Afganistan nasıl bu hale geldi? Amerikan rüyası...

'ABD emperyalizminin Sovyet destekli Afganistan Demokratik Cumhuriyeti’ni yok etmeye karar vermesi Afgan halkının bugün yaşadığı trajedinin başlangıcı kabul edilebilir.'

Haber Merkezi

Afganistan’da hakimiyeti ele geçiren Taliban’ın Kabil’de başkanlık sarayında verdiği fotoğraf sosyalizmden arındırılmış bir dünyanın neye benzediğine ilişkin çok şey anlatıyor. Sosyalizmin emperyalizm karşısındaki yenilgisinden sonra dünyaya hakim olan koyu gericilikten her bölge kendi payına düşeni aldı. Afgan halkı ise bedellerin en büyüğünü ödeyen halklardan biri oldu. Ülkelerini kaybettiler. Geçmişleri, gelecekleri, sanatları, kültürleri, kadınlarının yaşam hakkı yok edildi. Yaşamın tüm renkleri karanlığa gömüldü.

ABD’nin 20 yıllık işgalinin ardından Taliban’a terk ettiği ülkede halk büyük bir çaresizlik içinde kendilerine hazırlanan sonu bekliyor. Koskoca ülke İslamcı bir terör örgütünün insafına kalmış durumda. On binlerce insan can güvenliğinden endişeli. Son birkaç gündür ülkeden kaçışlar hızlandı. Bütün dünya bir halkın yaşadığı trajediyi izliyor.

Bugünlere nasıl gelindi?

ABD emperyalizminin Sovyet destekli Afganistan Demokratik Cumhuriyeti’ni yok etmeye karar vermesi Afgan halkının bugün yaşadığı trajedinin başlangıcı kabul edilebilir. Afganistan’ı bugüne taşıyan süreç azgın bir anti-komünizmle döşendi. 1978’de Afganistan Demokratik Halk Partisi’nin iktidara gelmesi ile eşitlik ve özgürlük için doğan umutlar 14 yıl süren savaşın ardından kanla boğuldu. Amerika Birleşik Devletleri NATO üyesi müttefiklerinin, Suudi krallığının ve bölgedeki işbirlikçi Pakistan devletinin desteği ile beslediği Taliban benzeri İslamcı grupları yurtseverlerin üzerine saldı. Sovyetler’de yaşanan karşı devrim ile Sovyet ordusunun Afganistan’dan çekilmesi Afgan halkını emperyalizm destekli cihatçılar karşısında büyük bir yalnızlığa mahkum etti. 1992’de Afganistan’da demokratik hükümetin çöküşüyle ülkenin cihatçı grupların eline geçmesi ve 1996’da Taliban’ın yurtsever devlet başkanı Necibullah’ı sokak ortasında linç ederek öldürmesi emperyalizmin açtığı benzersiz gericilik çağının işaret fişeklerindendi.

Afganistan’ın 1990’lı yılları yobazların iktidar mücadeleleri içinde heba olurken 2000’lerle birlikte Amerikan işgali dönemi açıldı. ABD stratejik bir kararla kendi yarattığı İslamcı çetelere savaş açmıştı. 20 yıl süren işgalle Amerikan ordusu yüzlerce katliama imza atarken geride yerle bir olan bir ülke ve ne işgalcilere, ne de yerli yobazlara karşı direnebilecek bir toplum bıraktı.

Sonunda da ülkenin anahtarını “anlaştım” dediği Taliban’a teslim etti.

Afganistan’ın öyküsü kurtuluşun da nerede olduğunu açıkça gösteriyor. Dünyamızın biricik umudu sosyalizmdir. Tek tek ülkelerde ve dünyada emperyalizmi alt edecek, milyarlarca emekçiyi sömürüden ve aşağılanmadan kurtaracak, insanlığı yeniden ayağa kaldıracak tek kuvvet emekçilerin omuzlarında yükselecek sosyalist iktidarlardır.

Boyun Eğme'yi okumak için tıklayın: