Kazdağları'nı kurtarmak için kritik yıl

Çanakkale’de Altın’cı Filo’ya karşı yürütülen mücadelede önemli bir rol oynayan Çevre Platformu Yürütme Kurulu Üyesi ve Çanakkale Tabip Odası Çevre Komisyonu üyesi Dr. İlhan Pirinççiler ile Kazdağları’nda altın şirketlerine karşı verilen mücadeleyi konuştuk.

Çanakkale'nin suyuna, ormanlarına ve insanlarına büyük zararlar veren Altın'cı Filoyu ve filoya karşı verilen mücadeleyi, Çevre Platformu Yürütme Kurulu Üyesi ve Çanakkale Tabip Odası Çevre Komisyonu üyesi Dr. İlhan Pirinççiler ile konuştuk.

“Madencilik faaliyetleri yüzlerce yıl geri dönülemeyecek zararlar veriyor”

soL: Kazdağları’nda onlarca maden şirketi, bakanlıklardan altın arama ruhsatı alarak sondaj çalışmalarına devam ediyor. Bize süreçten bahseder misiniz, şu an Çanakkale’de durum nedir?

Dr. İlhan Pirinççiler: Bu yörenin ve Kazdağı'nın jeolojik oluşumu ve coğrafik gelişimi, milyonlarca yıllık bir geçmişe sahip. Kazdağı ve yöresinde, daha geniş coğrafi tanımla Biga Yarımadası’ndaki madencilik faaliyetleri ise onlarca yıllık geçmişe dayanıyor. 'Metalik Madencilik Faaliyetleri' diye isimlendirdiğimiz ve daha çok gümüş, nikel, bakır, kurşun ve altın madenciliği faaliyetleri daha çok bizleri ilgilendiren kısmı. Çünkü bu tür metalik madencilik faaliyetleri doğaya, bitkiye, hayvana, börtü-böceğe havaya, toprağa, suya ve tabii ki en başında ve sonunda insana uzun süreli zararları olan faaliyetler. Bu tür madencilik faaliyetlerinde kullanılan kimyasallar ve ortaya çıkan ağır metaller çok uzun yıllar en az yüzlerce yıl doğadan, havadan, topraktan ve özellikle sudan temizlenemeyen zararlılar.

Onlarca yıldır süren maden arama ve sondaj faaliyetleri, özellikle 2004 yılında çıkarılan Madencilik Yasası ve bu yasanın hareket alanını genişleten zeytincilik yasasındaki değişiklik ile beraber son 3-5 yıldır Kazdağı ve yöresini yüzlerce noktada delik deşik etmiş bir aşamaya gelmiş durumda.

Onlarca yıldır süren maden arama ve sondaj faaliyetleri, özellikle 2004 yılında çıkarılan Madencilik Yasası ve bu yasanın hareket alanını genişleten zeytincilik yasasındaki değişiklik ile beraber son 3-5 yıldır Kazdağı ve yöresini yüzlerce noktada delik deşik etmiş bir aşamaya gelmiş durumda.

“2012 yılı kökten talana hazırlık yılıdır”
Jeoloji mühendisi Tahir Öngür’ün ifade ettiği gibi bir ‘cinayet’ teşebbüsü ile karşı karşıyayız, hem de ‘seri cinayet’. Kanada, Avustralya, ABD ve Alman patentli şirketler ve yerli ortakları 80 ayrı noktada uzun amaçlı ve soluklu faaliyetlerine hız vermiş durumdalar. 2012 yılı, şirketlerin arama ve sondaj faaliyetlerini bitirip işletme ruhsatları ile birlikte kökten talana geçecekleri, 2013 ve 2014 hedefleri için olmazsa olmaz bir yıl. Yapmaları gerekenleri, bitirmeleri gereken tüm hazırlıkları sonlandıracakları yıl 2012 yılı. Yasaları da arkalarına alan bu şirketler yöre halkına rağmen, hatta onlara hiç sormadan, çevreye-insana öncelikle önem ve değer verdiklerini ifade ederek, iş güvenliğini de en önemli ilkeleri arasında sayarak tam gaz yollarına devam ediyorlar.

Bu bahsettiğimiz arama noktalarından özellikle cevherin yoğunlaştığı, Kirazlı-Aladağ TV kulesi-Dededağ bölgesindeki cevher ve Söğütalan Ağıdağı cevheri şirketlerin asıl faaliyet alanları. Her iki büyük kütle ve diğer arama noktalarından toplanan kayaçlar, tabii ki geniş alanda öncelikle sıyırma işlemi dediğimiz bir tür yüzey toprağını ve bitki örtüsünü bir nevi trolleme tekniği ile aldıktan sonra açık ya da kapalı kimyasal işletmelerde siyanürlü liç yöntemi ile işleme tutulacak.

Yasaları da arkalarına alan bu şirketler yöre halkına rağmen, hatta onlara hiç sormadan, çevreye-insana öncelikle önem ve değer verdiklerini ifade ederek, iş güvenliğini de en önemli ilkeleri arasında sayarak tam gaz yollarına devam ediyorlar.

Tüm bu faaliyetler için şirketlere öncelikle su ve enerji gerekecek. Enerji Çan Termik Santralinden yanı başlarında. Ki biliyorsunuz bu tesis Kazdağı ve yöresi için başlıca zararlılardan, büyük kirletici. Şirketlerin öncelikli en önemli ihtiyaçları olan milyonlarca ton su da, Bin Pınarlı Ada'dan karşılanacak.

Kaz Dağları eteklerinde büyük olasılıkla 1 milyar ton kadar kayayı kazıp sağa sola saçacaklar. Bütün Çanakkale ve ilçelerinin kullandığı kadar suyu tüketecekler. Buralara 300-400 bin ton siyanür koklatacaklar.

Prof. Dr. Murat Türkeş’in, Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun ifade ettikleri gibi Türkiye, ülkemiz su fakiri bir ülke. Bırakın madenci şirketlere peşkeş çekmeye boşa akıtacak bir damla suya tahammülümüz yok.

Kaz Dağları eteklerinde büyük olasılıkla 1 milyar ton kadar kayayı kazıp sağa sola saçacaklar. Bütün Çanakkale ve ilçelerinin kullandığı kadar suyu tüketecekler. Buralara 300-400 bin ton siyanür koklatacaklar.

“Eşsiz doğadan geriye milyonlarca ton ağır metal kalacak”

soL: Kazdağları neden önemli, bölgenin öneminden bahseder misiniz?

Dr. İlhan Pirinççiler: Kazdağı ve yöresi dünyada oksijeni en bol bölgelerden biri. Yörenin kuzeyli rüzgârlar altındaki, iklim özellikleri ve bölgesel mikroklima özellikleri kendine has çok değerli nitelikler içeriyor. Mitolojik birçok öyküye de kaynaklık etmiş bu yöre bitki hayvan çeşitliliği, içinde barındırdığı ender türler, aromatik ve tıbbi sağaltımda kullanılan bitki türlerini de yaşatan bir ekosistem. Biga Yarımadası ve Çanakkale'nin tüm akarsuları, Kazdağı ve Yöresinin yeraltı su kaynakları ve yerüstü su toplama havzaları tarafından oluşturuluyor. Günümüzde küresel ısınma ve iklim değişikliğinin de etkisi ile çoğu zaman miktarı azalan ve yetersiz yağışlar sebebi ile bu akarsuların yaz aylarında debisi azalıp hatta bazı bölgelerde kuruma noktasına gelebiliyor.

Kazdağı ve yöresinde ve Biga Yarımadasında dağlar ve vadiler arasında soğuk ve besin maddeleri ile dolu suların yanında ve bunların denize döküldüğü noktalardaki deltalarda, ovalarda, vadilerde yüksek nitelikli ve bol ürünlü zirai faaliyetler yapılıyor. Yörede yaklaşık 750.000 kişi bu zirai faaliyetlerde çalışıyor ve ekmek parası kazanıyor. Yani emeği ile, alınteri ile doğanın, Kazdağı ekosisteminin yarattığı değerlerden hem üreten hem de bu ürünlerden beslenen yüzbinlerce insan var. Yöredeki bitkisel ve hayvansal ürün çeşitliliği ve nitelikleri bölge dışındaki birçok ilde biliniyor. Ürünlerin çoğu, Ezine peyniri, Evciler elması, Bayramiç Beyazı, helvası, Umurbey şeftalisi, Lapseki kirazı, Çanakkale domatesi gibi kimlikli ve nitelikli ürünler. Sulu ve sulama olmadan yapılan tüm zirai faaliyetlerde elde edilen ürünlerin yıllık ekonomik değeri, şirketlerin altın işletmeciliği sonucu ortaya çıkaracağı toplam değere yakın. Tekrar ediyorum bir yıllık zirai faaliyetlerin değerinden bahsediyorum.

Siyanücü şirketler ve 'altıncı filo' en fazla 10-15 yıllık arama üretim ve işletme faaliyetlerinden sonra yöreyi terkedecekler ve geride kirletilmiş topraklar, hava, su ve milyonlarca ton ağır metalle kirletilmiş yığınlar bırakacaklar.

Siyanücü şirketler ve 'altıncı filo' en fazla 10-15 yıllık arama üretim ve işletme faaliyetlerinden sonra yöreyi terkedecekler ve geride kirletilmiş topraklar, hava, su ve milyonlarca ton ağır metalle kirletilmiş yığınlar bırakacaklar.

soL: Çevre Platformu olarak geçtiğimiz günlerde Çanakkale merkezde ve bazı köylerde toplantılar ve paneller organize ettiniz. Yöre halkının tepkisi nasıl?

Dr. İlhan Pirinççiler: Sınıfsal özellikleri ve bilinçleri de göz önüne alındığında, mücadele ve direniş ruhunun oluşması ya da açığa çıkartılması için uzun soluklu ve sürekliliği olan bir yapılanmaya ve harekete ihtiyaç var. Çanakkale Çevre Platformu ve yürütmesi, içinde barındırdığı bileşenleri ile bu örgütlülüğü ve kitleselliği Kazdağı ve yöresinde hissettiriyor. Örgütlenme ve mücadele çalışmaları ilçelerde ve köylerde devam ediyor.

soL: 24 Ocak 2012 tarihinde Truva Bakır Maden İşletmeleri A.Ş tarafından Muratlar Köyü’nde halkı bilgilendirme toplantısı yapılacak, öncesinde Çevre Platformu da bilgilendirme toplantısına hazırlanıyor, Altıncı Filo’ya karşı nasıl mücadele edilmeli?

Dr. İlhan Pirinççiler: Komşu Çan ilçesi ve köyleri, Etili, Söğütalan, Halilağa, Bayramiç ilçesi ve köyleri Evciler ve tüm Derekolu Köyleri, Çanakkale'den gelenler ile birlikte o gün Muratlar köyünde birlikte olacaklar ve halkın kurşun-altın madenciliği istemediğine dair tutanak tutacaklar ve imzalarını koyacaklar. Yöredeki direnç ve mücadele ruhu küçük de olsa bu kazanımlar ile güçlenecek ancak altıncı şirketler bölgeyi tamamen terkedene kadar sürecek tüm çalışmalar. Bu hareket ve çalışmalar içerisinde birçok mücadele örneğinde ve çalışma alanında olduğu gibi kadınlar daha önde ve çok etkililer. Bu durumu belirtmeden geçemiyorum, kadınlar erkeklerin önünde, daha kararlı, inançlı ve azimliler.

(soL - Çanakkale)