Laikliğe sahip çıkanların, yakın geçmişte yaşananlarla 30 Ağustos 2022 ile 29 Ekim 2023 tarihleri arasında ve sonrasında ülkede yaşanabilecekleri gerçekçi şekilde değerlendirebilmeleri gerekmektedir.

26-30 Ağustos 1922-2022

Mustafa Kemal’in komutasındaki Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun bağımsızlıktan yana olan halkın desteğiyle 26-30 Ağustos 1922 günlerinde gerçekleşen Dumlupınar Meydan Savaşı’nı kazanması, bu ülkenin kaderini değiştirmiştir. Bu zaferle, egemenliğin kayıtsız şartsız halkta olduğunu benimseyip emperyalizme karşı çıkan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 23 Nisan 1920’de açılmasıyla başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşı resmen sona ermiştir. Bu zaferle, işgalciler kovulduğu gibi, işgalcilerin yaşattığı ırz, namus, işkence ve esaret vahşetine de son verilmiştir. M. Kemal’in idaresinde bu zaferi kazanan halk ve ordu, ülkelerinin bağımsızlığından yana ve emperyalizm karşıtı olan tüm insanların sevgisini ve saygısını kazanmıştır. 30 Ağustos 1922’den sonra yine M. Kemal’in öncülüğünde, 

  • 22 Kasım 1922’de, TBMM padişahlık sistemine son vermiştir.
  • 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış anlaşmasıyla Türkiye’nin bağımsız bir ülke olduğu tüm dünyaya kabul ettirilmiştir. 
  • 29 Ekim 1923’te, egemenliğin kayıtsız şartsız halkta olduğunu kabul eden Cumhuriyet ilan edilmiştir.  
  • TBMM’nin çıkardığı yasalarla, hilafet kaldırılmıştır; tekkeler ve zaviyeler kapatılmıştır; toplumsal cinsiyet eşitliği getirilmiştir; laik düzene geçilmiştir; harf ve dil devrimi yapılmıştır. Öğretmenlerin “Fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür” gençler yetiştirmeleri hedeflenerek, “Yurtta barış, dünyada barış” ve “Gerçek aydınlanma bilimdir” anlayışı yaygınlaştırılarak tebaa, kul, ümmet değil, özgür yurttaş yetiştirilmesinin yolları açılmıştır. 

Bu gelişmeler nedeniyle, M. Kemal’in bazı fikirlerini ve icraatlarını benimsemeyip eleştirenlerin arasında bile ona saygı duyanlar artmıştır. Hatta savaştığı Yunanlılar tarafından Nobel barış ödülüne bile aday gösterilmiştir.
 
Ancak dünyanın M. Kemal’e duyduğu saygı devam ederken ülkemizde, 1940’ların ikinci yarısından itibaren, özellikle 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında ve AKP iktidarında, ona yönelik saygısız söylem ve davranışlar artmıştır. Başta laik düzen olmak üzere onun gerçekleştirdiği aydınlanmacı dönüşümlerden uzaklaşılmaya başlanmıştır.  

Padişahlık ile hilafet kaldırıldığında ve işgalciler ülkeden kovulduğunda, padişahlıktan, hilafetten ve/ya da işgalcilerden nemalananların o yıllardaki nefreti, anlaşılır bir nefrettir. Ancak insanlık tarihi böylesi çıkara dayalı nefretlerin zaman içinde yok olduğuna tanıkken, dininin ve kininin davacısı olanların yalan-yanlış öğretileri nedeniyle bu nefret giderek artmaktadır. Bu nedenle; 

  • Keşke savaşı Yunanlılar kazansaydı” diyenler bile çıkmıştır.  
  • Bilimin, gerçeği aramam-aydınlanma aracı değil de yalnız din kitabını anlama aracı  olduğunu sananlar artmıştır.  
  • “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen M. Kemal’in mirası olan Atatürk Orman Çiftliği’nde, emperyalist ABD’nin elçilik binası açmasına izin verilmiştir.  
  • M. Kemal’i/Atatürk’ü ve dolayısıyla gerçekleştirdiği devrimleri unutturmak için milli bayramların kutlanmasına son verilirken, onun adını taşıyan mekan adları da bir bir değiştirilmektedir. İktidar Dumlupınar Zaferinden ise Malazgirt Savaşını büyük coşkuyla kutlamaktadır. 
  • Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı kazanan komutanları yetiştiren askeri okullar ve harp akademileri kapatılırken, Diyanet Akademisi açılmıştır.  
  • ‘Zekat Fonu Örneği’ başlıklı teziyle Dr. unvanını alan bir imam, Milli Savunma Üniversitesi’ne öğretim görevlisi olarak atanmıştır!
  • İktidar, neredeyse tam kadro bir şeyhin cenazesine katılmış ve gözleri önünde yeni tarikat liderinin seçilmesine tanık olmuştur. Bu cemiyetin üyeleri, iç işleri bakanı ile adalet bakanını ziyaret etmiştir. Bu cemaatten biri, seçtikleri şeyh için, “Peygamber aleyhisselatu vesselam tarafından seçilmiştir” diyebilmiştir. Bu cemaatin televizyonda, “İnsan müzikle uğraştığı zaman şeytan omuzlarına çıkar vurmaya başlar. İnsanı zinaya iter. 2 yaşındaki çocuk bile müzik dinlediğinde hareketlenmeye başlıyor" açıklaması yapılabilmiştir.
  • Yıllarca Fetöyle kol kola yürümüş olan iktidar, şimdilerde bir kolunda İsmailağa ve öteki kolunda da Menzilciler ile yürümeye başlamıştır.   
  • Dinleyicilerin “Türkiye laiktir, laik kalacaktır” tezahüratlarını önlemek için konserler yasaklanmaktadır. 
  • M. Kemal’in kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı bile, 18 Mart ve 26-30 Ağustos’u anma günlerinde yayınladığı hutbelerde M. Kemal/Atatürk adını anmamaktadır. Diyanetin “AKP seçimi kaybederse biz de kaybederiz” diyerek seçim için müftüleri harekete geçirdiği iddia edilmektedir. 
  • İlahiyatçı sanılan biri, “Adam keyfi olarak namazı sürekli biçimde aksatıyorsa cezaya çarptırılır. Çağırılır, azarlanır. Çağırılır, tekdir edilir. Çağırılır, dövülür. Devam ederse taziren öldürülebilir” diyebilmektedir. 
  • Cumhurbaşkanı’nın danışmanı bir kadın,  R. T. Erdoğan için “Halifemizdir” açıklamasını yapabilmektedir.
  • İçişleri Bakanı, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Subay ve Astsubay Öğrencileri Mezuniyet Töreni’nde,  “Mesleğinizin hakkını verin. Görevinize çıkarken, Allah rızası için abdestli çıkın, Ayet-el Kürsilerle çıkın” diyebilmektedir. 
  • AKP’nin bir ara TBMM Başkanı yaptığı İsmail Kahraman, yüzü kızarmadan ve bu zaferin 100. yıldönümüne, “İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet. Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki” diyebilmektedir.  
  • Cumhuriyet Savcıları ve yargıçların bir bölümü çoktaan laik anayasal düzeni koruma ve adalet dağıtma görevinden uzaklaşmış gibi olduğundan, toplumu din toplumuna dönüştürme amacına yönelik eylem ve söylemler çığ gibi büyümektedir.  

Bu nedenle laik düzeninin korunması, aydınlanmacı cumhuriyet devrimlerine ve laikliğe sahip çıkanların görevi haline dönüşmüştür. Laikliğe sahip çıkanların, iktidarın “Hedef 2023” dediğini göz önüne alarak, yakın geçmişte yaşananlarla 30 Ağustos 2022 ile 29 Ekim 2023 tarihleri arasında ve sonrasında bu ülkede yaşanabilecekleri gerçekçi bir şekilde değerlendirebilmeleri gerekmektedir. 

[email protected]