Bir kadın cinayetinin ardından: 'Asıl yalnız olmak çaresizlik, ne yaşarsa yaşasın korkmasınlar'

Boşanmak istediği eşi tarafından öldürülen Mine Nur Ala'nın ablası Emel, yaşadıkları süreci Seyran Kadın Dayanışma Komitesi’ne anlattı: 'Bizim bizden başka kimsemiz yok'

Haber Merkezi

İki çocuk annesi Mine Nur Ala, boşanma aşamasında olduğu ve uzaklaştırma kararı aldırdığı eşi Emrah Ala tarafından bir taksinin içinde öldürüldü.

10 Aralık 2023'te Ankara'nın Çankaya ilçesinde yaşanan olayın ardından yakalanan katil tutuklandı. Seyran Kadın Dayanışma Komitesi süreci takip edeceklerini açıklayarak Mine Nur Ala'nın ailesiyle irtibata geçti. Aileyle yapılan görüşmeler neticesinde Kadın Dayanışma Komiteleri ve Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği avukatları davayı üstlendi. Mine Nur Ala’nın ablası Emel, yaşadıkları süreci Seyran Kadın Dayanışma Komitesi’ne anlattı. 

'Uzaklaştırma kararı aldırmıştı'

Kardeşiniz Mine Hanım boşanma aşamasındaydı ve eşi hakkında verilmiş uzaklaştırma kararı da olmasına rağmen öldürüldü. Siz neler yaşadınız bu süreçte?

Baştan sesimi duyurmama yardımcı olduğunuz için, en başından beri yanımızda olduğunuz için teşekkür ederim. Dilerim kimse böyle bir acı yaşamasın… 

Kardeşim Mine, evlendiği günden beri sorun yaşıyordu. Bir kere hep baskı altındaydı. Eşinin kıskançlığı yüzünden cama bile çıkamıyordu mesela. Markete gittiği zaman bile eşi sinsice onu takip ediyordu. Şöyle söyleyeyim, kardeşimi benden bile kıskanıyordu. Benim evime geldiğinde bile sürekli arıyordu. Baskısını hep bir şekilde hissettiriyordu ona. Zamanla ona şiddet uyguladığını da öğrendik, hem de defalarca kez… Bu böyle gidemezdi tabi. Kardeşim en sonunda boşanma davası da açtı. Uzunca bir süre uzaklaştırma kararı da vardı, aldırılmıştı. Ama ne yazık ki bir işe yaramadı. Acımız çok büyük, çok taze... Ateş düştüğü yeri yakıyor. Olay günü ne hikmetse kardeşim telefonunu  yanına almamış ki, telefonunda KADES uygulaması da yüklüydü. 4 ve 6 yaşlarında iki de çocuğu var kardeşimin; biri otizmli. Son 3 aydır da çocukları ile beraber annemin evinde yaşıyordu. Eşi annemin evine gelip anneme, “Biz Mine ile biraz konuşup geleceğiz” diyerek dışarı çıkarmış.

'Tehditleri devam etti'

Peki kardeşiniz eşiyle gitmeye nasıl ikna olmuş veya karar vermiş? Buna dair bilginiz var mı?

Burasını biz de net olarak bilmiyoruz ama kardeşim eşinden kaçıp annemin evine sığınmış durumdayken kesinlikle kendi isteğiyle gittiğini düşünmüyorum. İkna olduğunu da düşünmüyorum. Hatta tehdit ederek evden çıkardığını düşünüyorum ki telefonunu korktuğu için yanından hiç ayırmazdı. Telefonunu bile evde bırakmış. Annem Mine'nin üst katında oturuyor. Anneme ya da bana geldiğinde bile telefonu yanında olurdu hep. Çünkü tehditleri devam ediyordu hâlâ. Tehdit mesajları bile kayıtlıydı telefonunda. Sonra saatler geçip kardeşim eve gelmeyince, annem telaşlanmaya başlıyor ve bize haber veriyor. Bu sefer hep beraber ulaşmaya çalıştık. Eşini defalarca kez aradık açmadı, ulaşamadık. Eşinin ailesine ulaştık, bilmediklerini söylediler. Sonradan öğrendik ki eşi kendi ailesine böyle bir şey yapacağını söylemiş ama onları da tehdit etmiş. Eşinin ailesi de bize bir şey söylemedi. 

Eşinin ailesi de böyle bir durumun olabileceğini bile bile size ya da polise haber vermediler yani, öyle mi?

Bizim sonradan öğrendiğimiz bu... Dediğim gibi eşi kendi ailesini de sessiz kalmaları için tehdit etmiş. Bize de söylemeyip habersiz gibi davranmışlar. Belki baştan bize haber verselerdi bu olayı yaşamayacaktık.

Olaydan nasıl haberiniz oldu peki?

Annemlerin apartmanında 10 no’lu daire aynı zamanda apartman yöneticisi. Bir polis Mine'nin fotoğrafıyla “Bu kadını tanıyor musunuz?” diye yöneticiye geliyor. Yönetici de bize yönlendiriyor. Polis direkt anneme de gelmiyor, yöneticiye geliyor. Biz orasını da anlamış değiliz. Sonra emniyete gittiğimizde durumu öğrendik. Hâlâ hayatımıza devam etmeye çalışıyoruz ama inanın kendimize gelebilmiş değiliz. Çok zor... Aslında bir kişiye değil, hepimize kıydı, kendi çocuklarına da kıymış oldu...

'Sessiz kalmak istemedik'

Çocuklar demişken; iki çocuğu da olduğunu ve hatta birinin otizmli olduğunu söylediniz. Haliyle özel bakıma ve ilgiye de ihtiyaçları var şu an. Çocukların durumu nedir?

Açıkçası bizim ayağımız yere basmıyordu. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Acımızla, çocuklarla baş başa kalmıştık. İki apartman ötemizde Seyran Semt Evi var. İlk evimize başsağlığına gelen oradan arkadaşlar oldu sağ olsunlar. Gözümüzün yaşıyla konuştuk. Halimizi sordular, yanımızda olacaklarını söylediler. Yalnız da bırakmadılar, hâlâ da öyle... Allah razı olsun hepsinden... Daha sonraki gün de Avukat Çisel Hanım’la Kadın Dayanışma Komitesi'nden arkadaşlar geldi ziyaretimize. Yaşadıklarımızı anlattık onlara. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Zaten düşünecek durumda da değildik... Ama ben sessiz kalmak istemediğimi, ne yapmam gerekiyorsa da yapacağımı, hazır olduğumu biliyordum ve bunu söyledim onlara.

Avukat Çisel hanım da Kadın Dayanışma Komiteleri ve Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği adına davayı gönüllü olarak üstlendi, hemen hukuki süreci başlattık. KDK’lı arkadaşlar da yaşanan cinayeti duyurup, semtinizden başlayarak bir mücadele başlatacaklarını söylediler. Hâlâ da hep birlikte bir kavga veriyoruz. Seyran Semt Evi’nden arkadaşlar, bildiriler hazırlayıp mahallemizde çalışma başlattılar hemen. Bu mücadele çağrısı soL portal’da da haber oldu, KDK üzerinden sosyal medyadan da paylaşıldı, sesimiz duyuruldu. Geçtiğimiz hafta da KDK semt evinde “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele” ile ilgili bir etkinlik yaptı. Bu etkinliğe mahalleden kadınlar da katıldı. Böylece sesimi duyurmakla kalmayıp başka kadınlar da ölmesin, onlara da yetişebilelim diye semt evinde bir araya gelmeye başladık. 

Çocuklara bakacak durumumuz olmadığı, annem yaşlı olduğu, ben de çalıştığım için ilk başta devlet yurduna vermeyi düşündük. Fakat biraz araştırınca buralarda da çocukların çok güvende olmadığını, kötü örneklerin fazla olduğunu, hatta çocukların başka şehirlerdeki yurtlara yerleştirme ihtimalinin olduğunu öğrendik. Korktuk, kararsız kaldık haliyle. Çocukları yanımıza alamasak da elimizi üstlerinden çekmek istemiyorduk, istediğimizde gidip görmek istiyorduk. Onlar bana kardeşimin emaneti sonuçta... Çisel Hanım sağ olsun, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nin bağlantılı olduğu Sevgi Evleri’nden bahsetti bize. Kendisinin de yardımıyla oraya yerleştirdik. Şartları daha iyi ve istediğimiz her an görebiliyoruz çocukları. Şimdi hiç olmazsa kafamız biraz daha rahatladı.

'Adli tıp raporu bile çıkmadı'

Peki şu an dava da açıldı bildiğimiz kadarıyla. Süreç ne durumda? Gelinen nokta nedir?

Evet davayı açtık. Ama süreç o kadar yavaş ilerliyor ki bu acıyla sabretmek çok zor... Bir an önce sonuç almak istiyorum haklı olarak. İlk duruşma gününü bekliyoruz hâlâ ve daha adli tıp raporu bile çıkmadı. Şunu anladım; bir avukatımız olmasaydı, bu şartlarda, bu kadarını bile yapmamız çok zordu. Şimdi bir de farklı bir durum ortaya çıktı. Onunla ilgili de ayrıca dava açacağız.

Nedir farklı durum? Ne ile ilgili dava açacaksınız?

Kardeşim, eşi ve çocukları ile birlikte anneme ait olan bir evde oturuyordu. Şimdi kardeşim ölünce evini boşalttık mecburen ve satmak istedik. Öğrendik ki evi satabilmemiz için eşinin de imzası gerekiyormuş. Miras nedeniyle ev üzerinde eşinin de söz hakkı varmış. Buna karşı bir dava açacağız. Düşünebiliyor musunuz hem kardeşimi öldürecek hem de evine ortak olacak. İzin vermem böyle bir şeye.

'Bizim bizden başka kimsemiz yok'

Son olarak; kardeşinizi bir cinayetle kaybetmiş bir abla ve her şeyden önce bir kadın olarak, günümüzde her türlü şiddete uğrayan kadınlara söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Olmaz mı… Başta, ne olursa olsun korkmasınlar, kabul edip sessiz kalmasınlar. Anladım ki, biz şiddeti sadece erkekten görmüyoruz. Yeri gelmişken örnek vereyim; yakın çevremiz, komşularımız bile bize şiddet uyguladı. Başsağlığına, aslında olayın detayını öğrenmeye, dedikodusunu yapmaya gelen çok oldu. Bize destek olup sesimize ortak olacaklarına “Mine niye gitti eşiyle? Boğazını nereden nereye kesmiş? Çocukları ne yapacaksınız, verin kurtulun” gibi sözler duydu bu kulaklar... Acımızı deştiler iyice. Hatta mahalleden taşınmayı bile düşündük. Bir taraftan da bu pahalılıkta nasıl taşınacaktık... Sonra vazgeçtik. Geçen hafta semt evindeki KDK etkinliğinde, aslında bunun da psikolojik şiddet olduğunu öğrendim. Bununla da şiddetin her türüne karşı kavga vermek gerektiğini fark ettim. Üstelik yalnız da değiliz artık… Ve böylesine zor bir süreçte yalnız hissetmemek inanın çok önemli. Yanımızda olan, yol gösteren Seyran Kadın Dayanışma Komitesi ve Seyran Semt Evi, iyi ki varlar. Bizim bizden başka kimsemiz yok. Bunu kardeşimi toprağa verdiğimde anladım. Benim de iki kız çocuğum var. Hâlâ hayata devam edebiliyorsam, ses çıkarmam, yalnız kalmamam sayesindedir. Bunu da bana semt evimiz gösterdi. Buradan kadınlara çağrım: Yaşadıkları şey ne olursa olsun, korkmasınlar, KDK’ya ulaşsınlar bir şekilde. Yalnız kalmasınlar! Asıl yalnız olmak çaresizlik! Asıl bu daha korkutucu! Bundan sonra KDK ile birlikteyiz.