“Ne yapalım, futbolun yüzde sekseni yozlaşmış vaziyettedir”

Ülkemiz futbolundaki şike soruşturması tuhaf kararlarla birlikte iyice karmaşık bir hale dönerken, Uruguaylı ünlü yazar Eduardo Galeano’nun “Gölgede ve Güneşte Futbol” isimli kitabının “Vergi kaçırma sporu” bölümünü soL okurlarına hatırlatmak istedik.

İspanya’nın Franco’nun diktatörlüğüne katlandığı sıralarda Real Madrid Kulübü’nün başkanı Santiago Bernabéu, kulübünün temel görevinin ne olduğunu şu sözlerle açıklıyordu:

“Millete bir hizmet sunmaktayız, amacımız halkı memnun etmektir.”

Atletico Madrid’in başkanı Vicente Calderon da bu ulvi amacı destekliyor ve şunları söylüyordu:

“Futbolun en iyi tarafı halkı kötü düşüncelerden uzak tutmasıdır.”

1993 ve 1994’te dünya futbolunu yönetenlerden bazıları vergi kaçırmak suçuyla itham edilip yargılandılar. O zaman bir kez daha açık bir şekilde görüldü ki, futbol yalnızca toplumsal gerilimi düşürmeyi sağlayan bir spor dalı olmakla kalmayıp aynı zamanda vergi kaçırmada ya da haksız kazanç sağlamada bir vasıta haline de gelebiliyor.

Dünyanın en önemli kulüplerinin, seyircilerin ve takımdaki futbolcuların malı olduğu dönemler artık gerilerde kaldı. O eski güzel günlerde kulübün başkanı elinde bir fırça ve kireç kutusu olduğu halde sahaya çıkıp kenar çizgilerini tazelerdi ve yöneticilerin en büyük savurganlığı mahallenin barlarından birinde bir zaferi kutlamak amacıyla verilen bir ziyafetten öteye geçmezdi. Bugün ise bu kulüpler ellerindeki muazzam servetler sayesinde futbolcularla kontrat imzalayan, maçların yayın hakkını satan birer anonim şirketler haline gelmiş olup devleti kazıklamayı, halkı aldatmayı ve iş hukukunun kurallarını ve öbür hakları ihlal etmeyi alışkanlık edinmişlerdir. Üstelik bu kulüplerin yöneticileri işledikleri bu suçlardan dolayı hiçbir yaptırım da görmemektedirler. Dünyada FIFA’nın üzerinde ceza verebilecek çokuluslu bir başka kuruluş mevcut değildir. FIFA’nın kendi adaleti vardır. “Alice Harikalar Diyarında”da olduğu gibi bu adaletsiz adalet önce hüküm verir, sonra yargılar, nasıl olsa ileride yargılamak için bol bol zamanı olacaktır.

(...)

Profesyonel futbolun dokunulmazlığı vardır, çünkü halka yöneliktir. Yöneticilerin çalıp çırptıklarını bilen seyirciler, “Yöneticiler bizim için çalıyorlar,” diye düşünmektedirler.

(...)

İtalyan Perugia Kulübü’nün başkanı 1993’te hakemleri satın almakla suçlandığında, kendisini şu sözlerle mazur göstermeye çalışmıştı:

“Ne yapalım, futbolun yüzde sekseni yozlaşmış vaziyettedir.”

Uzmanlar bu oranın daha yüksek olduğuna inanmaktadırlar. İtalya’nın tüm kalburüstü kulüpleri, kuzeyden güneye kadar Milan, Torino, Napoli ve Cagliari dahil hepsi de yolsuzluklara bulaşmışlardır. Düzmece kâr ve zarar defterlerinde daima sermayelerinin birkaç misli borç yükü gözükür yöneticilerin İsviçre’deki bankalarında gizli hesapları, hayalî şirketleri vardır bunlar vergi ödemedikleri gibi sosyal sigorta primlerini de yatırmazlar. Buna karşılık, birtakım hayali hizmetlerin karşılığında büyük paralar ödemiş gibi görünürler. Ayrıca futbolculara kasadan çıkan paranın çok azı ödenmektedir, geri kalan kısmı hep buhar olur uçar.

Aynı oyunlar Fransa’nın ileri gelen kulüplerinde de tezgahlanmaktadır. Bordoeaux Kulübü’nün bazı yöneticileri mali kaynakları kendi şahsi çıkarları için kullanmakla suçlandılar. Marsilya’nın Olympique Kulübü’nün yönetici kadrosu da rakip kulübe rüşvet vermekle suçlanmıştı. Fransa’nın en güçlü kulübü Olympique, yöneticilerinin 1993’te bir maç öncesinde, Valenciennes takımının oyuncularına rüşvet verdikleri ispat edilince ikinci lige düşürüldü ve Avrupa şampiyonu unvanı elinden alındı. Böylece, sanayici Bernard Tapie’nin siyasetle ilgili kurduğu hayaller ve spor hayatı sona ermekle kalmadı, ayrıca hem iflas etti, hem de bir yıl hapse mahkum oldu.

Aynı şekilde Polonya şampiyonu Legia Kulübü iki maçta şike yaptırdığı için unvanından oldu. İngiltere’nin Tottenham Hotspur Kulübü Nottingham Forest takımındaki bir oyuncunun transferi için kendilerinden el altından komisyon talep edildiğine dair şikayette bulundu. Ayrıca bir diğer İngiliz kulübü Luton hakkında da vergi kaçırmaktan dolayı tahkikat başlatıldı.

Brezilya futbolunda da birtakım skandallar ayyuka çıkmıştı. Botafogo Kulübü başkanı, Rio de Janeiro bürokratlarının 1993’te yedi maçta şike yaptırarak bahislerden oldukça yüklü bir meblağ kazandıkları yolunda bir şikâyette bulundu. San Pablo’da yapılan başka şikâyetler sayesinde Futbol Federasyonu’nun başında bulunanların bir gecede zengin olduğu gerçeği su yüzüne çıktı ve yapılan soruşturma sonucunda, elde edilen ani servetin futbolla ilgili faaliyetten ileri gelmediği anlaşıldı. Bütün bunlardan başka, Brezilya Futbol Konfederasyonu Başkanı Ricardo Teixera, maçların yayın hakkının satımından haksız kazançlar sağladığı gerekçesiyle Péle tarafından mahkemeye verildi. Péle’nin açtığı davaya karşılık olarak Havelange [Dönemin FIFA Başkanı--- soL], damadı Teixera’yı FIFA’nın yönetim kuruluna aldı.

Günümüzden yaklaşık iki bin yıl önce, Lukas’ın yazdığı İncil’in, “Havarilerin Eylemleri” başlıklı bölümünde ilk Hıristiyanların Ananias ile karısı Safira’nın başına gelenleri anlatır. Ananias ile Safira tarlalarını gerçeğin çok üzerinde satarak haksız kazanç sağlamışlar. Bu yolsuzluk sebebiyle Tanrı’nın gazabına uğrayan karı-koca gökten üzerlerine düşen bir yıldırımla kül yığınına dönüşmüşler.

Tanrı’nın futbolla ilgilenecek zamanı olsaydı acaba yöneticilerden kaçı bugün hayatta olurdu?

soL'un notu: Uruguay’ın ünlü “futbol dilencisi” yazarı Eduardo Galeano’nun 1995 yılında yazdığı “Gölgede ve Güneşte Futbol” (El Futbol a Sol y Sombra) kitabının “Vergi kaçırma sporu” bölümü, Ertuğrul Önalp ve M. Necati Kutlu tarafından çevrilen, 2008 yılında Can Yayınları tarafından yapılan 4. Baskı’dan alınmıştır.