"Her türlü delilik kabulüm, yeni yıl güzellikle, sevgiyle, barışla, vicdanla, onurla, erdemle, hakla, hukukla gelsin yeter ki bir gün 48 saat olmasa da olur."

Şiirli Masallı Maarif Takvimi

Günler hızlı geçiyor benim için. Bu hız, zamanı kavrayış ve yaşayış yaş almakla ilgili sanırım diye düşünür iken kızlarımın da aynı dertten mustarip olduklarına tanık oldum. Ne ara Cuma oldu, ne ara hafta bitti sorularının ardı arkası kesilmeyince anladım ki dert çok, hem dert yok. Yeni yıldan talebimiz bir gün 48 saat olsun. Yoksa 24 saatte yetiştiremiyoruz hiçbir şeyi. Kendime çok yakın bulduğum imge Alice’in beyaz tavşanının sürekli saate bakarak mutsuzluk içinde bir yerlere yetişmeye çalışması. Ama ben bunu tersine çeviriyorum gelen yılda, evet yine koşuşturacağım ama mutlulukla ve şiirle. Geleceği düşünerek değil şu anda ve mutlulukla seyirteceğim, bu hangi koşulda mı olacak? Elbette bir gün 48 saat olduğunda. Bakın hele:

Balık kavağa çıktığında, pireler berber olduğunda, annem kaşıkta babam beşikte iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, millet saatleri ayarlayıp ayarlayıp işe geç kalıp güne aymayıp, gecesine yorgun, babam yaramaz çocuk, horoz şekerini alıp kaçtığında, bana nanik yaptığında, annem ıngalarken ocak başında külün içine düşüp kaybolunca bende bir telaş, ah yetişemedim, yine yetişemedim, yine kaçırdım, kaybettim çocuğu diye diye ağlar iken, çocuk işçi, güzelim yavrum tinerlerde yanar iken, o yavru alacaklı alacaklı canevime bakar iken, deve tellal pire berber iken, ben teneke dünyayı tangur tungur yuvarlar iken…

Uzatmayayım deliliğin sonu yok ama adıma deli arkama çalı… Başka türlü yaşayabilmek mümkün müdür sayın müdür? Ya tüm yaşananları deliliğe vurup bilinen tüm ayarları derdest etmeli ya her şeyi ciddiye alıp ortadan ikiye cart diye bölünmeli. 

Şimdi gelmişiz 2024’e mesela. Bizim çocuklardan başka Filistinli çocuklar kasaplarca biçilmekte. Bir alacakaranlık kuşağı içinde mavi Dünya, ağır bir filmin tam ortasında hey, arz-ı endam etmekteler dünyanın deli efendileri. Bakışlarında fer yok, kabuk bağlamış yürekleri, koca bir dünya seyretmekte olanı biteni, çocuk kanına bulanmış ellerimiz, annelerin ağıtları, cansız minik bedenleri taşıyan babalar, onların feryatları, bir minik el sarkmış, öyle minik, öyle katı, öyle soğuk oysa sıcacık olmalı bir çocuk eli, mis gibi, sıcacık tereyağlı ekmek kokusuna bulanmalı gün, iştahla bir ısırık almalı çocuklar, tombul yanaklarıyla gülerken korkusuz yaşayabilmeliler… 

Bezdirdiler diyorum. Şuncacık iki satır ömrümüzde ne ağız dolusu gülebiliyoruz ne yediğimiz içtiğimiz hora geçiyor. (Üstelik bunu yazıyor ve bundan yakınıyor olmak bile ar geliyor.) Başladım yine homurdanmalara, vallahi kişisel gelişim, mindfulness şu bu da fayda etmiyor, değiştiremiyorsan uyum sağla öyle mi? Sağlayamam müdürüm ille de bu topal, deli, manyak, çirkin, kasvetli, meymenetsiz, haysiyetsiz, acımasız, kansız, karanlık, saçma düzeniniz değişecek ve insanlık özgürleşecek başka bir yol bilmiyorum. Çatı katındaki deli kadın olmaya razıyım yeter ki bu amansız düzenin şöyle bir altını üstüne getiriverelim. Bir havalandıralım, bir tersyüz edelim, bir kendine getirelim, vallahi yeter. 

Ne demiş ozan? Bir kulak ver o hâlde güzelim Melih Cevdet Anday’a, ağzından bal damlarken, hadi.

O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör 
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör 
Seyreyle gülü bülbülü 
Çifter çifter aylar gökyüzünde 
Her gece ayın on dördü 

Kuşlar geçecek damların üstünden  
Kuşlar konacak dallara 
Kanat seslerini duyup uyanırlarsa 
Gene kuşlarla uyusun çocuklar 
Olanı biteni anlatma. 

Hiç görmediğim şey bu 
Kurdun gözü yılmış sürüden 
Elmanın yarısı soğuk yarısı sıcak 
Ağulu bitkilere dolanmış salkım 
Güneşten yağmur boşanacak 

Yetsin demir çağının beyliği 
Yeni bir gün başlıyor demek 
Yeryüzünde korkusuz yaşamak 
İki milyar kişiye bir dünya 
İki milyar kişiye iki milyar ekmek 

Yazık olur bu düş yarı kalırsa 
Barış günü insan hakkı yenirse 
Köroğlu'nun sözü dinlenmelidir 
Sivas ilinin Banaz  köyünden 
Pir Sultan Abdal dirilmelidir 

Ah günüm yetse görmeye seni 
Seni övmeye gücüm yetse 
Barış çağı altın çağ 
Son ozanı ben olayım bu özlemin 
Bu özlem bitse

O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör 
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör 
Seyreyle deli ozanı 
Baştanbaşa sevda, baştan başa tutku 
Dili baldan tatlı

Ozanın sözü üzerine söz mü denir? Denmez. Her türlü delilik kabulüm, yeni yıl güzellikle, sevgiyle, barışla, vicdanla, onurla, erdemle, hakla, hukukla gelsin yeter ki… Bir gün 48 saat olmasa da olur.