Cinayete ilişkin yeni bilgiler: 'Sinan Ateş öldürüldü, sana bir şeyler sorulmuştu ya, onların hepsini sil’

Sinan Ateş cinayetine ilişkin yeni ayrıntılar ortaya çıktı, eski MİT'çi üzerinden Ateş'in adresinin tespit edildiği öğrenildi.

Haber Merkezi

Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, Sinan Ateş cinayetine ilişkin çözülen düğümleri yazdı.

Terkoğlu, cinayet sürecinde bilgi sağlayan eski bir MİT'çiyi ve MHP'li Demirbaş'ın temasta olduğu diğer isimleri yazdı.

Yazıdan bir bölüm şöyle:

Demirbaş, cinayetten neredeyse bir ay sonra, geçen hafta tutuklandı. MHP’den gelen açıklamalarda ise özellikle Demirbaş’a sahip çıkılması dikkat çekiyordu. Olcay Kılavuz’a ve Semih Yalçın’a yakınlığıyla bilinen Demirbaş, cinayetin siyasi ayağındaki kritik halka gibi görünüyor. Haliyle, devletin cinayeti çözmeye çalışan kanadı onun üstüne yoğunlaşırken soruşturmanın yukarıya doğru uzanmamasını isteyen bir başka taraf ise Demirbaş’ı kurtarmaya çalışıyor.

Peki Tolgahan Demirbaş’la ilgili deliller neler?

Ankara’da soruşturmayı yürütenler bu soruya “çok” yanıtını veriyor. Ancak bugün size kulislerden değil, soruşturma dosyasının içindeki somut bilgilerden bahsedeceğim.

***

Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Tolgahan Demirbaş arasında nasıl bir ilişki var? 

Ataç, Çağlar Zorlu’yu nasıl tanıdığını polise şöyle anlattı:

“Çağlar Zorlu’yu, 2-3 yıl kadar önce, Kayseri’den bir arkadaşım vasıtasıyla tanıdım. Çağlar’ı bana tanıştıran arkadaşım, MİT’te memur olarak görev yaptığını söylemişti. Daha sonra Çağlar’ın Kömür İşletmeleri’nde çalıştığını öğrendim. 2022 yılının ocak veya şubat ayında, kafeme müşteri olarak geldiklerinde, aynı masada oturduğumuz için tanıştırdım.”

Bu üç kişinin tanışıklığının, Sinan Ateş cinayetiyle ne ilgisi var? Bunu da Ataç kendisi söylesin:

“2022 yılının mart ayında, Tolgahan ve Çağlar yanımda oturduklarında, Tolgahan, Çağlar’a, ‘bir adres bulmamız lazım, yardımcı olabilir misin’ dedi. Çağlar da ‘yardımcı olabilirim’ dedi.”

Kimin adresini istemiş olduğunu tahmin ediyorsanız, doğru bildiniz. Ataç kendisi söylesin: “Çağlar daha sonra kafeye geldiğinde, Tolgahan’ın kendisinden istemiş olduğu adresin, Sinan Ateş’in adresi olduğunu bana söyledi.”

Sanırım anlaşıldı. Polisin ve savcılığın elindeki bilgiye göre, Ülkü Ocakları Yöneticisi Tolgahan Demirbaş, cinayetten 9 ay önce, Sinan Ateş’in peşindeydi. Devletin imkânlarıyla takip etmeye çalışıyordu. Çağlar Zorlu’dan yardım istedi. O da etti.

Ataç, 23 Ocak’ta sevk edildiği savcılıkta, daha kritik bir ayrıntıyı itiraf etti:

“Çağlar, bana, ‘Abi bunlar benden konum istiyorlar, bir arkadaşın (Sinan Ateş) kulağını çekeceklermiş, yardım istiyorlar’ dedi.”

Ataç’ın anlattığına göre, Tolgahan Demirbaş, Çağlar Zorlu’ya, Sinan Ateş’in telefonunu göndermişti. Cep telefonu sinyallerinin verdiği konum bilgilerinden takip edeceklerdi. Peki, neden Çağlar Zorlu’dan istediler? Avukatı, mahkemede şöyle açıkladı: “Müvekkilim eski bir MİT çalışanı olduğu için böyle bir talepte bulunuyorlar, açıkçası bunu kullanmak için yardım istiyorlar.”

Peki verdi mi? Zorlu, konum bilgilerini vermiş. Ancak kendisinin anlattığına göre, Sinan Ateş’in öldürüleceğini bilmiyormuş, hatta numaranın onun olduğunu bile bilmiyormuş, konum bilgilerini de uyduruyormuş.”

Bir telefon konuşması da Ataç ile Zorlu arasında oldu. Zorlu şöyle anlattı:

“Olayın olduğu gün, Aytaç Bey beni saat 13.30-14.00 sıralarında telefonla aradı. ‘Sinan Ateş öldürüldü, sana bir şeyler sorulmuştu ya, onların hepsini sil’ dedi.”

Zorlu’nun ifadesi gösteriyor ki, cinayetin hemen ardından Ataç, Demirbaş ile Zorlu arasındaki mesajları, yani cinayet delillerini ortadan kaldırmak istemiş. Aytaç Ataç ise aradığını kabul ediyor. Ancak “Sil” dediğini kabul etmiyor: “Tolgahan ile görüşmelerini bildiğim için dikkat et’ dedim”.

***

Gördüklerimden rahatça söyleyebilirim ki Demirbaş’ı koruyan bir güç var! Artık tablo çok net. “Dava arkadaşlarımız” diye konuşmaya başlayanlar, Sinan Ateş’i aylardır neden takip ettirdiklerini, eski MİT’çilerden neden yardım istediklerini, “kulak çekme” derken neyi kastettiklerini, gözlerden uzaktaki çiftlikte kimlerle “mangal yaktıklarını” itiraf ederlerse, görünen köyün önündeki sis uçup gitmiş olacak!