Zugzwang'a kalan Erdoğan ve AKP (Cenk Giray)

Karşılıklı hamle yapmanın zorunlu olduğu oyunlarda, yaygın olarak satrançta, kullanılan ilginç bir terim var. Almanca kökenli zugzwang, zug (hamle) ve zwang (zorunlu) kelimelerinin birleşmesiyle oluşturulmuş. Satrançta zugzwang'a kalan oyuncu, yaptığı hamleden sonra taş kaybedip önünde sonunda oyunu da kaybediyor. Kısaca sonsuz olasılığın olduğu satranç oyununda yapacağı herhangi bir hamle, oyuncunun kendi aleyhine oluyor.

Gezi direnişinden sonra, siyaset sahnesinde AKP ve Erdoğan Zugzwang'a kalmıştır. Bundan sonra Erdoğan ve AKP'nin Gezi'ye karşı yapacağı her hamle, kendi aleyhine olacaktır.

Nasıl mı?

Erdoğan kendi tarihsel referanslarını geriye giderek vermektedir. Özal'la başlamış (AKP’nin kuruluşunda çoğulcu parti, parti içi demokrasi, liberalleşme, özelleştirme vs.) Menderes'le devam etmiş (mağdurluk, bazı odaklar tarafından tasfiye edilmeye çalışılan lider vs.) daha sonra Kanuni'ye öykünmüş (Ortadoğu'nun lideri, düşman Avrupa vs.), son konuşmalarında ise peygamberler dönemine kadar gerilemiştir. Haziran ayında yapılan AKP mitingleri Türkiye siyasi tarihinin en çok dini referans kullanılan mitingleridir. Hilafet sözü dillendirilmeye başlamıştır.

Bundan sonra Erdoğan daha da gerilere gidip, çok tanrılı dinlere geçiş yapmayacaksa kendi referansını artık kişilerden değil, daha anonim “din mazlumları” söyleminden alacaktır. “Din mazlumları” söylemini konsolide edecekleri tarih de bellidir: Cumhuriyet'in kuruluş yılları. AKP'nin önümüzdeki dönem temel stratejisi budur. Din ile birleştir, din ile korkut, din ile yasakla, din ile suçla, din ile eğit. Dindar nesil, dindar toplum…

AKP'nin önümüzdeki yerel seçimlerde gözünü diktiği oylar, büyük metropollerdeki Kürt'lerin vereceği oylardır. AKP Kürt insanını soldan uzaklaştırmak için yine aynı tarihi, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarını kullanmakta Kürt hareketini de sınırlarını kendisinin çizdiği “din mazlumları” çerçevesine yerleştirmeye çalışmaktadır: Dindar Kürt'ler. Bu aynı zamanda uzun vadedeki stratejisinin bir parçasıdır.

Strateji bu!

Ancak temeldeki kapitalizme ve neo-liberal politikaların yarattığı eşitsizliklere, üstyapıda dinin bu yoğunlukta kullanılması eklenince, burjuva siyaseti en kaba demokrasiye bile yer tanımamakta, baskıcı uygulamaları giderek artırmaktadır. Takkenin düşüp kelin göründüğü yer burasıdır! Bu durumda, iyi ki bu ülkede Haziran direnişi olmuştur. Yoksa Mursi dolayısıyla yöneldikleri “mazlumluk” ve “mağdurluk” edebiyatı daha etkili olabilecek, bu edebiyat belki de kendine yeni liberal yandaşlar bulabilecekti. Gezi eylemleri başladığından beri AKP'nin her gündemi direnişle ilişkilenmiş, gündemi değiştirememişlerdir. Gezi eylemleriyle başlayan sıçrama AKP'nin meşruiyetini sorgulatmış, demokrasi yalanlarıyla uyuttukları halkı ayağa kaldırmıştır.

İşte AKP ve Erdoğan'ın ne yaparsa yapsın aleyhine olacak zugzwang durumu budur. AKP ve yandaşlarının, gezi “ruhu”na karşı yapacağı her hamle ikiyüzlü burjuva siyasetlerini gösterecektir. Sosyalist hareketin önündeki en temel görevlerden birisi halkın öfkesini örgütlemekse eğer, bir diğeri de örgütlenecek alanda yapılacak ideolojik müdahalelerdir.

[email protected]