Gorgo’yu çok uzakta aramayın

Erbil’in Başkan Gorgo’ları, sevilmediklerini anladıklarında intikam alma duygusuyla doluyor. Gorgo’larla dolu çevremiz... Bu boğuntudan mücadele etmeksizin kurtulamaz insan.

İnci Aydın - soL

Mitolojiden bugüne evrilen ve karşımıza farklı biçimlerde çıkan bir canavar Gorgo. Kimi zaman baskıcı, vurdumduymaz bir erkek, kimi zaman da işkenceleri, tek tipleştirmesi ve farklı olanı yok etmesiyle kendi varoluşunu temellendiren devlet mekanizması.

Kimileyin kendi içimizde büyüyen ve bizi ele geçiren canavarın ta kendisi. Kendi kendimizi yok eden kuruntuların, kaygıların, korkuların toplamı, ki bu toplam, çelikten kementlerle el ve ayak bileklerimizi bağlayıp bizi edilgen bir duruma sürüklemekte. Yalnız dış dünyada değil, kendi sınırlı çevremizde yaşananlar karşısında da duyarsızlık sergilememize neden olmakta, bunun duyarsızlık olduğunun ayırdına bile varmaksızın... İsterseniz üstünde bu denli durduğumuz Gorgo’nun mitolojik arka planına bir göz atalım.

Mitolojik Gorgo
“Ejderha kanatlı Gorgolar / O, insanları korkudan korkuya salan / Görenlerin soluğunu kesen Gorgolar” (Aiskhylos)

Stheno, Euryale ve Medusa adlarında üç gorgo vardır. Üçü de deniz tanrısının kızlarıdır. Saçları yılanlarla örülü, korku salan bu yaratıkların alınlarından yaban domuzu dişleri fışkırır. Bu canavar kızların en ünlüsü Medusa’dır ve diğer iki kardeşinden farklı olarak ölümlüdür. Gözleri ateş saçan bu üç canavarın bakışları o kadar içe işler ki, onları gören bir kimse taş kesilir. Gorgo’nun tek bir saç perçemi bile, saldıran bir orduya gösterildiğinde onu bozguna uğratmaya yeter.

Yazarın Gorgo’su
Roman boyunca Gorgo, güdücü motif olarak kullanılır. Gorgo denen canavarın aslında hiç de bizden bağımsız olmadığı, içimizden çıktığı ve sonrasında kendi bedeninden çıktığı varlığa yabancılaştığı vurgulanır:

“bizden biri gibiydi / nasıl başa geçtiğini / bilmesek de/ fakiri ve doğayı / seven sandığımız” (1)
Başa geçene kadar söylemini yumuşak tutan Gorgo, iktidarı aldıktan sonra gerçek yüzünü gösterir. Yazar bunu hiçbir zaman açıkça yazmaz. Duyumsatır. Gorgo’yu biz, insanların onun hakkında söylediklerinden öğreniriz, tanırız.
“tüm komşular / haykırdı / yok olası gorgo / faşist gorgo / rejim faşist” (2)
“katil gorgo / gorgo’ya ölüm / bağırdıkça / çoğaldık / kendiliğinden müthiş / bir miting oldu. / maviyle yeşil karışımı / bir sis örttü üstümüzü / korudu polislerden / kaçarken” (3)

Tek tipleştirme
Polisin “Gorgo’ya ölüm” diyenleri toplaması ve toplananlardan bir daha hiç haber alınamaması, Gorgo’nun derin devlet anlamına da gelebileceğini duyumsatır. Sanatçı tüm roman boyunca geçişleri bilinç akışı tekniğini kullanarak yapar. Devlet başkanları da Gorgo ile simgelenir. Kimisi idam edilir, kimisi de eceliyle ölür. Bu devlet başkanlarının ortak yanı sevilmediklerini anladıkları anda intikam alma duygusuyla dolmalarıdır.
Gorgo’nun söylemini kendi ağzından dinleyelim:

“seslendi gorgo / ölümümü bekleyenler / avucunu yalasın / ölmeyeceğim / yüzyılllardır sürse de / sizi değiştirene kadar başınızdayım / bu iğrenç toplumu / istediğim biçimde yoğurup / istediğim inanca / getirene kadar / ölmeyeceğim / her biriniz tek tek / benim biçtiğim / kisbeyi giyene kadar / yaşayacaksınız / ölmeyeceğim” (4)

“Özgürkalmışbeyinler” kurşunlanır. Kalanların içine, iç seslerini dinleyen unsurlar yerleştirilir. Bacon’un dediği gibi, bilgi güçtür. Ve lider Gorgo, yok edemediklerinin bilgisini elinde tutarak, kendisini devirecek, yok edecek unsurları temizler kendince. Herkesin iç sesini bile duyabilmektedir. Önemli nokta, yazarın eril bir iktidarı ve erkeklerin egolarıyla örülü bir toplumu anlatmak için dişi canavar Gorgo’yu metafor olarak kullanması. Mitolojik karakterin zamanla evrilmesine tanık oluyoruz Leylâ Erbil’in eserinde. Komet’in resimlerinden esinlendiğini belirten yazar, yazdıklarıyla resimler arasında ilişki kurar.

Komet’in Gorgo’su
1941 doğumlu Gürkan Coşkun, yaşamını İstanbul ve Paris’te sürdüren ressamımız. Eserlerinde genellikle gerçek ve düşü kaynaştıran eserler verir. Resimlerinde Bedri Rahmi’nin nakışçılığından ve folklorik yanından ve Neşet Günal’ın toplumcu gerçekçi tavrından uzak resimler yapmıştır. Resimlerinde şiirsel bir dil kullanan sanatçı düş ve gerçeğin diyalektik birliğine önem verir. Bu çok anlamlılık evreninde çıkan çağrışımlar, her bakanda farklı bir izlenim yaratır. Korku ve kaygılar canavarımsı nesnelerle görselleşir. Sanatçı, belli bir siyasi görüşün sözcülüğünü etmekten öte, genel/tipik insanlık dramına göndermeler yapar: “sonunda mahallemizin bakkalı / köse yahya efendi’nin / izbe dükkanında / rastlamış bir adama kırmızım / sakallıymış çok adam / ezekielle boy ölçülesiye sakalı / midesine kadar hürmetli” (5)

Bu noktadan itibaren sürekli yinelenen dizeler var:

“ey mezar nerede senin zaferin? / ey ölüm hani senin zehirin” (6)

Resimde başında fes bulunan ulu sakallı adam ölümün simgesi olabilir. Ne denli eski olduğunu koca sakallarıyla boşlukta hızlı hareket edebildiğini duyumsatmak istemiş sanatçı ve onu beyaz bir zemine yerleştirmiş. Ölüm ve mezar nasıl zamanın yittiği ya da insanın zaman dışına düştüğü yerse ressamımız zamansız ve mekansız bir mitoloji yaratmıştır resimlerinde.

Son söz
İnsan düşünüyor da yaşadığımız günler Gorgo’larla dolu. Bir düşse bu çok gerçek. Eğer gerçekse, en güzel düş bile mücadele etmeksizin kurtaramaz insanı bu boğuntudan.


1) Leylâ Erbil, Tuhaf Bir Erkek, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2013, s.6
2) Leylâ Erbil, age, s.27
3) Leylâ Erbil, age, s.29
4) Leylâ Erbil, age, s.47-49
5) Leylâ Erbil, age, s.13