2013 yılında ortaöğretim yönetmeliğinden ‘sorgulayan, eleştiren ve araştıran’ ifadesinin çıkarıldığını bilenlerin, raporda ‘sorgulamaya dayalı öğrenmeden’ söz etmeleri de ilginç oluyor.
Eğitim bakanlığının açıkladığı son raporlardan biri, 'Cumhuriyetin 100. Yılı: Eğitimde Geleceğe Bakış Raporu' adını taşıyor. Başlık sayfasından sonra, eğitim bakanının resmi ve ardından bakanın yazdığı sanılan bir safa yazı ile Talim ve Terbiye Kurulu (TTK) başkanının resmi ve arkasından da onun yazdığı sanılan bir sayfa geliyor (ancak raporda Cumhurbaşkanı’nın fotoğrafının olmaması dikkat çekiyor). Sonra kimin yazdığı bilinmeyen ‘Giriş’ sayfası geliyor. Giriş sayfasından sonraki sayfada, TÜBA ve TÜBİTAK katkı veren kurumlar olarak gösteriliyor. 9. sayfada, Proje Yöneticisi (TTK başkanı) ile Proje Yürütme Komisyonu üyelerinin (beşi TTK çalışanı olan 6 kişinin) adları yer alıyor. Bu sayfayı, ‘Eğitim Felsefesi ve Değerler; Eğitimde Yeni Yaklaşımlar; Teknoloji ve Eğitim ile Sürdürülebilirlik ve Eğitim’ gibi dört bölüm başlığı ile bunların alt başlıklarını içeren ‘İçindekiler Sayfası’ izliyor.
9. sayfadaki proje yöneticisi ve komisyon üyelerine ek olarak, her bölümü bir başka komisyonun hazırlamış olduğu görülüyor ve komisyonlardaki üyeler de dikkat çekiyor. Örneğin ilk bölümü, laik eğitime karşıtlığıyla bilinen Eğitim-Bir-Sen’de ve Yeni Söz ile Milat gazetelerinde görev yapmış bir felsefe profesörünün başkanlığında, iki ilahiyatçı ile İslam felsefesiyle ilgili iki felsefeci, biri TÜBİTAK’ta ikisi de bakanlık çalışanı olan akademisyenler hazırlamış. İkinci bölümü, farklı üniversitelerden gelen biri komisyon başkanı 7 profesör, 3 TÜBİTAK mensubu ile ikisi genel müdür olan 9 bakanlık mensubu hazırlamış. Üçüncü bölümü, farklı üniversitelerden gelen biri komisyon başkanı 6 profesör, biri din öğretimi genel müdürü (!) olan üç genel müdür ile 4 bakanlık mensubu hazırlamış. Dördüncü bölümü ise, farklı üniversitelerden gelen biri komisyon başkanı 3 doçent, bir TÜBİTAK uzmanı ile dört bakanlık uzmanı hazırlamış.
Bu raporu okurken, AKP zamanında hazırlanmış diğer raporlar gibi, okuduğunuzda hoşunuza giden ifadeler çok. Ancak AKP iktidarının eğitim alanında gerçekleştirdiği dönüşümleri düşününce, bu ifadelerin genellikle göz boyama niteliğinde olduğu görülüyor. Örneğin bakanın yazdığı sayfa, ‘Geçmişten devraldığımız nice güzellikleri işleyerek çocuklarımızı ve gençlerimizi yetiştirirken onları geleceğe en sağlıklı, yararlı becerilerle donanmış olarak hazırlamanın engin huzurunu yaşıyoruz’ ifadesiyle başlıyor! Bakanın söylem ve icraatlarını anımsayanlar, bakanın, tarikatlarla işbirliği yapmanın, din derslerinin sayısını ve saatlerini artırmanın, Cumhuriyetin 100. yılını okullarda Kuran okutarak kutlamanın engin huzurunu yaşadığı belli oluyor. Bakanın yazısı, “Milletimiz ve insanlık için bu bakışla çağı iyi bilen, geleceğe odaklanan, yenilikçi, sosyal ve kültürel farkındalığı yüksek, yetkin, üretken, öğrenme ve örnek olma sorumluluğunu bilen insan yetiştirmek en temel vazifemizdir” ifadesiyle son buluyor! Bilindiği gibi okullarda, laiklik, bilimsellik ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi çağdaş değerleri yadsıyan bir müfredat uygulanmaktadır. Bu müfredatla, “çağı iyi bilen, geleceğe odaklanan, yenilikçi, sosyal ve kültürel farkındalığı yüksek, yetkin, üretken, öğrenme ve örnek olma sorumluluğunu bilen insan” yetiştirilemeyeceğini bilenler için, bakanın bu ifadesi de, içi boş bir ifade oluyor.
Geçmişte “Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın ‘Önce Ahlak ve Maneviyat’ şiarını” benimsediğini açıklamış olan TTK başkanı da yazısında, “Medeniyetimizin derin izlerini taşıyan Türkiye Yüzyılı’nda ülkemizi insani, milli ve manevi değerleri kazanmış, kendi kültürünü özümsemiş, ilim ehli, fen ve teknolojide öncü, dilini doğru ve etkili kullanan bir nesil yetiştirmek gayesi içinde olmakla birlikte eğitimde yenilikçi, dijital dünya ve yapay zeka ile bütünleşik öğrenme ve öğretme süreçleri oluşturmayı hedeflemekteyiz” diyor! Ders programlarında Osmanlıcaya ve Arapçaya önem vererek dilin etkin ve doğru kullanılamayacağını, derslerde evrim kuramına ve bilimselliğe önem verilmedikçe fen ve teknolojide öncü olunamayacağını bilenler için, başkanın sözleri de, içi boş sözler oluyor. Raporun bölümlerini okudukça, TTK başkanının söz ettiği ‘neslin’ İslam nesli olacağı anlaşılıyor.
‘Giriş kısmında bu raporun, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılında eğitim felsefesi ve değerleri, eğitimde yeni yaklaşımlar, teknolojik gelişmeler ile sürdürülebilirlik ve eğitim konularında mevcut durum analizlerinden hareketle geleceğe dair öngörü ve fırsatları açıklayarak olası riskleri ve uygulamaya dair ilkeleri ortaya” koyduğu belirtiliyor. Sonra da, “Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye Yüzyılı’nı ‘Eğitimin Yüzyılı’ olarak tanımlayarak, yeni yüzyılda eğitimde yenilik ve gelişimlere uyumlu stratejilerin uygulanacağı bir geleceği hedeflemektedir. İnsanların topluma uyum sağlaması, sağlıklı kişilik geliştirebilmeleri, iyi insan ve vatandaş olabilmelerinin yolu nitelikli bir eğitim sürecinden geçmektedir” deniyor. Bakanlığın tarikatları destekleyerek çaresiz insanları tarikat liderinin kulu-kölesi olmasına göz yummasına ses çıkarmayıp öğrencilerde Osmanlı, padişah ve hilafet hayranlığını artıracak ders kitaplarını onaylayan TTK başkanının bu sözleri de, gerçeklerle bağdaşmayan sözler oluyor.
Raporun ana gövdesini oluşturan dört bölümde de, esasında içi boş pek çok ifadeye yer veriliyor. Örneğin ‘kök değerlerimiz, kültürümüz, ortak insani değerler, evrensel ahlak’ deniyor. Bilindiği gibi AKP’nin ve yandaşlarının gözünde bu ifadeler İslam kültürü ile dini değerlerle sınırlı oluyor ve kök değerler içinde laik cumhuriyetin değerleri bulunmuyor. Zaten raporun hiçbir yerinde, laiklikten, bilimsellikten, evrimden, ırkların ve inançların eşitliğinden, toplumsal cinsiyet eşitliğinden söz edilmiyor; barış ve insanların 18 yaşına kadar çocuk sayılacağı gibi değerlerden de söz edilmiyor!
Raporda ‘iyi vatandaş’tan söz ediliyor. Ancak raporun hiçbir yerinde öğrencilerin özgürleşmesi ya da kendi iradelerine sahip olması konularına değinilmiyor. Tarikat üyelerinin, tarikat liderinin her isteğini yerine getirenlerin iyi vatandaşlıkla bağdaşmadığına da, eğitim-öğretim süreçlerinde kişinin özgürleşmesine izin verilmediği sürece iyi yurttaş olunamayacağına da değinilmiyor!
Hemen her gün iktidarın icraatları nedeniyle, talan edilen ormanlarla kirlenen denizlerle ve kuruyan göllerle ilgili haberler çıkarken, bu olumsuz gelişmelere hiç ses çıkarmayıp rapora katkı verenlerin, ‘çevre koruma’ dan söz edebilmesi ise ilginç oluyor.
Öğretimin ve öğrenmenin ezbere dayandığını ve 2013 yılında ortaöğretim yönetmeliğinden ‘sorgulayan, eleştiren ve araştıran’ ifadesinin çıkarıldığını bilenlerin, raporda ‘sorgulamaya dayalı öğrenmeden’ söz etmeleri de ilginç oluyor.
Bu rapor, güzel sözlerle dolu olsa da, nitelik, hedefler ve inandırıcılık açısından gerçekçi olmayan bir rapordur. Böylesine bir rapora katkı veren akademisyenler ile TÜBİTAK uzmanının çokluğu ise insanı şaşırtmaktadır. Üstelik eğitim bakanı ile TTK başkanı da akademisyendir! Raporda İslam ekonomisi ve bankacılığıyla ilgilendiği anlaşılan TÜBA’nın başkan danışmanına teşekkür edilmesi de insanı şaşırtmaktadır.
Raporun gerçeklerden kopuk olan ve çağdaş anlayışlardan uzak söylemler nedeniyle ilginç ve şaşırtıcı yanlarının çokluğu, ‘Türkiye Yüzyılı’ ya da ‘Eğitimin Yüzyılı’ gibi söylemlerin de içi boş ifadeler olduğunu gösteriyor.