Eser Karakaş'a

Neredeyse patlayacak görüntüsü, sevimli tonton bir dede olmaktan çok bir patron karikatürü gibi duruyor üzerinde. Anlatmaya başladıkça kötü bir pazarlamacı olduğu da ortaya çıkıyor. Zira hem koşulsuz piyasacılığı, işbirlikçiliği paçalarından akıyor, hem de en basit mantık kurallarından nasiplenmediği ortaya çıkıyor.

Eser Bey -bey demek şart o endama daha aşağısı yakışmaz-, bugün derinleştikçe ne dediğini bilemez olmuş.* Yazdıkça kaybolmuş.

Efendim bu beyefendi yanına kendisinden de beyefendi Mehmet Altan ve Şahin Alpay'ı da alarak televizyon programı yapmaktalarmış. "Akıl Defteri" dedikleri şovlarının bu haftaki bölümüne dair "çok özel" notlarını ise köşesine taşımış.

Programda yaptıkları bir referandum ile memleketin en büyük sorununun ne olduğunu "göbeğini kaşıyan adam"a sorduklarını söylüyor. Herhalde ne kadar halktan olduğunu vurgulamaya çalıştığı için bu sözü yazının içinde tekrar etmiş durmuş. Halkı tanıyorum o göbeğini kaşımaza gelmiş bu tekrarlar zira.

Uzatmayalım. Ergenekon mu, işsizlik mi, fakirlik mi, kriz mi, yerel seçimler mi Türkiye'nin sorunu diye sormuşlar. Eser Bey ergenekoncu yani hukukcu bir tahminde bulunmuş, Mehmet Bey işsizlikçi yani ekonomici. Şahin Bey ise renk vermemiş. Akarı kokarı yok diye midir, yoksa her yola gelme hevesinden mi onu öğrenemiyoruz.

Neticede, halkın yorumları tüm o elitist, ulusalcı, kartelci medyanın köşebaşlarındaki kişilerini şaşırtacak bir eksende ortaklaşmış.

"Bizim işsizlik mi, Ergenekon mu (ekonomi mi, hukuk mu) sorumuza izleyicilerin çok büyük bir bölümü, çok da kibar bir üslupla, bu sorunun özünde yanlış bir soru olduğu, Ergenekon meselesi (hukuk) çözülmeden kalıcı büyümenin (işsizliğe çözüm) sağlanmasının olanaksız olduğu, bunun tersinin de geçerli olduğu, yani büyüme olmadan çağdaş hukukun kalıcı olarak oturmayacağı yönünde yorumlar yaptılar."

Eser Bey böyle açıklamış. İlk akla gelen tavuk mu hukuktan yumurta mı ekonomiden sorusu oluyor gerçi ama sulandırmak kötüdür diye hiç yazmamış gibi devam edelim. Eser Bey'i bir çözümleme ile yormak niyetinde değilim. Ama bu itirafı da köşesine taşıdığı için teşekkürü borç biliyorum.

Zira, iki önermeyi birbirinin önkoşulu haline getirmek bizi bir paradoksa götürür. "Çağdaş hukuk" olmayınca ekonomi gelişmiyor, ekonomi gelişmeden "hukuk" çağdaşlaşmıyorsa, "hamdolsun" diyip oturmak mı gerekiyor? Bu döngüyü kırmanın yolu yok. O ve "derin Türkiye" yani şovlarına ortak olan "kitleler" yolsuz kalmışlar.

Eser Bey, kendi kuyruğunu yiyen ejderha gibi. Gerçi kendisini yese yese bitirmesi zor gözüküyor ya. Derin devlet derin Türkiye'ye karşı güç kaybediyor. Ah bir de derinler ne olduklarını anlasalar. Biri yenildiğinin, diğeri ne muktedir olduğunun farkına varsa. Ve elbette çözüm AB'de. Eser Bey, tüm cümleleri oraya bağlayamadığında gece kötü kötü rüyalar görüyor herhalde. Bu olmasın diye bir yere mutlaka sıkıştırıveriyor AB'yi.

Söyleyelim. Bu döngünün zaten Karakaşgillerle, Altangillerle, derinlerdekilerle kırılması mümkün değil. Onların kıracağı ceviz de kalmadı zaten.

Yaşanacak kırılmanın adı ise çok önceden konulmuş durumda.

Ya Osmanlı'ya dönüş, ya sosyalist Cumhuriyet. Ya I. Recep Tayyip Erdoğan ya eşitlik ve özgürlük. Berraklık ne güzel.

İyi haftalar...

H. Murat Yurttaş

* Eser Karakaş, "Derin Devlete Karşı Derin Türkiye", Star