Böyle Amerikancıya Böyle Ramazan! AHMET ÇINAR (Manisa)

Böyle başa böyle tarak, böyle Amerikancıya böyle Ramazan!

Dün sabah bilgisayarı açıp "günlük havadisleri kıraat eylemek" üzere çalışma masama oturduğumda, elbette haberlere yurtseverce bakan haber portalı sol.org.tr'yi de gözden geçirdim.

Dün sabahki manşeti okumuşsunuzdur, okumadıysanız kesinlikle öneririm.

Başlık: Afiyet olsun.

Spot: Oruç ayında televizyon kanallarını ve gazeteleri "ramazan bereketi" kaplamış durumda. "Nefsin terbiye edildiği" günün sonunda iştahla koşuşturulan sofralar ramazana damga vuruyor. Oruç, kapitalist piyasanın son kurbanı...

***

Yazı boyunca kapitalist dünyanın din ve inanç dünyasına attığı çalımlar, yani reklam sloganları devam ediyordu:

"Ramazan yılda bir kere gelir, World'le tadını çıkartın"

"Ramazan'a özel Güveç'te SEK"

"Türkiye için iftar vakti, Sütaş için iftihar vakti"

"İftar vakti çorba vakti, çorba vakti Knorr vakti"

"İftarı, güneşin suda kayboluşunu izleyerek beklemek, iftardan sonra havuza girmek, ışıl ışıl kumsalda yürüyüş yapmak, çınarların altında sahura kadar sohbet etmek... Denemeye değer! Yalova Asude Tatil köyü"

***

Dünkü sol.org.tr'nin manşeti, lafı ağzımdan alan bir manşet olmuş.

Çünkü yaşadığım kent Manisa'daki, "Ramazan çelişkilerini" yazmayı kuruyordum.

O halde, "Afiyet olsun" manşetini kaleme alan arkadaşlarımıza teşekkür ederek, alıp sazı elime tıngırdatmaya başlıyorum.

Çocukluğumdan beri Ramazan denilince aklıma gelen atasözü, "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" sözüdür.

Çünkü çocukluğunun önemli sayılabilecek bir bölümünde dini eğitim almış, hatta İmam hatip Lisesi'nden mezun olmuş bir kişi olarak, ilahiyata dair kitaplarda anlatılan Ramazan "içsel terbiye", "nefis eğitimi", "aza kanaat", "dünyevi zevklerden olabildiğince el etek çekmek", "sabır", "dayanışma", "yardımlaşma" kavramlarıyla bütünleşiyordu.

Ama gelin görün ki, yıllardır ve yıllardır yaşanan Ramazan, tam tersine "gösteri ve gösteriş", "kuş sütünün eksik olmadığı sofralar", "beş yıldızlı otellerde beş yıldızlı iftarlar", festivali andıran "Ramazan eğlenceleri" ve "Ramazan konserleri" gibi kavram ve kurumlarla bütünleşti.

Bu kadar değil elbette. Bir tarafta Karun gibi sofralar kurulurken, diğer yanda yoksullar için açılan iftar çadırları, kent varoşlarında dağıtılan "erzak paketleri"...

Bu ne yaman çelişki anne!

Din eğitimi aldığımız yıllarda bize öğretilen Ramazan bu değildi.

Bu çelişkilerin yaşandığı değil, tam tersine tüm çelişkilerin azaldığı bir ramazandı din kitaplarında yazan.

Manisa'nın cadde ve meydanlarında, adice bir Ramazan sömürüsü yapılmakta bugün.

Manisa Belediyesi'nin iftar çadırları ok işaretleriyle gösterilip, "Bilmem kim adlı hayırsever işadamımızın iftar çadırı" diye kent yoksullarına adres gösterilmekte, sinsice bir reklam ve sömürü sahnelenmektedir.

***

Vaktiyle aldığımız dini eğitimde, Muhammet peygamberin şu hadisi ölçü verilirdi: Bir yoksula sadaka, zekat gibi yardımları verirken, sağ elinizin verdiğini sol eliniz, sol elinizin verdiğini sağ eliniz duymayacak, bilmeyecek.

Şimdi yoksullara yapılan yardımlar, davet edilen medya mensuplarının, gazetecilerin, foto muhabirlerinin ve kameraların huzurunda "göstere göstere" yapılmaktadır.

Manisa Belediyesi'nin Ramazan etkinliklerinin duyurulduğu her panonun, pankartın, afişin, broşürün göbeğinde at nalı gibi bir Manisa Belediyesi flaması var ve yanında dev boyutlu bir "Belediye Başkanı Bülent Kar" fotoğrafı gülümsemekte.

Yoksullara "lütfedilen", "bahşedilen", "ikram edilen" erzak paketleri ve iftar sofraları adeta, "Aç karnınızı doyuruyoruz, 2009 martındaki seçimde oyunuzu bekliyoruz" demektedir.

***

Size Manisa Belediyesi'nin "5. Ramazan Etkinlikleri" broşüründen birkaç başlık aktarıvereyim.

Şimdi diyeceksiniz ki, "Bin beş yüz yıllık Ramazan'ın beşincisi mi olurmuş, bu da nerden çıktı?"

Haklısınız.

Ama Manisa Belediye Başkanı Bülent Kar, sanırız Ramazan'ı kendi iktidarıyla başlatmaktadır. 2004'te belediye başkanlığı koltuğuna oturan ve o koltukta beşinci Ramazanını yaşayan Bülent Kar, "5. Ramazan Etkinlikleri" adı altında broşür bastırmaktan hiç çekinmemekte ve hatta utanmamaktadır.

İşin garibi, Manisa'nın "dini bütün", "muhafazakar" eşrafı da, "Nedir bu 5. Ramazan Etkinlikleri saçmalığı, biz Ramazan'ı yüzyıllardır yaşıyoruz" dememektedir.

Manisa Belediyesi 5. Ramazan Etkinlikleri'nden birkaç etkinlik: Örneğin 5 eylül Cuma günü Grup Ayna konseri, örneğin 6 eylül cumartesi günü Mustafa Keser konseri, örneğin 10 eylül Çarşamba günü Ezginin Günlüğü konseri, örneğin 24 eylül Çarşamba günü Süheyl Behzat Uygur tiyatrosu...

Yeme de yanında yat!

Manisa'yı "kasaba panayırına" çeviren bu etkinliklerin, Ramazan'la ne ilgisi vardır?

Mustafa Keser dinleyerek, Süheyl Behzat Uygur kardeşleri izleyerek "nefis terbiyesi" yapıldığı nerede görülmüştür?

***

Kentin yoksulları ve yoksunları bedava iftar çadırında bahşedilen yemeği yiyecek, sunulan erzak poşetlerini alacak, akşamları Mustafa Keser'i seyrederek gönül huzuruna erecek kentin kodamanları, para bababaları, belediyecileri de "yoksullara sağladıkları iftar-erzak-konser paketini sunmuş olmanın vicdan rahatlığıyla", beş yıldızlı otellerin beş yıldızlı sofralarında gelecek seçimleri nasıl kazanırız kulisi yapacaklar!

Hakikaten, yeme de yanında yat!

***

Ramazan'la birlikte Manisa'nın paçalarından "gösteri ve gösteriş", "mürailik", "sömürü" ve "çelişki" akmaya başlamıştır.

Kapitalizm, 14 şubatta aşk duygusunu, mayıs ayında anne sevgisini, haziranda baba sevgisini, milli bayramlarda yurt sevgisini nasıl çatır çatır sömürüyorsa, oruç ayında da insnaların dini duygularını sömürmekte ve semirmektedir.

Hacısıyla hocasıyla, şeyhiyle müridiyle, başbakanıyla kasaba politikacısıyla tüm burjuvazi de bu durumdan gayet memnundur.

İtiraz eden filan da yoktur.

***

Böyle başa böyle tarak, böyle Amerikancıya böyle Ramazan!

Afiyet olsun efendim.