15-16 Haziran’da olanlar ve geriye kalanlar

15–16 Haziran, farklı konfederasyonlara bağlı sendikalarda örgütlü, çeşitli işkollarında çalışan ve farklı illerdeki işçilerin, ücret dışı haklar için ortaklaşa ilk eylemi olması açısından, Türkiye işçi sınıfı ve sendikacılık hareketi içinde özel bir yere sahiptir. Yıldırım Koç soL Bakış için yazdı.

Yıldırım Koç - soL Bakış

Türkiye işçi sınıfının birbirinden kopuk eylemlerinin yaygınlaştığı günlerde, tarihimizin en önemli işçi eylemlerinden olan 15-16 Haziran direnişinin ve sonuçlarının anlaşılmasının büyük yararı vardır. Bu konuda genel eğilim, ne olup bittiği yeterince öğrenilmeden övgüler düzmektir. Bu yazının amacı övgü düzmek değil, olanları özetlemek, anlamaya çalışmak ve 15-16 Haziran’dan geriye kalanları değerlendirmektir.

Dünyada ilerici hareketlerin yükseldiği, kitle eylemlerinin yaygınlaştığı bir dönemde Türkiye’de 1965 genel seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi oyların yüzde 3’ünü alarak 15 milletvekili çıkarmıştı ve TBMM’de önemli tartışmalar yaratıyordu. 13 Şubat 1967 tarihinde Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) kurulması önemli bir dönüm noktasıydı.

İşgaller dönemi
1968 yılından başlayarak, üniversite öğrencilerinin boykot ve işgallerinden büyük ölçüde etkilenen fabrika işgalleri dönemi yaşandı. 1968-1969 yıllarında şu işyerleri işçilerce işgal edildi: Akiş Dokuma, Altınel Pres, Bell Kimya, Çelik Halat, Deniz Nakliyat, Alpagut Kömür İşletmesi, Derby Lastik, Diyarbakır Belediyesi, Emayetaş, Gabriyel Gavriyeloğlu Dokuma, Güven Boya ve Apre, Kavel Kablo, Krom Manyezit, Perşembe Fındık Tarım Satış Kooperatifi, Singer, Tekel Çamaltı Tuzlası, Executor Gemisi, Türk Demir Döküm, Yarımca Seramik, Şehzadebaşı Sineması ve Şişli’deki Ekmek Fabrikası. İşgallerin amacı, işyeri sorunlarının çözülmesi ve işyerinde sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılmasıydı. İşgallerin siyasal bir amacı yoktu. İşgallerin en ilginçlerinden biri de Alpagut Kömür İşletmesi’nde gerçekleşti. Çorum Özel İdare Müdürlüğü Alpagut Kömür İşletmesi’nde çalışan ve Çorum ve Havalisi Birleşik Maden İşçileri Sendikası üyesi olan 786 işçi, ücretlerini aylarca alamayınca 1969 yılı Haziran-Temmuz aylarında üretime ve yönetime el koyarak, satıştan elde ettikleri gelirle işçi alacaklarını ödediler.

27 Kasım 1969 günü Ankara’da polisler boykota gitti. Boykot gerekçelerinden biri, “iktidarın değil, halkın polisi olmak istiyoruz” idi. Türkiye Personel Sendikaları Konfederasyonu’na (Türk Persen) bağlı 11 kamu personeli sendikasının 28 Aralık 1969 günü İstanbul’da düzenlediği yürüyüş Hürriyet Meydanı’nda başladı ve 5 binden fazla memur Sultanahmet Meydanı’na kadar yürüdü. Türk Persen 17 Ocak 1970 günü de Ankara’da bir miting düzenledi. 29 Aralık 1969 günü gerçekleşen Gamak olaylarında Şerif Aygün vurularak öldürüldü. Grevlerde, mamul madde çıkışını ve hammadde girişini önlemek amacıyla yapılan müdahaleler sırasında olaylar yaşandı. Yapı İşçileri Sendikası’nın Aliağa Petrol Rafinerisi inşaatında başlatılan grevi sırasında 22 Ağustos 1970 günü ise Necmettin Giritlioğlu öldürüldü. TÖS, Ankara’da 15 Şubat 1969 günü gerçekleştirdiği Büyük Eğitim Yürüyüşü’nün ardından, 15-18 Aralık 1969 günleri Büyük Öğretmen Boykotu’nu, Türkiye tarihinin ilk etkili genel grevini gerçekleştirdi.

15-16 Haziran
1965 yılında Türkiye’de gelir getirici bir işte çalışan ücretlilerin toplam sayısı 3 milyon iken, 1970 yılında 4,2 milyon olmuştu (Günümüzde 16,1 milyondur). Ücretlilerin gelir getirici bir işte çalışanlara oranı 1965 yılında yüzde 22,4 idi. Bu oran 1970 yılında yüzde 27,6’ya yükseldi (Günümüzde yüzde 64’tür). 1970 yılında işçilerin önemli bir bölümü köyle ekonomik bağlantısını sürdürüyordu tam mülksüzleşmemiş emekçi konumundaydı.

Resmi verilere göre 1970 yılında sendika üyelerinin sayısı 2,1 milyondu. Ancak gerçek sayı 800 bin dolaylarındaydı. Gerçek işçi ücretlerinde 1965 yılından 1971 yılına kadar (küçük oranlarda da olsa) sürekli bir artış yaşandı. Yasal grevlere çıkan işçi sayısı 1969 yılında 20 bin, 1970 yılında 21 bin oldu. Dünyada ve Türkiye’de artan toplumsal hareketlilik ve DİSK’in söylemi, Türkiye burjuvazisini ve Türk-İş’i ürküttü. DİSK’e yönelik saldırı, İstanbul ve Kocaeli bölgesindeki işçiler tarafından “genel olarak sendikalara karşı bir saldırı” olarak algılandı.

TÜRK-İŞ’in de katkılarıyla, 274 sayılı Sendikalar Yasası’nı ve 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası’nı değiştiren iki tasarı hazırlandı. Bu konuda Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) ile de görüş birliği sağlandı. Amaç, DİSK’i ve bağlı sendikaları fiilen iş yapamaz duruma getirmek ve ortadan kaldırmaktı.

DİSK'i bitirme yasası
Tarihin ilginç cilvelerinden biri, DİSK’in etkisiz kılınması amacıyla 275 sayılı Yasa’nın değiştirilmesi için hazırlanan kanun tasarısının, o tarihlerde Türk-İş’e bağlı Genel-İş Sendikası’nın genel başkanı ve CHP milletvekili olan Abdullah Baştürk ve arkadaşları tarafından verilmesidir. Abdullah Baştürk, DİSK’in 1977 yılı Aralık ayında toplanan 6. Genel Kurulunda DİSK Genel Başkanlığına getirildi.

Tarihin diğer bir cilvesi de, 16 Haziran 1970 günü Ankara’da DİSK Bölge Temsilciliği’ni basan, temsilciliği tahrip eden ve DİSK tabelasını indiren grubun başındaki iki kişiden birinin, daha sonraki yıllarda DİSK genel sekreterliği görevine getirilecek olan Fehmi Işıklar’ın olmasıdır.

1970 yılının 15–16 Haziran günleri, İstanbul ve Kocaeli’de, Türkiye işçi sınıfı tarihinde o güne kadar örneği ve hatta benzeri görülmemiş bir eylemlilik yaşandı.

15–16 Haziran, farklı konfederasyonlara bağlı sendikalarda örgütlü, çeşitli işkollarında çalışan ve farklı illerdeki işçilerin, ücret dışı haklar için ortaklaşa ilk eylemi olması açısından, Türkiye işçi sınıfı ve sendikacılık hareketi içinde özel bir yere sahiptir.

1968–1970 döneminde gelişen olaylar, tek tek işyerleriyle sınırlı kalmıştı. İlk kez 15–16 Haziran’da çeşitli işkolları ve illerdeki 100 bin dolayında işçi işyeri sorunlarını aşarak ortak bir eylem gerçekleştirdi.


Timur Selçuk - 16 Haziran


15–16 Haziran’ın diğer bir özelliği, işçilerin, kendi destekledikleri partilerin tavrını reddederek, ortak sınıf tavrında birleşmeleriydi. Millet Meclisi’nde temsil edilen siyasal partilerden Türkiye İşçi Partisi dışındakiler (Cumhuriyet Halk Partisi dahil), 12 Haziran 1970 günü yapılan oylamada DİSK’i etkisizleştirmeye yönelik yasa tasarısı lehinde oy kullandı.

15-16 Haziran'ın niteliği
15–16 Haziran olaylarına DEV-GENÇ’liler, TİP’liler ve diğer sosyalistler de katıldı. Ancak 15-16 Haziran olayları bu siyasal hareketlerin öncülüğünde veya programlarına göre gelişmedi. Kendi çizgisini izledi. 15–16 Haziran olayları bir komünist ayaklanması değildi. İşçilerin, DİSK’in hazırladığı yasal bir miting öncesinde ve sendikaların öncülüğü ve yönlendiriciliği olmaksızın, işyerlerindeki bazı örgütlülükler temelinde kendiliklerinden başlattığı barışçıl gösterilerin, yapılan müdahalelere bağlı olarak ve DEV-GENÇ’lilerin de teşvikiyle, sertleşmesiydi.

274 sayılı Sendikalar Yasası’nı değiştiren tasarı 11 Haziran 1970 günü Millet Meclisi’nde 3,5 saat süren bir görüşme sonucunda, ertesi gün TİP dışındaki tüm siyasal partilerin oylarıyla kabul edildi. 15–16 Haziran olayları, Millet Meclisi’nin bu kabulünden sonra gelişti.

DİSK, barışçıl gösterilerden yanaydı. Ancak işyerlerinde 1969 yılından beri oluşturulan direniş komiteleri ve Dev-Genç’in 15-16 Haziran günleri sürdürdüğü çalışmalar, DİSK’in planladıklarının dışında bir eylemlilik yarattı.

Lastik-İş binasındaki salonda 14 Haziran 1970 günü yapılan DİSK toplantısında alınan karar, 17 Haziran 1970 günü bir miting ve yürüyüşün yapılmasıydı. Ancak 15 Haziran 1970 sabahı DİSK’in talimatı ve hatta bilgisi dışında eylem başladı. DİSK Genel Sekreteri Kemal Sülker bu eylemlilikleri anlattığı Türkiye’yi Sarsan 2 Uzun Gün adlı eserinde şu yargıya varmaktadır: “İşçileri ne DİSK, ne de TİP bu eyleme yöneltmişti... Yürüyüşün bir ayaklanma, bir çapulculuğa dönüşme olasılığını önceden yok etmek için görevlendirilen güvenlik kuvvetleri, üstlerine verdikleri telsiz bilgilerinde, yürüyüşe çıkan işçilerin merkezi bir otoriteden yoksunluğunu vurguluyor, işçilerin kendi kendilerinin yöneticisi olduğunu bildiriyorlardı.” (K.Sülker, a.g.k., 1980, s. 97, 98-99).

Kemal Sülker, 1987 yılında yayımlanan bir dizi yazısında da benzer bir öykü anlatmış ve “işçilerin işyerlerinde oluşturdukları direniş komitelerinin kendi aralarında toplanarak yürüyüşe geçme kararı verdikleri”ni ifade etmiştir (Sülker, Kemal, “Öncesi ve Sonrası 15-16 Haziran Dosyası”, sayı 3, Cumhuriyet Gazetesi, 16.6.1987.)

Eylemlerin gelişimi
Eylemin nasıl geliştiği biliniyor. Eylem sürecinde önemli konulardan biri, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in radyodan işçilere yaptığı çağrıdır. Eylemin sonucu da önemlidir. Bu eylem sırasında ilan edilen sıkıyönetim döneminde 4.300 dolayında önder işçi işten atıldı. Bu insanlar yılların sendikal mücadelesinde eğitilmiş ve önderlik niteliklerini geliştirmiş öncü işçilerdi. 15-16 Haziran eylemlerine katılan ve işten çıkarılan işçilerin isimleri, soyadları, sigorta sicil numaraları, ana-baba adları, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun İşveren Dergisi’nde kara liste olarak yayımlandı ve bu işçiler uzun süre herhangi bir fabrikaya alınmadı. Kara listedeki bazı işçiler kardeşlerinin veya arkadaşlarının kimlikleriyle iş bulabildi. Öncü işçilerin bu şekilde tasfiyesi işçi sınıfı hareketinde önemli bir zayıflamaya neden oldu.

Eylem, söz konusu tasarının yasalaşmasını önleme açısından başarısız kaldı. Tasarı, 29 Temmuz 1970 günü 1317 sayılı Yasa olarak kabul edildi. Ancak bu eylem, 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununu değiştirecek tasarının Meclis gündemine girmesini engelledi.

1960 sonrası...
1960’ların ikinci yarısı, dünyada sosyalist/komünist ve ilerici hareketlerin yükseldiği, emperyalizme ve kapitalizme önemli darbelerin indirildiği, çeşitli nedenlere bağlı kitle eylemlerinin yaygınlaştığı bir dönemdi:

• Latin Amerika’da Küba Devrimi’nin etkileri, Che’nin mücadelesi ve ölümüyle dalga dalga yayılıyordu.

• Uruguay’da, Brezilya’da ve diğer bazı Latin Amerika ülkelerinde, Katolik papazlarının bile katıldığı Amerikan karşıtı eylemler ve gerilla hareketleri yükseliyordu.

• Çin’de kültür devrimi yaşanıyordu.

• ABD 1965 yılında Kuzey Vietnam’a saldırmıştı. Dünyanın birçok ülkesinde ABD karşıtı kitle eylemleri yaygınlaşıyordu. 1968 yılı başlarında Vietnam Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin ordusu ve Vietkong, Amerikan ordusuna çok ciddi kayıplar verdirmişti. Bunun ardından ABD’de savaş karşıtı eylemlere yüzbinlerce insan katılmaya başladı.

• Orta Doğu kaynıyordu. 1967 Arap-İsrail savaşında Arapların yenilgisi sonrasında El Fetih gerilla, eylemlerine başlamıştı.

• Çekoslovakya’da “Prag Baharı” yaşanıyordu.

• Arjantin, Belçika, Brezilya, İtalya, Meksika, Polonya, Senegal, İspanya, Yugoslavya ve ardından ABD’de kitlesel öğrenci eylemleri başlamıştı.

• 1968 Mayıs’ında Fransa’da başlayan öğrenci eylemleri, Fransız işçi sınıfı tarihinin en etkili eylemlerini tetiklemişti.

• ABD’de zenci lider Martin Luther King’in öldürülmesi büyük tepkilere yol açmıştı Siyah Panterler Hareketi gelişti.
• Bağımsızlığını yeni kazanmış eski sömürgeler, emperyalizme karşı tavır alıyordu Bağlantısızlar Hareketi güçleniyordu.

• Gelişmiş kapitalist ülkeler, geçmişte kolayca kullandıkları Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Çalışma Örgütü gibi uluslararası örgütlerde başarısız kalıyordu.