İstanbul Üniversitesi önünde gösteri yapan türbanlı bir kadın bunu fırsat bilip “7,4 yetmedi mi?” diye pankart açmıştı, oradan aşinayız plana.

Keder planı

AKP Cumhurbaşkanı bir afetzedeyi, “Bunlar kader planının içerisinde olan şeyler” diye avutmaya yeltendi, malum. Yani tanrı her “kulu” için ayrı bir plan yapıyor, o plan uyarınca bazılarının evini başına yıkıyor, ezilerek ölmesine neden oluyordu. Geride kalanlara, plan ilahi olduğundan, katlanmaktan başka çare kalmıyordu haliyle. Yaygın bir “inanç” bu. Hatta “İslam dünyası” dışında da taraftarları var. İsrail Hahambaşılık Konseyi üyesi Rabbi İsmail Eliyahu, son depremi “ilahi bir ceza” olarak niteledi örneğin, “Tanrı, çevremizde bizi işgal ederek denize dökmek isteyen tüm milletleri cezalandırıyor” dedi. Tanrı farklı, plan farklı ama sonuç aynı. Filmin sonunda ölenler hep fukara halkımızdandır.

Yabancımız değil bu. 1999 depremi Marmara bölgesini vurduğunda üniversiteler türban sorunu tartışmasıyla çalkalanıyordu. İstanbul Üniversitesi önünde gösteri yapan türbanlı bir kadın bunu fırsat bilip “7,4 yetmedi mi?” diye pankart açmıştı, oradan aşinayız plana. Deprem bölgesinde yaşayanların tümünün türban-din karşıtı kafirler olduğunu varsayan, mantığı kadar imlası da bozuk bir pankarttı bu. Ama gelin görün ki deprem Düzce gibi muhafazakâr yerleşimleri de düzleyip geçmişti. Yobaz istediğini görür, istediğini seçer alır olaylar arasından. Kaldı ki bir tanrının böyle dünyevi sorunlarda karşı tarafa yıldırımlarını veya depremlerini göndererek taraf olacağını sanmak çocukça bir inanıştır.

Tanrılar ayrı ama doğanın üzerinde yaşayanların dinsel inançları ile ilgilendiğini sanmam. Yer kabuğu hareket eder, gerilim üretir, kırılır, enerjiye dönüşür, açığa çıkar potansiyel güçleri. Üzerine dayanıksız, kuralsız, bilimsiz barınak yaptıysan başka şeylerle birlikte seni de yıkıp geçer haliyle. Doğa işini görürken senin de işini görmüş olur özetle. Planı, ilahı bilmem, işimizi gören o güç doğaldır. Marifet yıkımını tanrıya bağlamak değil, sınıfa bağlamaktadır.

***

Bir eski Acem şairi :

«Ölüm âdildir» - diyor,-
«aynı haşmetle vurur şahı, fakiri.»

Hâşim,
neden şaşıyorsunuz?
Hiç duymadınız mıydı kardeşim,
herhangi bir şahın bir gemi ambarında
bir kömür küfesiyle öldüğünü?...

Böyle diyor Nazım Hikmet “Ölüme Dair”de. Ölüm adil değildir sanıldığının ve bir eski Acem şairinin dediğinin tersine. Ölümün âdil olması için hayatın âdil olması lâzımdır çünkü; şiirin, sonuçta, dediği budur. Bir “kader planı” da yoktur haliyle. Hep yoksulları öldüren şeyin ilahi bir plan olduğuna inanamayız. Bir şahın kömür ambarında sırtında kömür küfesiyle öldüğü görülmemiştir, evet. Depremin vurduğu patron da yoktur. Hayat bu kadar adaletsizse ölüm de adil değildir. Hep yoksullar ölüyorsa sonuçta, hepimizi kapsayan bir kader planı değil, sadece yoksulları vuran bir keder planıdır bu.

***

Peki neden böyle işliyor, böyle sonuçlanıyor plan? Bir yağma düzeni yürürlüktedir çünkü. İnanılmaz bir zenginlik inanılmaz bir yoksulluktan beslenerek sınırsızca büyümektedir. Kapitalizmdir bu evet ama arkasında onu daha dayanılmaz ve daha ölçüsüz kılan bir “siyasal cinci” rejim vardır. Öyle ki, depremin yerle bir ettiği İskenderun’da, bundan tam bir yıl önce, bölgeyi afet riski altındaki alan ilan eden kararın Cumhurbaşkanı tarafından bir kararnameyle kaldırıldığı anlaşıldı örneğin. Eğer bu karar kaldırılmasaydı, bölgedeki evlerin boşaltılıp kontrollü bir biçimde yıkılması gerekiyordu. Kararname ile yıkım durduruldu, deprem geldi içinde oturanlarla birlikte yıktı bölgeyi.

Bu kararı veren Cumhurbaşkanı dün toplanan partisinin MYK’sına başkanlık ediyordu. Depremin yıktığı bölgeleri görüşecekleri o toplantıda Kalyon İnşaat'ın sahibi Cemal Kalyoncu da hazır bulundu. Haberlere göre Cumhurbaşkanı, partisinin ayrıcalıklı müteahhidine deprem bölgesindeki konteyner kentlerin kurulmasında ve konutların inşasında aktif rol alması talimatı vermişti. Yıkıldıysa yaparlar, büyük fırsattır. Ölen ölür, tanrıdandır. Kalanlardan hızla yeni kârlar elde etmek gerekir. Deprem veya afet kapitalizmidir, yoksul ölümlerinden beslenir.

Ve daha keder vereni, bu yıkımın ortasında dinin çok ama ahlakın hiç olmamasıdır. Halkımızı soyanları topladılar, sadaka şovu yaptırdılar canlı yayında. Ücretin asgari ücrete eşitlendiği bir düzende milyonlar, milyarlar havada uçuştu. Üç milyar sadaka verene 6 milyar teşvik verdiler aynı gece. Kamu bankalarını usulüne uygun soyanlar iyilik kuyruğuna girdi sırıtarak. Düzenlerinin, rejimlerinin her yerinden ahlaksızlık fışkırmaktadır.

Ama halkımız ayaktadır her şeye rağmen. Türkler ve Kürtler, Müslümanlar ve Süryaniler, Ermeniler ve Nesturîler hep birlikte öldük ayrımsız. Ekmeğimizi hep birlikte eşit bölüştük geride kalanlarla. İnşaat işçileri ve madenciler, itfaiyeciler, temizlik işçileri, sağlık emekçileri, eczacı kardeşlerimiz koştu yardıma ilk. Komünistler ve sosyalistler organize etti alanı. Piyasa toplumunun yıkımında eşitlikçi bir toplumun ışıltısı görüldü. Kader planını da keder planını da yıkabileceğimizin işaretidir.

***

“Bir eski Acem şairi...
Dostlar beni bırakıp,
dostlar, böyle hışımla
nereye gidiyorsunuz?”

Ölen öldü, kurtarabildiklerimizi kurtardık, aymazlıktan arta kalanlar hırsız müteahhitlerin iş makineleri ile düzlenmeyi bekliyor enkaz altında. Boşalıyor yıkılan şehirler. Keder planımız içimizi dağlayarak işliyor. Öylesine korkunç ki tablo, kıyas kabul etmiyor. Kurtuluş Savaşında bugünkü sınırlar dahilinde 10 bin kayıp verdik yaklaşık. Balkan harbinde 6 milyon kişi yerinden yurdundan oldu. Son depremin tahribatı hepsini geride bırakmıştır. On binlerle ölüyoruz, eziliyoruz düzenin yıkıntıları altında. Keder planımızdır.

Ama ölüm varsa mücadele de olur, başkaldırır ezilenler eninde sonunda. Siyasal cincilerinden, vahşi kapitalizmden, kan emici patronlar sınıfından kurtulmak için ileri atılır. Duyduğunuz tüyler ürpertici çığlıklar sadece kederin değil o mücadelenin de habercisidir.

Yıkıldı şehirlerimiz ama halkımız her şeye rağmen ayakta. Hep birlikte öldük ayrımsız ve ekmeğimizi hep birlikte eşit bölüştük geride kalanlarla. İnşaat işçileri ve madencilerle, itfaiyeciler ve temizlik işçileriyle, sağlık emekçileri ve eczacı kardeşlerimizle yeni bir düzen kurduk az zamanda. Komünistler ve sosyalistler organize etti alanı. Çürümüş bir düzenin enkazında eşitlikçi bir toplumun ışıltısını gördük.

Bir eski Acem şairi ne dediyse dedi artık… Çünkü ölümün adil olması için hayatın da adil olması gerekir… Ayaktayız, adil bir hayat için direniyoruz, kader planını da keder planını da yıkabileceğimizin işaretidir.