Yeni müfredat: Ne yapmalı? (6)

Bu ülkede nasıl bir müfredata gereksinim duyulduğunu düşünmek de kolay, yazıp söylemek de. Oysa gereksinim duyulan müfredatı ayrıntılamak için, önce, topluma dayatılan ve Eylül ayında uygulanacağı söylenen müfredatın gündemden düşmesi gerekiyor.

Laik ve demokratik cumhuriyetlerde, cumhuriyetin geleceğini tehlikeye sokacak ve var olan hukuk sistemine karşı böylesine bir müfredat gündeme gelemez. Gelecek olsa da, devleti kollayıp varlığını sürdürmekle ve yurttaşlarına barış içinde nitelikli yaşam sağlamakla görevli devlet kurumlarındaki yetkililer, bu müfredatı engellerler. Cumhurbaşkanlığı, TBMM, hükümet, Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Danıştay ile Diyanet İşleri Başkanlığı, TRT,  Silahlı Kuvvetler ve üniversite gibi devletin üst kurumlar, laik Cumhuriyeti koruyacak müdafaa hattıdır. Bu kurumların yetkilileri de, devletin bekasını öncelikle koruyacak kesimlerdir.

Ancak, Türkiye, laik ve demokratik sosyal hukuk devleti bağlamında çok vahim ve talihsiz bir dönemden geçmektedir.

Bu müfredat AKP’nin müfredatıdır. Bu müfredata laik devlet adına karşı çıkması gereken Cumhurbaşkanı, tarafsız olmayıp AKP’nin genel başkanıdır. Böylesi bir müfredata karşı çıkması gereken TBMM, halkın çoğunluğunun ve Cumhuriyetin meclisi gibi değil AKP’nin meclisi gibi çalışmaktadır.  Hükümet ise, zaten bu müfredatın bizatihi arkasındadır.

Cumhuriyeti kollamakla görevli bir başka yetkili, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısıdır. AKP’li Cumhurbaşkanı, “Erdoğan’ı görünce aşık oldum” diyen bir işadamının eniştesine bu görevi vermiştir. Bir önceki Başsavcı, “Birilerini rahatsız etmeden görevini yapacağına inanıyorum” diyerek görevini bu kişiye devretmiştir. Özetle başsavcılık, artık laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu partilere dava açacak bir makam değildir.

Üyelerinin çoğunluğunu AKP’li Cumhurbaşkanı A. Gül’ün atadığı AYM, artık ne 1980’lerin/1990’ların AYM’sidir, ne de laiklik karşıtı partileri cezalandıran AYM’dir. 2011’den bu yana laikliğe aykırı hiçbir yasa (örneğin 4+4+4 yasası) maddesini iptal etmemiştir. Meclisin çıkardığı yasaları bile ( Anayasa’ya aykırı bulduğunda) iptal eme yetkisinde olan AYM, 20 küsur kişinin çıkardığı Kanun Hükmünde Kararnamelere bile “Karışamam” demektedir. AYM,  laiklik konusunda içtihat niteliğini almış daha önceki kararlarına da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararlarına da aldırmamaktadır.

Yargı yılının açılış törenini terk eden AKP’li Başbakan’ın peşine takılan ve AKP’li Cumhurbaşkanı’yla çay toplayan bir başkanı olan Danıştay da, laikliğe sahip çıkan ve içtihat niteliğindeki kararlara aldırmayıp 2011’den bu yana, laiklik karşıtı (örneğin okullarda türban kullanımı) hiçbir uygulamayı iptal etmemiştir.

Hangi bürokratların hazırladığı bilinmese de, bu müfredata uzmanlıklarının niteliği ve görevleri gereği karşı çıkması gereken ve beklenen eğitim bakanlığı bürokratları vardır. Ancak bu bürokratların başında gelen Talim ve Terbiye Kurulu başkanı ile üyelerinden, genel müdürlerden, müsteşar ve müsteşar yardımcılarından da tek bir karşı ses çıkmadığı gibi, “Bu olumsuzluğa ortak olamam” deyip istifa eden bir bürokrat da çıkmamıştır.  

Böylesi bir müfredatı, kendi açılarından değerlendirip, cumhuriyetin bekası için var olan yanlışlıklar konusunda ilgilileri uyarması gereken diğer devlet kurumları yetkilileri de, neredeyse bizzat AKP’li Cumhurbaşkanı tarafından atanmış olduklarından mıdır nedir, bırakın karşı çıkmayı, kraldan fazla kralcıdırlar.

“En iyi tedavi ruhi tedavi ve namazdır” ya da “Ben siyasetin içindeyim ve ben genel başkanımızın Mardin temsilcisiyim” diyen rektörlerimizin olduğu üniversitelerden karşı ses beklenmese de, üniversitelerden bir ses çıkmayınca da, bakan Yılmaz, “Bu müfredatla ilgili çok büyük eleştiri olmamıştır” diyebilmektedir. (21.8.2017)

Sonuç olarak halk egemenliğine dayalı laik cumhuriyeti müdafaa etmesi gereken bu hat, partizan kişiler tarafından işgal edilmiştir; Cumhuriyetin hattı müdafaası çökmüştür. Dolayısıyla halk egemenliğine dayalı laik cumhuriyeti koruma-müdafaa görevi, sathı müdafaaya kalmıştır. Bu satıh ise, yukarıda değinilen üst kurumlar da dahil vatanın her bir köşesidir. Bu sathı müdafaa edecekler ise, evinde yaşayan, iş yerinde/tarlasında çalışan, sokakta dolaşan, sinemaya-plaja-lokantaya giden ve AKP’ye oy verenler dahil olmak üzere büyük bir çoğunluğu laik cumhuriyeti benimseyen halktır. Esasında halk, demokratik ülkelerde, her konuda en etkili kesimdir.

Bu halk, bireysel olarak, evinde, iş yerinde/tarlasında, sokakta, sinemada-plajda-lokantada her yerde, laikliğe, bilimselliğe ve Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkacaktır.

Bu halk, başta (tabii ki piyasacı ve gerici olmayan) partiler olmak üzere, demokratik kitle örgütleri tarafında örgütlenip demokratik yollarla tepkilerini koyabildiğinde, en azından hattı müdafaayı oluşturan bazı kesimlerin de aklı başına getirecektir, yargı da laikliğe sahip çıkacaktır,  müfredatı da gündemden çıkaracaktır.  

Bu halk, seçimlerde, piyasacı ve gerici olmayan partileri meclise taşıdığında böylesi bir müfredat yürürlükteyse hemen değiştirilecek ve bir daha gündeme gelmeyecektir. 

[email protected]