Son haftalarda, Avrupa'nın da gündemine hızlıca giren "sığınmacı akını" Türkiye'de de tartışılmaya başladı.

Türkiye, Suriye'deki vekalet savaşının başından bu yana silahlı grupları desteklerken, sınırda Suriyelileri ağırlamak üzere çadır kentler oluşturmaya başladı.

AKP hükümeti 2 milyona yakın sığınmacı almakla övünürken, bu kişilere "mülteci" statüsü verilmediği biliniyor. Türkiye, çadır kentlerdeki Suriyelilere "misafir" derken, mülteci statüsünün getireceği "yüklerden" de kurtulmuş oluyor.

Türkiye, Cenevre Sözleşmesi'nin savaş kurbanları ile ilgili olan yaptırımlarını yalnızca kısmi olarak uyguluyor ve Avrupalı olmayan sığınmacılara "mülteci" statüsü vermiyor.

Suriyeliler, "geçici sığınma talep eden" kimseler olarak değerlendiriliyor. "Mülteciler" hukuki olarak haklara sahipken, "misafirler" bu haklara sahip değil.

AFP'ye konuşan ismini vermek istemeyen bir hükümet yetkilisi, "geçici koruma"yı bir yetersizlik olarak değil, "koruyucu bir mekanizma" olarak gördüklerini söyledi.

Mülteci statüsünün verilmesi halinde, silahlı grupların mültecilerin arasından çıkartılması, mültecilerin sınırdan uzaklaştırılması gibi "sorunlar" gündeme gelecek. AKP bu sayede, zamanında çok tartışılan "kamplarda silahlı eğitim" sorununun uluslararası hukuk bağlamında gündeme gelmesini engelledi.

Öte yandan bu "misafir" statüsünün, Türkiye'den kaçışların nedenleri arasında yer aldığı ileri sürülüyor. 

Edirne'de AFP'ye konuşan 25 yaşındaki mühendis Yusuf, "Devrimimiz sırasında özgürlük talep ettik. Ve buraya geldiğimizde normal bir hayat sürmeye çalıştık, fakat köleler gibi çalıştık. Bundan dolayı Avrupa'ya giderek normal insanlar gibi yaşamak istiyoruz" diyor.