Sağlıkçı istifalarının arkasında yatan neden ne?

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şubesi, kentteki tablonun giderek ağırlaştığını ve sağlık emekçilerinin artık görevden çekilmeye başladığını duyurdu. SES Ankara Şubesi Eş Başkanı Kubilay Yalçınkaya, kentteki durumu tüm ayrıntılarıyla soL’ a anlattı.

Ali Ufuk Arikan

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri (SES) Ankara Şubesi, talepleri yerine getirilmeyen sağlık emekçilerinin emeklilik, istifa ya da ücretsiz izin haklarını kullanarak görevlerinden çekildiklerini duyurdu, kentteki vaka sayısının günlük iki bin civarında olduğunu açıkladı.

Sendikanın gündem olan bu açıklamasının ardından SES Ankara Şubesi Eş Başkanı Kubilay Yalçınkaya ile sağlık emekçilerinin yaşadığı sorunları ve kentteki son durumu konuştuk.

'İstifalar ve emeklilik talepleri giderek artıyor'

Sağlık emekçilerinin aslında Türkiye’deki her emekçinin yaşadığına benzer sorunlar yaşadığına işaret eden Yalçınkaya, buna, Covid-19 kaynaklı olarak hem kendilerinin hem de ailelerinin içinde bulunduğu yüksek risk durumununun eklendiğini vurguladı.

Salgın öncesinde sağlık emekçilerinin zaten devam eden sorunlarına pandemiyle yeni sorunlar eklendiğini, Bakanlığın getirdiği yasaklarla, istifa yasaklarıyla bu tabloyu görünmez kılmak istediğini aktaran Yalçınkaya, “1 Haziran’dan sonra gelinen son durum, istifaları ve emeklilik taleplerini giderek artırmış durumda” dedi.

AKP iktidarının sağlıkta dönüşüm politikalarının getirdiği sorunların ve artan iş yükünün dayanılmaz boyutlara ulaştığını belirten Yalçınkaya, “Pandemi sürecinde zaten hayati tehlikeyle çalışan, buna karşın kendileri için hiçbir önlem alınmayan sağlık emekçilerinin talepleri de görmezden gelindi. Yeniden yasak gelmesi beklentisi öncesi bu nedenle istifalar arttı” diye konuştu.

'Engelli, kronik rahatsızlığı olan ve hamile sağlık emekçilerinin kapsam dışı olması kabul edilemez'

Son olarak pazartesi günü yayımlanan kamuda dönüşümlü çalışma genelgesinden sağlık emekçilerinin muaf tutulduğunu hatırlatan Yalçınkaya, “Buna itirazımız yok, biz sağlık ordusuyuz, halkımıza karşı sorumluluklarımızın farkındayız ama aynı zamanda insanız. Engelli sağlık emekçileri, kronik rahatsızlığı bulunan, hamile olan sağlık emekçileri de bu genelgenin kapsamı dışında bırakıldı. Bu kabul edilebilir değil. Biz yaşatmak ve aynı zamanda yaşamak istiyoruz” ifadesini kullandı.

'Yaşamak ve yaşatmak için dile getirdiğimiz hayati talepler görmezden geliniyor'

Yaşamak ve yaşatmak için nitelikli koruyucu ekipman, servis hakkı, kreş gibi taleplerinin olduğunu, bunların hiçbirine yanıt verilmediğini aktaran Yalçınkaya, “Ebeveynlerden ikisinin de sağlık çalışanı olduğu aileler var, çocuklarını kimseye bırakamıyorlar. Bu insanlar yakınlarını, çocuklarını, eşlerini, kardeşlerini, anne ve babalarını kaybediyor. Kreş hakkı, servis hakkı gibi, nitelikli besin gibi talepleri görmezden geliniyor” dedi.

'Sağlık emekçilerinin de insan olduğu görmezden gelindi'

Normalleşme ile vakalar düştü denilse de vakaların gün geçtikçe arttığını, bunu artık herkesin gördüğünü, acillerdeki yığılmanın farkında olmayanın kalmadığını belirten Yalçınkaya, sözlerine şöyle devam etti:

“Sonbaharda vakalar pik yapacak, yeniden sağlık emekçilerine yönelik yasaklar gelecek. Oysa Bakanlık yasaklar yerine sağlık emekçilerinin taleplerini dinlemeliydi, ihtiyaçlarına yanıt üretmeliydi. En başından beri sağlık emekçilerinin de insan olduğu görmezden gelindi. Sağlık emekçilerinin ölümü normalleşti. Bu tablo kaygı düzeyini, tükenmeyi giderek arttırdı. Zaten baş edilmez hale gelen iş yüküne bir de bunlar eklendi. Sağlık emekçilerinin verdiği insanüstü emek değersizleştirildi. Sahada görev yapan sağlıkçılara durumu sorduğumuzda artık dertlerini anlatamaz, baş edemez hale geldiklerini görüyoruz. Son durumu sorduğumuzda artık ağlıyorlar, bu noktaya geldi sağlık emekçileri.

'Pandeminin kaynağı çay ocakları mı? Bizimle alay ediyorlar'

Sağlık kurumlarında genelge ile birlikte çay ocakları kapatıldı. Bunun açıklaması ‘çok riskli bir durumdayız, idarenin aldığı karar, yaygınlaşmanın engellenmesi için attık bu adımı’ şeklinde oldu. 

Pandeminin kaynağı çay ocakları mı? Nitelikli ulaşım, yemek, kreş, nitelikli koruma ekipmanları değil de çay mı sorun? Bizimle alay ediliyorlar. 

Bu adımlar aynı zamanda pandeminin kaynağı sağlık emekçileri demek.

'Filyasyasyon ekiplerinin bir dinlenme alanı bile yok, evlerine nasıl gidiyorlar?'

Filyasyon ekiplerinin çalışma şartlarına bir baktınız mı? Nasıl gidiyor bu emekçiler evlerine, hangi şartlarda çalışıyorlar? Bu ekiplerin bir dinlenme alanı dahi yok, konaklayacakları yerler yok, çadırda çalışıyorlar, işlerine öyle gidiyorlar. Peki ya evlerine nasıl ulaşıyorlar? Bunun için bile bir düzenleme yapılmamış durumda.

'Sağlık emekçileri ağlıyor...'

Gerçekten ağlıyor arkadaşlarımız ama kimse görmüyor. Artık yaşadıkları sorunların çözülmesini, duyulmasını, emeklerinin değersizleştirilmemesini talep ediyorlar.

Hasta olan, talepleri görmezden gelinen, insan olarak bile görülmeyen sağlık emekçileri isyan noktasına gelmiş durumda.

'Kobay olma çağrısı yapanlar, Sağlık Bakanı kobay olsun'

Ankara Üniversitesi alay eder gibi sağlık emekçilerinin üzerine tarihi görev düştüğünü söylüyor, aşı için kobay olması çağrısı yapıyor.

İlk önce Sağlık Bakanlığı’ndan başlayarak bu isimler kobay olsun, önce bakan kobay olsun,  üniversite yönetimi kobay olsun, il bürokrasisi kobay olsun. Sağlık emekçileri üzerine düşen tarihi görevleri yapıyorlar. Diğerleri ne yapıyor?

Putin’in kızı kobay oluyorsa,, danışmanı yaptıkları eşlerini, çocuklarını kobay yapsınlar madem.

'Evlerinde tadavi gören insanlar kaç günde ilaca ulaşıyor?'

Kentte günlük vakalar iki bine ulaştı. 3700 hasta var hastanelerde. 15-20 gün öncesine göre ağırlaşan hasta sayısı artmış durumda. Hastanelerde boş yer yok, evde takip yapılıyor, bir nevi sosyal hayatın içinde, binlerce kişiden söz ediyoruz, yüzlerden değil.

Sonbaharla birlikte daha da artacak.

Evlerinde tedavi gören hastalara ilaç kaç günde ulaşıyor, buna bile bakıldığında nasıl bir tablonun içinde olduğumuz daha net görülecektir.

Ankara’da yıllardır tüm itirazlara rağmen kapatılan hastaneler şimdi yoğun bakım bölümü olarak yeniden açılıyor. Bu bile gerçek tabloyu anlamak için çok şey söylüyor.