Mustafa Abdülcelil'in aklı başına şimdi mi geldi?

Libya'daki Geçici Ulusal Konsey'in başkanı Mustafa Abdülcelil, Kaddafi'nin devrilmesinden bu yana başı boş gezen, silah bırakmakta direnen ve birbirleriyle çıkar kavgasına düşen silahlı çetelerin geçtiğimiz günkü kanlı kavgasından sonra iç savaş uyarı yaptı. Oysa Libya'nın bu hale geleceği biliniyordu.

Libya Geçici Ulusal Konseyi (NTC) Başkanı Mustafa Abdülcelil, dün yaptığı açıklamada Libya'nın önünde duran seçeneklerden bir tanesinin bölünme ve iç savaş olduğunu söyledi. Abdülcelil'in bu iddiası, Bingazi'nin en kalabalık caddelerinden birinde, iki hasım silahlı çetenin girdiği çatışma sonucunda 4 çete üyesinin ölmesinden sonra ortaya atıldı.

Kaddafi'nin NATO desteğiyle devrilmesine ülke içinde yardımcı olanlar, kimisi eski El Kaidecilerden oluşan, kimileri doğrudan Batı'ya bağlı çalışan ya da kimi örneklerde doğrudan silahlı çete denebilecek unsurlardı. Kaddafi'nin devrilmesinden ve linç edilerek öldürülmesinden sonra, bu silahlı çetelerin tek bir ulusal birlik altında toplanabilmesi mümkün olmadı çünkü birçok şehre dağılmış onlarca silahlı milis grubu bulunuyor, hiçbirinin arasında ideolojik bir bağlantı yok ve kendi çıkarları gerekçesiyle hiçbiri ellerindeki silahı bırakmak istemiyor.

Abdülcelil'in söyledikleri
Abdülcelil, bu tabloya bakarak, şu anda Libya'nın önünde iki seçenek olduğunu söyledi. Bunlardan birincisi, iç savaş olasılığı. Diğer seçenek ise, çeteler arasında mücadeleye güç kullanılarak müdahale edilmesi. Abdülcelil, bu seçeneğe karşı, "Libyalılarla silahlı bir karşı karşıya gelişi kabul edemeyiz" diyor. Bu durumda geriye iç savaş ve bölünme kalıyor.

İnsanların kendi hukuk kurallarını işletmeye başladığını söyleyen Abdülcelil, ulusal bir ordu ve polis gücü kurmak için attıkları adımlara çok yavaş karşılık verildiğini, silahlı çetelerin silahlarını yerel konseylere devretmesi yönünde bir talimat vermelerine rağmen buna uyulmadığını söyledi. Dahası, genellikle eski Kaddafi askeri binalarını mesken tutan bu çeteler, birbirlerinin bölgelerine girdiği zaman dahi silahlı bir çatışma olasılığı had safhaya ulaşıyor.

Belhac'ın konumu ve diğerleri
Şu anda Trablus'u tutan iki büyük silahlı güç var. Birisi, eski bir El Kaideci olan ve Libya'da Kaddafi karşıtı gösteriler başladığında Batı ile iyi ilişkiler kuracağına dair mesajlar veren Abdülhakim Belhac'ın ordusu. Diğeri ise, eski bir mühendis olan ve Belhac ile arasında husumet bulunan Abdullah Naker'in silahlı birlikleri.

Abdülhakim Belhac'ın hikayesinin anlatıldığı soL haberi: Libya "devriminin" kahramanı: Abdülhakim Belhac

Abdülhakim Belhac, Kaddafi'nin devrilip öldürülmesinin ardından "zafer"in kendi adına yazılmasını isteyen isimlerden bir tanesi. Ancak süreç içerisinde ABD'nin Libya'daki İslamcı unsurlara daha geri planda roller vermeye başladığı görüldü. Belhac ile yönetim arasındaki gerilim, eski El Kaidecinin istememesine rağmen eski Zintan askeri konseyi lideri Usame el-Cuvali'nin savunma bakanlığına atanmasıyla had safhaya çıktı.

Öte yandan, bir başka olay da yazın Abdülfettah Yunus'un öldürülmesiyle ortaya çıkmıştı. Yunus, muhalefet ordusunun komutanıydı ve Brega'dan Bingazi'ye muhalefet hükümetinin çağrısıyla giderken pusuya düşürülerek öldürülmüştü. Abdülcelil, suikastin Kaddafi yanlıları tarafından yapıldığını iddia etse de, Yunus'un zırhlı araç konvoyuna böyle bir saldırı yapılması pek mümkün değildi. O sıralar, Abdülfettah Yunus'un Abdülcelil tarafından tutuklanacağı konuşulmuş, hatta Yunus'un karargahı Abdülcelil'e bağlı birlikler tarafından kuşatılmıştı.

Abdülfettah Yunus'un öldürülmesiyle ilgili soL haberi: Libya'da muhalefet komutanına pusu iç hesaplaşma mı?

Irkçılık, yağmacılık: Sonuç iç savaş
Libya'nın silahlı çetelerin ve yağmacıların eline düşmesi ise, "perşembenin gelişi çarşambadan bellidir" sözünü hatırlatıyor. Kaddafi karşıtları, ülkede yaşanan çatışmalar boyunca siyahlara yönelik ırkçı tutumlar takınmış, siyahların yoğunlukla yaşadığı Taverga şehri haritadan silinmişti. Bunun yanı sıra yağma ve çapulculuk olayları, kötü muamele ve işkence, toplu katliam gibi suçlar Kaddafi karşıtı milislerin Batı medyası tarafından da tespit edilen hareketleriydi.

Taverga şehrinde yaşananlar, muhaliflerin ırkçılığını gözler önüne seriyordu: Hayalet şehre ancak merak saldılar...

Bütün bunların tepe noktası ise, NATO'nun verdiği istihbarat ile yakalanan Muammer Kaddafi'nin linç edilerek öldürülmesi ve cesedinin bir mezbahada turistik eşya olarak teşhir edilmesiydi.

(soL - Dış Haberler)