İstanbul Üniversitesi öğrencileri yemekhane direnişini soL'a anlattı

Yemekhane zammına karşı direnerek İstanbul Üniversitesi'nin geri adım atmasını sağlayan öğrenciler, direniş ve mücadele sürecini anlattı.

soL - Haber Merkezi

30 Aralık günü İstanbul Üniversitesi SKS Daire Başkanlığı sosyal medya hesaplarından okuldaki öğünlere dair yeni bir düzenleme gerçekleştirildi. Yapılan düzenlemede yemek öğünlerinin ikiye düşürülmesi, iki öğünden sadece bir tanesinin indirimli verilmesi öğrenciler tarafından tepkiyle karşılanmıştı. 

Öğrencilerin gerçekleştirdikleri eylemler ve kamuoyunun desteği İstanbul Üniversitesi'ne geri adım attırdı. Rektörlük yaptığı açıklamada uygulamaya koydukları düzenlemeyi iptal ettiklerini duyurdu. 

soL Portal olarak yemek hakları için direnen öğrencilerden bizlere süreci anlatmalarını istedik. 

Bize biraz süreci anlatır mısınız? Olayın nasıl başladığını biliyoruz ama sizlerden mücadelenizi nasıl başlattığınızı dinleyelim. Nasıl haberleştiniz?

Eda Gözel: İÜ SKS tarafından verilen kararı arkadaşım bana mesaj olarak attı. Sonrasında Twitter'da ve İnstagramda @UcuzKaliteliYmk sayfası kuruldu. Bunu takiben Whatsapp grupları kurduk ve karara karşı ne yapılabilir bunu tartıştık, konuştuk. Verilen ilk karar #ÖğrenciyeDeğilCebe Tag'ini yaymak oldu. Aslında bu irade dahi, iddianın aksine, meselenin ne kadar politik olduğunu anlatıyordu. Arkadaşlarımızın böylesine büyük bir tepki göstermesi hem alışılmadık, hem de beklenebilir bir şeydi. Zira 2017'den beri okul yemeğine 1,25 TL zam geldi fakat böyle kitlesel bir tepki görülmemişti. Kaybetmeye ve durağanlığa alıştırılmaya çalışılan gençlik böylesine sırtına binen bir karara hiddetle karşı koydu.

Ve Whatsapp grupları ile sosyal medya hesapları aracılığıyla bu öfkeyi örgütledik...

İlk gün yaptığınız eylem nasıl gerçekleşti ve sürece katkısı nasıl oldu?

Helin: Öğrencilerden gelen tepkilerle hemen ertesi güne bir eylem kararı alındı. Eylem günü merkez kampüs yemekhanesi önünde toplandıktan sonra neden toplandığımıza dair bir açıklama yapıldı. Ardından hep birlikte araç kapısında diğer arkadaşlarla sloganlar eşliğinde buluştuk ve İstanbul Üniversitesi caddesinden Anakapı önüne doğru yürüdük. Anakapı önünde önceki gün hazırlamış olduğumuz basın açıklaması metni okundu. Konuşan başka arkadaşlarımız da oldu. Eylemde mücadeleye devam edileceği yönünde karar alındı.

Yapılan bu değişikliğin sınavlara denk getirilmesinin bilerek ve isteyerek olduğunu düşünüyoruz, biliyoruz. Ama buna rağmen bu eylem ve öncesi ile birlikte öğrencilerde iyi bir dinamizm yakalandı. Birlikte mücadele ile kazanılabileceğine dair inanç arttı. Ki bunu eylemden sonraki süreçte görmüş olduk.

İlk eyleminiz sonrasında süreci nasıl ilerletmeyi düşündünüz?

Emrullah: İlk gün yapılan eylemlerden sonra tepkinin ne seviyede olduğunu görmüş olduk. Bu öfkeyi doğru kanalize edebilmek önemliydi. Bu konuda WhatsApp gruplarını ve Twitter'ı çok etkin kullandık. İlk gün yapılan eylemlerden sonra sürekliliği sağlamak maksadıyla ve Rektörlüğü açıklama yapmaya zorlamak için hazırlanan dilekçe örneklerini toplu olarak teslim etmeye karar verdik. 2 Ocak günü dilekçe vermek için toplanmaya başladık. Hukuk, İktisat ve Siyasal Bilimler fakülteleri Rektörlüğün de bulunduğu merkez kampüste yer alıyor. Bu fakültelerdeki arkadaşlarımız merkez kampüste toplandı. Diğer fakültelerde eğitim alan arkadaşlarımız ise başka bir yerde toplanarak topluca okula giriş yapacaklardı. Dilekçelerimizi verip kararlılığımızı yeniden ifade ettikten sonra dağılacaktık. Eylem bu şekilde planlanmıştı. Ancak 2 Ocak günü okulun kapıları kendi öğrencilerine duvar oldu.

Polis saldırısı ülke gündemine oturdu, saldırı nasıl gerçekleşti ?

Eda: 2 Ocak günü dilekçe eylemimizi gerçekleştirmek üzere Beyazıt Merkez kampüste toplandık. O güne kadar fakülteler arası geçiş sınırlandırılmamışken, dilekçelerin verileceği gün önce güvenlik görevlileri "yan kapıdan alamayız, ana kapıya gidin" dediler fakat Ana Kapı'da karşılaştığımız görüntü şuydu: Öğrenciler, kendi üniversitelerine alınmıyordu. Güvenliklerle konuştuğumuzda sakıncalı durum var, slogan atıyorlar, içeri alamayız dendi. Fakat dışarıdaki arkadaşlarımızın attıkları slogan "Dilekçe Hakkı Engellenemez" idi. Zaten sakıncalı dedikleri koşulu kendileri yarattı. 

Buz gibi ve yağmurlu havada öğrenciler 1.5 saat dışarıda ve kapıda bekletildikten sonra, artık sabrı taşan arkadaşlar Ana Kapı'yı "aç aç aç" sloganları eşliğinde ittirmeye başladılar ve birkaç kişi kapının üstünden atladı. Ardından bir polis saldırısı oldu; coplanma, itiş kakış, gerisi haberlerde görüldüğü gibi... Bir arkadaşımızın da vücudu morarmış zaten bu saldırıdan sonra.

Bu sürecin size kazandırdıklarını kendince nasıl tanımlarsın?

Mert Doğan: Üniversitemizde uzunca bir dönemdir öğrencileri ilgilendiren konulardan hiçbiri bize sorulmadı. Her düzenleme ve karar oldubittiye getirildi. Bu son yemekhane zammı en temel insani hak olan beslenme hakkına saldırı niteliğinde olunca işte orada öğrenciler bu kadarı fazla dedi. Düzenlemenin kendisi sadece öğrencilerin mücadelelerinin bir sonucu olarak geri çekildi. Tüm öğrenciler soğuk, yağmur demeden hakları için çabaladılar, sonuna kadar mücadele ettiler.

Biz öğrencilerin bence bu süreçte çıkarmaları gereken en büyük ders sadece öğrencilikte değil hayatımızın her aşamasında birlikte, omuz omuza zorluklara karşı koyduğumuzda aşamayacağımız sorunumuzun olmadığını görmemizdi. Bizler bir arada olduğumuzda her haksızlığa karşı nasıl dik durulur onu gördük ve kazandık.