Laik halkımızı Aliye’ye, Sadullah’a oy vermeye ikna ettiler AKP’den korkuta korkuta. Ama işte tablo ortada, AKP CHP içinde AKP içindekinden daha güçlü. Bir 'son seçime' daha gidiyoruz bu hesapla. 

Oy stratejisi

2007’de yapılan seçimlerde Denizli milletvekili olarak seçildi. 2009'daki kabine değişikliğinde Devlet Bakanı olarak AKP hükümetine girdi, kadın ve aileden sorumluydu. Gündeme ilk gelişi, memleketi Denizli’de, Nurculara bağlı bir cemaatin yemeğine katılması ile oldu. Yemeğe makam otomobiliyle gitti. Şehrin valisi ve AKP’li vekiller arkasında sıralandı. “Dergâh evi” denilen yerin önünde yemek için yaklaşık 20 bin kişi toplanmıştı. Ülke hızla bir tarikat çukuruna doğru yuvarlanıyordu. Kadın ve aileden sorumlu bakan en önde yuvarlanıyordu. 

Kadın ve aile işlerine gelince… Bakan atandıktan bir yıl sonra sorumluluğu altındaki çocuklar Siirt’teki bir tarikat yurdunda tecavüze uğradı. Yazılı bir açıklama yaparak, “Sorunlar tek kurumla çözülemez, topyekûn savaş vermek gerekiyor” dedi. Sakindi, “bunlar sadece bizde oluyormuş gibi bir komplekse kapılmamak lazım” diye ekledi. Haklıydı, her yerde oluyordu ama “bizde” daha çok oluyordu. Çocuklar tarikatlara teslim edilmişti çünkü. Tarikatlar için ise çocuklar basit birer cinsel objeydi. 

“Münferitçi” kadından sorumlu kadın bakan bir gün Kars’ı ziyaret etmeye karar verdi. Şehirde konuşlanmış kadın ve aileye şöyle bir göz atıp dönecekti. Belli ki oradan da pis kokular geliyordu. O Kars’a ulaşmadan patlak verdi akıl almaz rezalet. Bakanlığına bağlı “Sosyal Hizmetler Yurdu”nda tecavüze uğrayan engelli kız hamile kalmıştı. Bakanın yetkilileri rezaleti Bakan görmesin diye engelli kızı Siirt'e yollamaya ya da kaçırmaya karar verdi. Bakan görmeyince sorun olmuyordu. Zavallı kurbanın bindirildiği araç yolda trafik kazasına karıştı. Yanına katılan iki temizlikçi kadın kazada yaralandı, A.Y.'nin eli ve ayağı kırıldı. Bakana sordular, “Arkadaşlarımız ilgileniyor” demekle yetindi. Bakandı ama bizzat bakamıyordu. 

Çocuklara tecavüz edilmesini münferit buluyordu ama eşcinselliğin memleketi esareti altına aldığından bir şüphesi yoktu. Sordular, “eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk olduğuna inanıyorum, bir hastalık olduğuna inanıyorum, tedavi edilmesi gereken bir şey” dedi. Tarikatlar dışındaki her konuda kesin bilgisi ve peşin hükmü vardı. 

Bütün bu başarılarına rağmen 2015’te yapılan seçimlerde listeye giremedi. Onun yerine kız kardeşini listeye eklediler. Böylece kız kardeşler arası bir hesap da görülmüş oldu. Çünkü onun başı açıktı, kardeşi türbanlıydı. Laikliği henüz tepeleyememişlerdi, reisleri başı açık olan kardeşi tercih etmişti. Şimdi sıra ona gelmişti; mağdur kardeş seçildi, üstüne “Kadın ve Aile Bakanı” atadılar. İkinci kardeşin adı da ENSAR Vakfı'nın yurtlarında 45 erkek öğrenciye tecavüz edildiği haberleri ile duyuldu. Sordular, “Buna bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” dedi. 

Tek marifetleri ülkeyi yöneten aileye yakın olmaktan ibaretti. Emine Erdoğan bu abla kardeşi sevmişti. Bu iki “kadın ve aile” bakanından ilki Selma Aliye Kavaf, ikincisi Sema Ramazanoğlu. Ülkenin son 20 yılında kadının içine düşürüldüğü perişanlık bu iki abla kardeş sayesinde ortaya çıktı. Baka baka çukura düşürdüler kadını.  

Sonra ne olduysa Selma Aliye AKP’den ayrıldı, Deva partisine katıldı. Şimdi CHP listelerinden Manisa 4. sıra adayı. Nasip olur da seçilirse bizi tarikatların tasallutundan o kurtaracak.

***

Kamuoyu, adını ülkücü mafya Sedat Peker’in açıklamaları ile duydu. Ordulu bir “işadamı”ydı Cihan Ekşioğlu. Bir holdingi ve ünlü dolandırıcı Sezgin Baran Korkmaz’la akçeli ilişkileri vardı. Saray tarafından himaye ediliyordu, haliyle özgüveni sınırsızdı. Kârlı bir sektör olan “savunma sanayi”ye de el atmıştı, haliyle tanka topa falan ulaşımı vardı. Önüne bir fırsat çıktı, çok değerli bir oteli yok pahasına kapatabilirdi. Tanklardan birine atladığı gibi otelin kapısına dayandı. Meşhur Paramount Hotel’i tank marifetiyle fethettikten sonra “dünyaca ünlü” birçok ismin katıldığı doğum günü partileri, sosyete eğlenceleri ve ağırlamalar gerçekleştirdi. Gösterişi, tabii fotoğraf çektirmeyi seviyordu; Süleyman Soylu, Binali Yıldırım, Tuğrul Türkeş, eski Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit o davetlere katılıp yanında poz verenler arasındaydı. O tarihte günlüğü 100 bin liranın üzerinde olan otelden yolu geçmeyen “Çok Ünlü Kişi” yok gibiydi. Orhan Gencebay ve “mavi vatan” mucidi Emekli General Cihat Yaycı otelde aynı fotoğraf karesinde görülüyordu. Generalin bedavaya konakladığı otelin sahibi Cihan Ekşioğlu “Martebo Savunma Sanayi Şirketi” aracılığıyla Avrupa’dan aldığı silahları Kuzey Afrika ülkelerine satıyordu gerçi ama olsun. Vatanı maviye boyamayı akıl eden koca generalin mafyaya aracılık edecek hali yok ya. 

O ziyaret fotoğrafında Cihat Yaycı’nın yanında bir de yerli yersiz ulumasıyla ünlü eski MHP Milletvekili Cemal Enginyurt vardı. O da Paramount müdavimiydi. Ama otelin günlük ücreti bir milletvekilinin birkaç aylık maaşına denk geliyordu. Sordular, nasıl ödediniz diye. “Ödemedim ki” dedi. “Fiyatını biliyor musunuz” sorusunu da “ödemedim neden fiyatını sorayım” diye savuşturdu.  

Cemal Enginyurt, otel fatihi Cihan Ekşioğlu ile hemşeri. O çocukluğunda farklı bir yol tutturmuş, iş adamlığı yerine ülkücülüğe meyletmiş. Sonuçta sermayenin farklı yerlerinde tertip almışlar, biri toplamış öteki kapısında beklemiş. Bu işler için uluma eğitim şart tabii. “Rusya’nın solcuların çağrısıyla Türkiye’yi işgal edeceği iddiasının” palavra olduğunu 12 Eylül’de cezaevine tıkılınca anlayabilmiş ancak. Peki akıllanmış mı? Ne gezer. Çıkınca yine soluğu “Ülkü Ocakları”nda almış. “Sakallı, beş vakit namazında niyazında bir genç olarak İslami sohbetlere zemin hazırlıyor, Türk milliyetçiliği için paneller düzenliyor”muş o yıllarda. “Alparslan Türkeş dünya tatlısı bir adamdı” diyor bir söyleşinde, kızlarının isim babası oymuş. 

Bu kadar deneyimden sonra değerli fikirler biriktirmiş ülkenin hali pür melali üzerine. HDP PKK’nın siyasi kolu, CHP’liler hain, ülkücü katili. “CHP, HDP, TKP, İYİ Parti” bir araya gelmiş, bir masa kurmuş, zilyet ittifakı oluşturmuş. Bilgisi eksik olsa bile ülküsü tam gördüğünüz gibi. “Bir ülkücünün ülkücü katillerinin olduğu yerde yer alması ve onlara oy vermesi düşünülemez”, böyle devam etmiş. Bu durumda nerede olunması gerektiğini sormuşlar; “Recep Tayyip Erdoğan ile bir olmayıp da ‘kocam 1 kilo domuz etini 7 dakika yedi’ diyen dinsizlerle mi bir olacaktık?” diye yanıtlamış. Bu sözlerin ardından bir de ulumuş olmalı, sözlerinin gelişi böyle. 

Ama nedense MHP’den ayrılıp DP’nin yolunu tuttu bir gün. “CHP, HDP, TKP, İYİ Parti”den oluşan zilyet ittifakına katıldı ayrıldıktan az bir süre sonra. Şimdi CHP listesinden İstanbul 1. Bölge 9. sıradan milletvekili adayı. Oy vereceğiz AKP’den bizi kurtarsın diye.

***

CHP Ankara 1. Bölgede eski adalet bakanı Sadullah Ergin var.  Deva partisi kontenjanından o da. Kuruluşundan bu yana AKP’nin en önemli adamlarından biri oldu. Üç dönem grup başkanvekilliği yaptı. 2009'da Adalet Bakanlığı görevine getirildi. Fethullahçı çetenin ele geçirdiği yargı eliyle laik cumhuriyeti tasfiye operasyonuna giriştiği dönemde bakanlığın başındaydı yani. 12 Eylül 2010 referandumunda da aynı koltukta oturuyordu. Rastlantı değildi bu. Kilis Cumhuriyet Başsavcılığı’nın düzenlediği FETÖ/PDY iddianamesinde bakan olmadan önce Fethullah Gülen’i ziyaret ettiği öne sürülmüştü. İddianameye giren bir tanık ifadesine göre, yasal düzenlemeler için “avukatlar imamı” öncülüğünde çalışmalar yapılmış, bakanın eline tutuşturulmuştu. Laik cumhuriyetin tasfiyesi ile görevlendirilen Fethullahçı şebekenin içindeydi özetle. “Yargıdaki Fethullahçı kadrolaşma” onun döneminde tamamına ermişti. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir cemaatin yargıyı yönetir hale gelmesinin sorumlusu oydu. Sonra Fethullah’la Tayyip Erdoğan’ın arası açıldı. 17 Aralık operasyonu sonrasında, 2013’te, Erdoğan tarafından görevden alındı. Genel kanı bu görevden almanın Ergin’in cemaatle yakınlığı nedeniyle olduğuydu.

“Ali Dibo Skandalı”nın kahramanı olarak ünlendi bir de. AKP Gurup Başkanvekili iken, bir bürokrata, Hatay ilinde yapılacak ihalelerin partililere verilmesi yönünde talimat vermişti. Hem de yazılı olarak. Yapılan soruşturma sonucu ildeki 271 adet kamu ihalesinin tamamının 17 AKP'li yerel yönetici tarafından kazanıldığı ortaya çıkmıştı. 

İşte o Sadullah Ergin şimdi Deva Partisi kontenjanından CHP Ankara 1. bölgede milletvekili adayı. Nasip olursa, cezaevinden mezara uğurladığı Balyoz ve Ergenekon davası kurbanları da zulümden kurtulmak için oylarını ona verecek. 

***

Karşı karşıya olduğumuz fecaatin bunlardan ibaret olduğu sanılmasın. Önüne geleni tokatlayarak kendine yer açmaya çalışan tiktok fenomeni Mustafa Sarıgül son anda manevra yaparak Kılıçdaroğlu’na yaklaştı. Erzincan adayı. “Türkiye'nin en büyük şanssızlığı CHP ve Kılıçdaroğlu”dur diyen eski AKP’li Mehmet Emin Ekmen CHP listesinden Mersin adayı. Nakşibendi Tarikatı'na ait Server Yaşam Vakfı yöneticisi Nedim Yamalı CHP’nin Ankara listesinde. Bu vakıf MEB’in ayrıcalıklı tarikat vakıflarından biri. Halen çocuklarımızın geleceğini karartmaya devam ediyor. Emine Erdoğan’ın özel kalem müdürü ve eski TÜİK Başkanı Muhammed Cahit Şirin’in eşi Elif Esen CHP İstanbul listesinde. O kadar saraya yakınlar ki, çiftin nikâh şahitliğini Tayyip ve Emine Erdoğan yapmıştı. CHP listelerinde 75 civarında ithal yobaz, tarikatçı, milli görüşçü ve AKP kaçkını var. Bir o kadar yerli ve milli olduğunu düşünün, işte korkulması gereken asıl karanlık tablo bu.  

Peki buna seçim diyebilir miyiz? Hayır tabii. Burada adı geçenlerin çoğu daha seçim yapılmadan vekil atandılar. Başkaları da var, örnek olsun Cengiz Çandar ve Hasan Cemal atanmıştır, seçim formalitedir. AKP ve MHP vekilleri de üç aşağı beş yukarı bellidir. “Seçilecek yerden” aday gösterilenlerin tamamı vekil atanmışlardır. Yani seçim meçim hepsi hikayedir. Hikâyenin stratejisi olmaz. Stratejik oy kullanma diye de bir şey yoktur, bu tabloda sadece stratejik aptallık vardır.

Laik halkımızı Aliye’ye, Sadullah’a oy vermeye ikna ettiler AKP’den korkuta korkuta. Ama işte tablo ortada, AKP CHP içinde AKP içindekinden daha güçlü. Bir “son seçime” daha gidiyoruz bu hesapla. 

Herkes susar, biz konuşuruz. Bütün sorunlarımız laik cumhuriyetin yıkılmasından kaynaklanıyor ama tek bir laiklik tek bir cumhuriyet lafı yok ağızlarında. Nasıl ve neden olsun?

Aliye'den, Sadullah'tan kurtulmak istiyorsanız sola geleceksiniz, yönünüzü TKP'ye döneceksiniz öyleyse. Biliyoruz, boğulacak gibi hissediyorsunuz, koşup vereceksiniz oyunuzu önünüze kurtarıcı diye kim koyulduysa. Ama bugünün bir yarını da var. Tayyip'ten kurtulmak için bir oy Kılıçdar'a. İkisinden de kurtulmak için bir oy TKP'ye. İşte gerçek strateji budur!