Sekiz aydır BÜ’de yaşanan olaylara bakınca, şimdiden İnci’nin kayyım rektör olmakla yetinmeyip ‘kıyım rektörü’ olacağı görülüyor.

Boğaziçi Üniversitesi'ne kayyım ötesi rektör!

Boğaziçi Üniversitesi'ne (BÜ) Melih Bulu kayyım rektör olarak atandığında, BÜ öğrencileri, akademisyenleri ve mezunlarının büyük çoğunluğu önce M. Bulu’ya siyasete bulaşmış geçmişi nedeniyle karşı çıkmışlardı. Ardından M. Bulu’nun ve rektör yardımcılığına getirdiği kişilerin akademik değerlere ve 150 yılda oluşmuş BÜ geleneklerine aykırı icraatları, tepkilerin artarak devam etmesine yol açmıştı. Akademik değerlere ve BÜ geleneklerine aldırmayan uygulamaların başını çekenlerden biri M. Bulu’nun rektör yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Naci İnci idi. 27 yıldır BÜ akademisyeni olan İnci’nin kendisine ve üniversitesine yabancılaştığını gösteren bu tutumu BÜ’lüleri derinden yaralamıştı.

M. Bulu rektörlük görevinden alındığında N. İnci vekaleten rektörlüğe getirilmişti. N. İnci bu görevinde de hızını alamamış, ilk iş olarak, BÜ’nün en üretken ve en çok sevilen akademisyenlerinden Can Candan’ın işine keyfi olarak son vermişti. BÜ camiası tarafından istenmediğini bilen N. İnci, hiç sıkılmadan BÜ mensuplarına rektör adayı olduğunu ve piyasacı hedeflerini açıklayan bir mektup göndermişti. Bu gelişme üzerine, Cumhurbaşkanı’na BÜ’nün istediği bir kişiyi rektör atama olanağı vermek için 17 BÜ akademisyeni rektör adaylığına başvurmuştu ve akademisyenlerin yüzde 86’sının katıldığı bir oylama ile adayların tercih sırası belirlenmişti. Bu arada oylamaya katılan akademisyenlerin yüzde 95’i de, N. İnci’nin rektör olmasını istemediklerini belirtmişti. Yapılan araştırmalar, BÜ öğrencilerinin, çalışanlarının ve BÜ mezunlarının büyük çoğunluğunun da N. İnci’nin rektör olmasını istemedikleri de ortay çıkmıştı. Ne yazık ki N. İnci, hiç istenmese de, rektör adaylığını geri çekmemişti. 

Sonunda istenmeyen ancak beklenen oldu ve de ne yazık ki N. İnci rektör yapıldı. “Halk ne isterse o olur” diyenlerin BÜ camiasının büyük çoğunluğunun istemediği bir kişiyi rektör ataması, yükseköğretim sistemi, siyaset ve başkanlık sistemi adına çok tartışılabilecek bir durum yaratıyor. YÖK’ün rektör adayı olarak başvuran ve BÜ’nün desteklediği 17 adayı mülakata bile çağırmamış olması ise, YÖK’ün ne denli yanlı bir kuruma dönüştüğünü gösteriyor. 

Bu konuları bir yana bıraksak da, sekiz aydır BÜ’de yaşanan olaylara bakınca, şimdiden İnci’nin kayyım rektör olmakla yetinmeyip ‘kıyım rektörü’ olacağı görülüyor.

Çünkü İngiltere'deki Heriot-Watt Üniversitesi'nden (İngiltere) doktora derecesini alıp bir yıl Stanford Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışma yapan N. İnci, 7-8 aydır yaptıklarıyla ve rektör adaylığını geri çekmemekle şimdiden akademisyenliğe, BÜ’ye, meslektaşlarına, öğrencilerine ve de özellikle kendisine yabancılaşmış bir kişi durumuna düşmüş bulunuyor. 

Çünkü gazete haberlerine göre N. İnci, 2018’de ‘Kanlı Pazar’  gibi olaylarla bilinen meclis başkanı İsmail Kahraman ile nikah şahitliği yapmış ve Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesini kutlayıp “86 yıllık özlem sona erdi” mesajını atmış. Bu durum onun AKP’nin piyasacı ve gerici anlayışına yakın bir kişi olduğunu gösteriyor. Belki de kadını ikinci sınıf vatandaş olarak görüyor ve İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını benimsiyor. İstenmediği bir yere rektör olmayı kabul etmesi de zaten, kendisine bu görevi getirenlere minnet duyup onların hizmetinde olacağı anlamına geliyor. 

Çünkü N. İnci, rektör olduğunda BÜ paydaşlarından kaynaklanacak tepkilerin devam edeceğini, bu süreçte büyük bir olasılıkla öğrencilerin ve akademisyenlerin mağdur edileceğini bile bile bu görevi üstlenmiş bulunuyor. Zaten 7-8 aydır yaşananlar, N. İnci’nin üniversiteyi evrensel akademik değerlere ve BÜ geleneklerine göre değil de AKP’nin istediği yönde yönettiğini ve yöneteceğini gösteriyor. 

Bu koşullarda N. İnci’nin BÜ’de yapacağı kıyımın niteliği ve derecesi, BÜ bileşenlerinin direnişlerine, tepkilerine, demokratik kitle örgütleriyle ülkenin her yerinde var olan duyarlı yurttaşların BÜ’ye vereceği desteğe, iktidarın direnci ile N. İnci’nin aklının ve vicdanının sesine ne zaman kulak vereceğine bağlı olacağı görülüyor.

Oysa tüm kesimler için en geçerli yol, N. İnci’nin kendisine yabancılaştığının, birilerinin taşeronu olacağının ve akademik ve demokratik yaşama zarar vereceğinin ayrımına varıp bu görevden istifa etmesi ve BÜ’nün istediği 17 adaydan birinin rektör atanması oluyor. 

Yoksa nice mağduriyetler yaşanacak, akademik, demokratik ve de hukuk dışı gelişmeler olacak. Gün gelecek bir kenara itilecek olan N. İnci’nin pişmanlığı bir işe yaramayacak. 

[email protected]