Veliler tepkili: Bütün bu geri şeyleri biz emekçi ailelerin çocuklarına dayatıyorlar

MEB’in tarikatlarla imzaladığı protokollerin ardından Diyanet de ikinci yarıyılda “abi ve ablalarıyla” ilkokullara el atıyor. Veliler bir yandan yoksulluk bir yandan gericilikle mücadele ediyor.

Burcu Günüşen

Milli Eğitim Bakanlığı tarikatlar ve Diyanet’le yaptığı protokollerle eğitimde dinselleşmede gaza basarken, Türkiye’de laik eğitim ancak parayla satın alınabilir bir hale geliyor.

Anayasada öngörülen laik eğitim uygulamada yalnızca zengin çocuklarına hak olarak tanınıyor.

Devlet okullarındaysa emekçi aileleri bir yandan çocuklarını okutabilmek için yoksullukla boğuşuyor bir yandan da “acaba bugün çocuğum okulda hangi tarikat mensubunun eline teslim edilecek” endişesiyle baş başa bırakılıyor.

Boş derslere tarikat girecek

İstanbul Esenyurt’ta İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Muavenet İlim ve Kültür Vakfı’yla imzaladığı “değerler eğitimi” protokolüne göre öğretmen derse hastalık vb. bir nedenden giremediğinde vakıf haberdar edilecek ve boş derse vakıf görevlileri girecek.

MEB-Diyanet işbirliğiyle bir süredir ülke genelinde uygulanan ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) projesi kapsamında “manevi danışman” sıfatıyla din görevlileri okullarda faaliyet gösteriyor, öğrenciler bu proje kapsamında okul dışında mezarlıklara, camilere götürülüyor.

Yeni ÇEDES: Bu kez protokol de yok

Bu kez Diyanet, MEB ile herhangi bir protokol imzalandığı duyurulmadan ilkokullara dönük yeni projesini tanıttı.

Buna göre 10 Şubat’ta İstanbul ve Ankara dahil 10 ilde pilot olarak başlatılacak projeyle de ilkokul 3. ve 4. sınıf öğrencileri Diyanet’in “genç gönüllüleri” olan lise ve üniversite öğrencileriyle buluşturulacak. İlkokul öğrencileri bu “ağabey ve ablalar” tarafından Diyanet Gençlik Merkezlerine, camilere götürülecek, buralarda etkinlikler, “sohbetler” düzenlenecek. İlkokul öğrencileri cami bahçelerinde günübirlik kamplara taşınacak.

Ankara'dan bir veli: Haberi görünce kanım dondu, uykularım kaçtı

Ankara’dan bir ilkokul 4. Sınıf öğrencisi velisi Zeynep Ünal, boş derslere gerici vakıf mensuplarının gireceğine ilişkin protokol haberini duyunca “kanının donduğunu, uykularının kaçtığını” dile getiriyor.

soL’a konuşan Ünal “Bu haberi görünce kanım dondu. Çocuğumu gericilikten nasıl koruyabileceğimi düşünürken öğretmeni gelmediğinde çocuğumun kimlerle baş başa kalacağını, neye maruz kalacağını düşündüğümde uykularım kaçtı. Hele hele bu kişilerin pedagojik formasyondan uzak ne idüğü belirsiz kişiler olduğunu düşündüğümde çocuğumu okula göndermekten korktum” diyor.

Ünal bir yandan yoksullukla mücadele eden emekçi ailelerinin bir yandan da gerici dayatmalara karşı mücadele ettiğini belirterek tepkisini şöyle ifade ediyor:

“Laikliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde okullarımızı çocuklarımızı bir avuç yobaz sürüsüne asla teslim etmeyeceğiz. Kendi çocuklarına modern eğtim almaları için ellerinden gelenleri yaparlarken bütün bu geri şeyleri biz emekçi ailelerin çocuklarına dayatıyorlar. Bir yandan yoksullukla mücadele etmeye çalışırken bir yandan da bu pisliklerle mücadele ediyoruz.”

Çanakkale'den bir veli: Bu gençler imam hatip öğrencileri olacak herhalde

ÇEDES’in ilk kez pilot olarak uygulandığı illerden Çanakkale’den 4. sınıfa giden ikiz çocukların velisi Berna Ersoy ise henüz çocuklarının okuduğu okula “manevi danışman” adı altında kimsenin gelmediğini dile getiriyor, “Ama din öğretmeni aratmıyor zaten din görevlilerini” diye de ekliyor.

Diyanet’in yarıyıl tatili sonrası başlatacağı proje için “çok saçma” diyen Ersoy “Derslere sadece formasyon almış eğitim görevlileri girmelidir. Çocukların muhatabı yalnızca onlar olmalıdır. Bu projede ilkokul çocuklarına abilik ablalık yapacak gençler imam hatip öğrencileri olacak herhalde” ifadesini kullanıyor.

Fethullah Gülen Cemaati’nin “ağabey-ablalarını” çağrıştıran bu proje için Ersoy “Onu meşrulaştırmanın, yeniden yaygınlaştırmanın yolu aranıyor” diyor.

Veliler ‘Biz ne yapabiliriz’ sorusuna yanıt arıyor

Devlet okullarında laik eğitim için velilerin mücadele etmesi gerektiği düşüncesine katılıp katılmadığını sorduğumuz Ersoy “Özellikle ÇEDES’ten beri ‘biz ne yapabiliriz’ diye veliler olarak konuştuğumuz bir konu bu” dedi.

Çocuklarının zorunlu din dersinden muaf tutulması için hukuki süreç başlattığını belirten Ersoy sunduğu talebinin reddedildiğini ve dava sürecinin başladığını dile getirdi.

Ret gerekçesiyse Milli Eğitim’in müfredattaki zorunlu din dersinin sadece din kültürü ve dinler hakkında bilgi verdiği iddiası olduğunu ifade eden Ersoy buna karşın müfredattaki değişikliklerin “büyük bir gerici saldırı” anlamına geldiğini vurguladı. 

Çocuklarının din öğretmeniyle de ilgili sorunlar yaşandığını aktaran Ersoy şu aşamada mücadelesinin bireysel olarak yargıda devam ettiğini söyledi.

Gerici vakıf ve kurumların okullarda “sosyal etkinlik” adı altında yürüttüğü faaliyetlere katılımın veli onayı şartına bağlı olduğunu da hatırlatan Ersoy “Biz onay verdirmemek adına uğraşıyoruz” dedi.