Latin Amerika hareketlendi: Sol mücadelede kararlı

Latin Amerika’daki siyasi mücadele bir kez daha ivmelendi. Şili’de halk sokaklarda, Morales Bolivya’da seçimi ilk turda kazanmasının ardından darbe tehdidiyle karşı karşıya, Brezilya’da Lula sonunda hapisten çıktı. Mücadelenin yükselişi, Havana’da düzenlenen Antiemperyalist Zirve’ye katılan 1300’den fazla delegenin de ana gündemiydi.

Yiğit Günay

2000’li yıllarda solun yükselişinin damga vurduğu Latin Amerika’da son yıllarda sol adına yaşanan gerilemelerin halklar üzerinde yarattığı baskı, Trump yönetimindeki ABD’nin saldırgan politikalarıyla iyice şiddetlendi. Ancak kıtada solun yenilgiyi kabullenmeyeceğine, mücadeleyi sürdüreceğine dair her gün yeni haberler geliyor.

1-3 Kasım’da Küba’nın başkenti Havana’da toplanan Dayanışma ve Demokrasi için ve Neoliberalizme karşı Antiemperyalist Zirve, tam olarak mücadelenin keskinleştiği bir dönemeçte toplanmış oldu. Salonu dolduran, 95 ülkeden 1300’ün üzerinde delegenin büyük kısmı bir yandan sürekli kendi ülkelerindeki hareketliliği takip ediyor, hem konuşmacılar sunumları sırasında en yeni gelişmelere değiniyor, hem de dinleyiciler güncel mücadele başlıklarına dair coşkulu sloganlarla salonda egemenlik kuruyordu.

Zirveyi, Küba Halklarla Dostluk Enstitüsü (ICAP) düzenledi. Zirvenin çıkışındaki motivasyon, ABD’nin son aylarda Küba’ya karşı giderek yükselen baskıları karşısında Küba’yla dayanışmayı öne çıkarmaktı. Dünyanın her yanından sol hareket temsilcileri ve Küba dostları toplantıda yerlerini aldılar. Türkiye’den de José Martí Küba Dostluk Derneği (JMKDD) ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) zirvede temsil edildi.

ABD, Küba ekonomisini boğmak üzere son dönemde ablukayı ağırlaştırdı, üçüncü ülkelere kendi hukukunu dayatan Helms-Burton Yasası’nı bir kez daha dayatmaya başladı ve tamamen hukuksuz bir şekilde Küba’ya yakıt taşıyan gemileri, kimi zaman nakliye şirketlerini, kimi zaman bunları sigortalayan sigorta şirketlerini tehdit ederek engellemeye başladı. Son olarak Trump, ABD havayollarının Küba’ya direkt uçuşlarını Aralık ayı içinde sonlandırmalarını emretti.

Zirvenin olduğu günlerde en hareketli başlık, Şili’de süregiden halk hareketiydi. Kalabalık Şili delegasyonunun heyecanı, tüm salon tarafından hissedildi. Öte yandan konu sadece Şililileri ilgilendirmiyordu. ABD yönetimi, Şili’deki halk hareketinin arkasında “Sao Paulo Forumu”nun, Venezuela’nın ve Küba’nın olduğunu öne sürmüştü. Zirvenin son gününde konuşma yapan Venezuela lideri Nicolas Maduro, divanda oturan Sao Paulo Forumu Genel Sekreteri Brezilyalı Mónica Valente’yi işaret ederek, “Bak bu defa bizden de önce seni sorumlu tutuyorlar, bu sefer sen uğraş biraz da” diye söz konusu iddiayla dalga geçti. Maduro, “Şili’de olanların sorumlusunu mu arıyorlar? Sorumlu Pinochet’dir! Ülke hâlâ Salvador Allende’yi öldüren darbecilerin çıkardığı Anayasa’yla yönetiliyor” dedi.

LULA ÖZGÜR!

Salona asılmış olan pankartlarda en fazla öne çıkan başlık Küba’yla dayanışma olurken, şüphesiz ikinci gündem maddesi, Brezilya’nın eski devlet başkanı, İşçi Partisi lideri Luis Ignacio Lula da Silva’nın haksız yere hapiste olmasıydı. Lula, 8 Kasım Cuma günü verilen bir kararla serbest bırakıldı. 

Brezilya’da İşçi Partisi’nin iktidarı, Yüksek Mahkeme eliyle yürütülen bir sivil darbeyle sonlandırılmış, iktidara faşist Jair Bolsonaro gelmişti. Bolsonaro, açıktan faşist, kadın düşmanı bir karaktere sahip - ve, haliyle, yalnızca kıtanın değil, dünyanın da en yeni Küba düşmanı. Bolsonaro’nun iktidara geldiğinde ilk işlerinden biri, ülkenin en yoksul bölgelerinde yoksullara hizmet veren binlerce Kübalı doktoru sınırdışı etmek olmuştu.

Brezilya adına daha büyük bir utanç, bu hafta geldi. 7 Kasım Perşembe günü, Birleşmiş Milletler’de (BM) ABD’nin Küba’ya karşı uyguladığı abluka gündemdeydi. Her yıl düzenlenen oylamalarda ablukaya geleneksel olarak yalnızca ABD ve İsrail destek oyu verir, bazen aralarına satın aldıkları ufak ada devletleri katılır, diğer tüm devletler ablukaya karşı oy kullanırdı. Bu yıl, ablukaya destek oyları üçe çıktı: ABD, İsrail ve faşist Bolsonaro’nun Brezilyası. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 187 ülke, ablukaya karşı oy kullandı.

7 Kasım’da BM’de yapılan oylamayı Küba Ankara Büyükelçisi Luis Amoros Nuñez, diğer elçilik çalışanları ve Küba dostları, Ankara’daki JMKDD genel merkez binasında canlı yayında izledi.

 MORALES: BOLİVYA'DA DARBECİLER HAREKETE GEÇTİ

Bolivya’da 20 Ekim’de düzenlenen başkanlık seçimlerini Morales’in kazanması, kıtada sağın ilerleyişine en çok sekte vuran gelişmelerden biri oldu. Seçim öncesinde kıtadaki ilericilerde dahi, Morales’in ilk turda kazanamazsa ikinci turda kaybedeceği endişesi hakimdi. Ancak Morales, ilk turda yüzde 47 oy alıp, ikinci adayla arasında yüzde 10’u aşan bir fark attığı için ilk turda başkan seçildi.

Fakat Bolivya’da sağ, Morales’in zaferini kabullenmiş değil. Önce seçimin meşruiyetini sorgulayan açıklamalar ve emperyalist basından bu iddialara destek haberleri geldi. Ardından Morales’i taşıyan helikopterin sabotaj şüphesiyle aniden yere indirilmesi gibi kimi adımlarla kendini hissettiren darbe tehdidi, gerçek bir hale büründü.

Dün gece Twitter’da açıklama yapan Morales, “Kardeşler, demokrasimiz, anayasal düzene karşı harekete geçmiş bulunan şiddet yanlısı grupların yürürlüğe soktuğu bir darbe tehdidiyle karşı karşıyadır. Uluslararası topluluk nezdinde Hukuk Devleti’ne karşı bu girişimi kınıyoruz. Halkımız barışçıl şekilde demokrasiye ve Anayasa’ya sahip çıkmaya, her türlü siyasi çıkarın üzerinde yüce değerler olan barışı ve yaşamı savunmaya çağırıyorum. Halkın birliği, Vatan’ın refahının ve toplumsal barışın güvencesi olacaktır” dedi.