyor. Kreş yardımıyla karşılanabilecek bir şey değil o.

B: Çalıştığımız işyerlerinde kreş olmaması bir kere daha kadının daha fazla sömürülmesine yol açıyor. Ev içinde de çocuk bakımının kadınlara kalmasına yol açıyor ya da babaanne, anneanne gibi akrabalara. Kendi çocuğum yok ama şubedeki çocuklu arkadaşlarımdan gözlemlediğim kadarıyla çocukla ilgilenmek kadınlara kalıyor.

L: Benim gördüğüm çocuğa zaman harcamak kadına da erkeğe de bir yük. Çocuk evde duruyor, anneanne ve bakıcıya bırakılıyor. Ya da kreşe gidiyor ki o da ayrıca bir para. İşyerimde kreş ya da bir destek ücreti verilmiyor. Hakkım olduğunu biliyorum, bizim şirketin de kreş olmayan binası için ceza ödediğini biliyorum. Kreş olan binada ise erkek çalışan çocuğunu yollayamıyor kreşe, kadın olması gerekiyor çocuğunu o kreşe vermek için. İştirak çalışanları da kreşi kullanamıyor.

İşyerinde bağlılığı geliştirmek, kurum kültürünü pekiştirmek adına 8 Martlarda bankalarda kadın personele çiçekler, çikolatalar gönderilip, mailler atılır, kurum için ne kadar önemli oldukları hissettirilmeye çalışılır. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

L: Çiçeklere yazık diye düşünüyorum. Şaka bir yana samimiyetsiz buluyorum elbette. Eğer çalışanına değer veriyorsan onu rahat ettir, daha iyi koşullarda çalışmasını sağla.

S: Bizde 8 Martlar örgütlü olduğumuz sendika tarafından organize edilir. Yemek yiyip eğlenip dans edilen etkinlikler olur. Personelde 8 Mart gelse de yemeğe gitsek fikri uyandırıyor. Gelebilen toplamın ise çoğunluğunun erkek olması da ilginç oluyor.

B: Bizim bankada ise sadece samimiyetsiz bir mail atılıyor. Zaten bize verilen değerle de bir alakası yok. Bu zaten kadın olmakla ilgili bir problem değil toplumsal bir problem olduğundan son derece saçma oluyor. Yakın zamanda başka bir bankada, ING Bank’ta, “kadına çok değer veriyoruz” propagandası yapıldı. Bankanın kadın yöneticilerinden biri sosyal medya hesabından bu biçimde paylaşımlarda bulunup doğum iznini uzattıklarını iddia ediyor ama bunun yalan olduğu daha evvel o bankada çalışmış bir emekçi kadın tarafından ortaya çıkarıldı. Kendisi doğum iznindeyken işten çıkarıldığını yine sosyal medya aracılığıyla duyurdu. Zaten bizleri kadın, erkek hatta birey olarak değil, rakam olarak görüyorlar. Yaptığımız satışlar ve bankaya kazandırdığımız para üzerinden değerlendiriyorlar.

E: 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için bankada mail atacaklardır ama atılsa ne olacak? Motivasyon bir mail ile sağlanamıyor. Kimi bu şekilde kandırabilirler? Hepsi gösteriş, hatırlatmadan ibaret bir yazı benim için.

'BERABER HAREKET EDİLDİĞİNDE UMUT VAR'

Bu tabloda banka finans çalışanları için bir umut var mı? Koşulların ne şekilde düzelebileceğini düşünüyorsunuz?

B: Ben düzelebileceğini, bir umut çıkarabileceğimizi düşünüyorum. Çünkü bu çalışma koşullarından, mobbingden, stresten herkes şikayetçi ve bu koşulların düzeltilmesini istiyorlar. Daha fazla kişiye ulaşabilir, konuyu kendi aramızda konuşmaktan çıkarabiliriz.

S: Sorunların çok ortak, istihdamın çok fazla olduğu bir alan. O yüzden her ne kadar bireysel anlamda çok fazla iş yükü bindirilip ayrıştırılsak da temelde hepimizin yaşadıkları aynı. O sorunlarının üzerinden bir ortaklık kurulabilir, bireysel anlamda değil, birlikte hareket edilebilir.

L: Bence de hep beraber hareket edildiğinde umut olduğunu düşünüyorum.

K: Kadınların kendilerini güvende hissetmeleri için bu sistem içinde güvenli bir dayanaklarının olması gerekiyor. Mesela bizim güvenebileceğimiz bir hukuk sisteminin olması lazım. Şu anda ne bankada ne de Türkiye’de adalet var; gördüğümüz örneklerden, yaşadığımız tehdit ve tacizlerden, tecavüze uğrayan çocuklardan sonra korku içinde yaşamaya devam ediyoruz.