AİHM de Cargill'e 'dur' dedi: Karar uygulanabilecek mi?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Bursa Barosu'nun İznik Gölü kıyısında faaliyet gösteren ABD'li gıda tekeli Cargill fabrikasıyla ilgili başvurusunu kabul etti. Cargill'in durdurulmasına ilişkin yaklaşık 15 mahkeme kararı uygulanmazken, hükümetin AİHM kararını uygulayıp uygulamayacağı merak ediliyor.

Haber Merkezi

AİHM'nin İznik Gölü kıyısındaki Cargill fabrikasıyla ilgili kararını, Bursa Barosu'nun eski başkanı Av. Ali Arabacı'nın kızı Elçin Arabacı, Twitter hesabından duyurdu.

Elçin Arabacı, mesajında şunları yazdı:

"Bugün AIHM babam ve Bursa Barosu'ndan arkadaşlarının Bursa İznik Gölü kıyısında, tarım arazisi üzerinde kurulan #Cargill fabrikasının kuruluşu ve çalıştırılmasıyla ilgili hukuksuzluğu bildiren başvurusunu (başvuru no: 25680/05) haklı bularak, İznik Cargill fabrikasının halen çalıştırılmasının yasadışılığına hükmetti."

Elçin Arabacı, "Karar 1998'den beri verilen bir hukuk mücadelesinin sonucudur ve Türkiye'de yargı kurumlarının iflas ettiğinin beyanıdır aynı zamanda" yorumunu yaptı.

NE OLMUŞTU?

Bursa Barosu ve Ekoloji Hareketi avukatlarından Cankat Taşkın, 2012'de Açık Radyo'da Ömer Madra'nın sorularını yanıtlarken, söz konusu davayla ilgili şu bilgileri vermişti: 

  • Cargill özellikle hukuk fakültelerinde bırakın yüksek lisans tezini, doktora tezi olarak okutulması gereken bir konu. Türkiye’de yargı kararlarının nasıl uygulanmadığını, idare tarafından nasıl bertaraf edildiğini, hatta mahkeme kararlarının uygulanmaması için Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen nasıl kanun çıkarıldığını tam anlamıyla ortaya koyan bir süreç. Süreç 98’de başladı eğer yanlış hatırlamıyorsam, Cargill’in kurulduğu alanın birinci derece tarım arazisi olması ve İznik Gölü’nü besleyen su havzalarının kurutması gerekçesiyle, temel bu gerekçeyle davalar başladı. 15 civarında iptal kararı alındı. En sonunda şu yapıldı: Sayın Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanıyken bir kanun değişikliği yaptı parlamento, basına zaten bu ‘Cargill Kanunu’ olarak yansıtıldı. Yani Cargill’in kurtarılması amacıyla toprak ve arazi kullanımı kanununda bir değişiklik yapıldı. Sayın Sezer bunu veto etti, hukuk devletinde hiçbir şekilde mahkeme kararlarının kanunla dahi olsa ortadan kaldırılamayacağı gerekçesiyle veto etti. Parlamento aynen çıkardı, bu sefer Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı Sayın Sezer ve Anayasa Mahkemesi kanunun yürürlüğünü durdurdu. Ancak bu süreçte Sayın Sezer’in cumhurbaşkanlığı görevi sona erdi, Sayın Gül seçildi. Ardından Anayasa Mahkemesi referandumdan sonra yeni bir yapılanmaya girdi. Bu arada Cargill’le ilgili bu kanun Anayasa Mahkemesi’nin yürürlüğün durdurulması kararına rağmen, tekrar parlamentonun önüne getirildi. Parlamento sanki o karar hiç yokmuşçasına hareket edip bu sefer bir daha kanun çıkardı. Sayın Gül veto etmedi, onadı, ancak ana muhalefet partisinden bir grup milletvekili bu sefer tekrar konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi önceki yürürlüğün durdurulması kararına rağmen, o karar hiç yokmuşçasına bu sefer yürürlüğün durdurulması talebini de reddetti. Kısacası bununla ilgili olarak Danıştay kararları olmasına rağmen, yani iptal edilmiş kararlar, aşağı yukarı 15 civarında karar olmasına rağmen mahkeme kararıyla bu süreç dolanılmıştır.
  • Davanın özü şu: Birincisi şirketin kurulmak istendiği alan birinci derece tarım arazisi; ikincisi İznik Gölü’nü besleyen su kaynakları, yer altı suları, -yılda 1 milyon metreküp su tüketimi olduğu için- kuruma tehlikesiyle ve toprağın tuzlaşması tehlikesiyle karşı karşıya; Üçüncüsü, burada genetiği değiştirilmiş organizmalardan üretilen mısır şurubu üretiliyor bu fabrikada, yani GDO’lu mısırdan şurup üretiliyor. Biz de bunları baklavalarda falan afiyetle yiyoruz, pastaların içinde afiyetle yiyoruz. Davalarda doğrudan doğruya girilmedi, ama dolaylı olarak değinildi, bunlarla ilgili söylenilen şeyle ilgili zaten bilirkişi raporları var, mahkeme kararları var. Zaten bu mısır ithal bir mısır, ikincisi GDO’lu bir mısır, dolayısıyla bu gerekçelerle temel olarak bu davaları açtık. Alternatif yerler olmasına rağmen ısrarla İznik Gölü’nün kenarındaki o birinci derece tarım alanına bu fabrika kurulmak istendi ve kuruldu. Süreci az önce anlattım, daha da vahimi şu oldu, aralarında sayın Başbakan’ın da bulunduğu bir grup bakan veya bürokrata karşı yargı kararlarının uygulanmadığı gerekçesiyle gene Bursa Barosu öncülüğünde tazminat davası açıldı, manevi tazminat Cargill’le ilgili. Şu talep edildi: Bu kadar iptal kararı alındı, davacılar ve vekilleri kararlar uygulanmadığı için bundan ıstırap duyuyorlar, manevi tazminat istiyoruz denildi. Bursa’daki mahkeme talebi reddetti. Yargıtay 4. Dairesi’ne gitti, 4. Hukuk Dairesi “Davacılardan bir kısmının tazminat istemeye ehliyet yönünden davaların sürecini baştan beri yürütmedikleri için ehliyeti yoktur, ama diğer kısmı isteyebilir” dedi. Ondan sonraki hakim, mahkeme ısrar etti, bu sefer Hukuk Genel Kurulu’na gitti. Hukuk Genel Kurulu en üst kuruldur, yani daha üst bir merci yok. Hukuk Genel Kurulu “4. Dairenin kararı doğrudur, evet tazminat ödeyecekler” dedi. Şu anda Bursa’daki mahkemenin yapması gereken şuydu, ama onu yapmadı, şunu yapması gerekiyordu, Hukuk Genel Kurulu kararı geldikten sonra, karar doğrultusunda manevi tazminata hükmetmesi gerekirdi. Fakat bunu yapmadı, hakim tüm hukuk tarihinde ilk kez Hukuk Genel Kurulu kararına rağmen, ısrar kararı verdi. Yani iş öyle bir noktaya gelmiştir ki Cargill’le, artık sözün bittiği yerdeyiz. Hukuk Genel Kurulu “tazminat ödenecek” diyor, milletvekilleri ya da bakanların hatta cumhurbaşkanının tazminat davaları yönünden herhangi bir dokunulmazlığı yok, ama hakim bunu bile bile böyle bir karar vermiştir. Şimdi Cargill’le bu noktadayız. Bu arada AİHM’e zaten başvuruldu. Sözleşmenin 8. maddesi başta olmak üzere, yani çevre hakkını düzenleyen maddesi başta olmak üzere, 13. maddesi yani etkili başvuru hakkı, yargı kararlarının ısrarla uygulanmaması, yaşam hakkının ihlaliyle ilgili olarak, 2007 yılının Temmuz ayında Strasburg’a, AİHM’e başvurduk. Dava artık son aşamalarında, son beyanlar alınıyor, Türkiye’nin mahkum olma ihtimali çok yüksek.