Vahşete yasal kılıf aranıyor!

HSYK'nın düzenlediği bir toplantıda dile getirilen tecavüze uğrayan kadının tecavüzcüsüyle evlendirilmesi yönündeki skandal öneri, kadına ve kız çocuklarına yönelik cinsel suçlarda utanç verici tabloyu bir kez daha gündeme getirdi.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından organize edilen 'yargının hızlandırılması ve sorunların tespit edilmesi' başlıklı toplantıda ortaya atılan ve HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un geçtiğimiz gün ‘bölge gerçeği’ gibi hukuk dışı bir gerekçe ile savunduğu 'tecavüze uğrayan kadınların, yargının iş yükünün azaltılması amacıyla (!) tecavüzcüsüyle evlendirilmesini teşvik etme' yönündeki öneri tartışma yarattı. Söz konusu öneri toplumun ve yargının AKP iktidarı eliyle getirildiği noktayı bir kez daha gözler önüne sererken, her gün bir yenisi eklenen kadın cinayetleri, tecavüzü, cinsel istismarı, tacizi ve yargının skandal uygulamalarını da tekrar gündeme getirdi.

HSYK yargının iş yükünün azaltılması adına kadına ve kız çocuklarına yönelik cinsel suçlara hukuki onay vermeyi tartışırken, bu alandaki istatistikler de tablonun zaten korkutucu olduğunu gösteriyor.

Kan donduran istatistikler
Kadınlara ve çocuklara yönelik taciz, tecavüz, istismar suçlarında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Adalet Bakanlığı verileri adeta kanımızı donduruyor.

TÜİK verilerine göre son beş yılda tecavüz, taciz gibi cinsel suçlarda yüzde 30’luk artış yaşandı. 2005-2010 yılları arasında 100 binin üzerinde kadın cinsel saldırı suçunun mağduru oldu. Mağdur kadınların yüzde 40’ının korktuğu için şikâyetçi olmadığı da veriler arasında. TÜİK'in AKP dönemindeki sicili göz önüne alındığında, bu rakamların gerçeğin ancak bir kısmını yansıttığı rahatlıkla söylenebilir.

Adalet Bakanlığı verileri ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun araştırmalarına göre ise 2010 yılı içerisinde 18 yaşından küçükken tacize uğrayanların oranı yüzde 82,5. Tanıdıkları bir erkek tarafından işlenen çeşitli cinsel suçların mağduru olan kadın ve çocukların oranı ise yüzde 91,3.

‘HaberHukuk’ sitesinin yer verdiği, 2010 yılı Ocak ayında meydana gelen kadına yönelik cinsel suçların bir dökümünü içeren haber ise korkunç tabloyu gözler önüne seren iyi bir örnek. Söz konusu habere göre:

3 Ocak: Mardin-Midyat'ta yaşayan 16 yaşındaki M.A, erkek arkadaşı tarafından tecavüze uğradı. Durumu ailesinden gizleyen M.A, daha sonra da tanıştığı A.G. tarafından tecavüze uğradı.
5 Ocak: Uşak-Eşme'de, yatılı ilköğretim okulunda kalan 13 yaşlarındaki K.A. ve M.Ö, okulun temizlik görevlisi ve müdür yardımcısı tarafından tecavüze uğradı.
7 Ocak: Aydın-Karpuzlu'da 15 yaşındaki Y.S`ye tecavüz eden 3 kişi, çıkarıldıkları mahkeme tarafından serbest bırakıldı.
8 Ocak: Ankara`da yaşayan ve psikolojik sorunları olan Y.A., ailesinin yönlendirmesiyle gittiği 'İsmet Hoca' ve 3 kişi tarafından 'Papaz büyüsünü bozacağız' denilerek tecavüze uğradı.
11 Ocak: Mersin-Erdemli'de, 13 yaşındaki M.Y., geçen sene babası tarafından tecavüze uğramıştı. Durum, babanın, M.Y'nin hamile olduğu öğrenilince 'utancından' intihara kalkışmasıyla ortaya çıktı. Baba, tutuklandı.
16 Ocak: Aydın-Kuşadası'nda yaşayan E.D., K.Ş. tarafından kaçırılarak, şiddete ve tecavüze maruz kaldı.
19 Ocak: İstanbul-Sultangazi'de yaşayan İ.G., kayınpederi tarafından defalarca tecavüze uğradığını ama 'rezalet çıkmasın' diye bunu sürekli sakladığını söyleyerek, yanına taşındığı annesi ile birlikte polise gitti. Tecavüzcü, gözaltına alınmasına rağmen ertesi gün serbest kalınca, İ.G'yi almak için evini bastı. Bunun üzerine anne, tabancayla tecavüzcüyü öldürdü.
20 Ocak: Kütahya'da, 16 yaşındaki G.G.'nin doğum yapması üzerine durum polise bildirilince, G.G'nin yaklaşık bir yıl önce 7 kişi tarafından tecavüze uğradığı öğrenildi.
26 Ocak: Samsun'da 2006 yılının Mayıs ayında kaçırılan ve bir hafta boyunca C.K. ve arkadaşlarının tecavüzüne uğrayan A.K.'nin mahkemesinde, tecavüzün planlı işlenmediğini belirten Yargıtay'ın talebi doğrultusunda indirim yapıldı!
30 Ocak: Dışişleri Bakanlığı'nda memur olarak çalışan iki kadın, Roma Büyükelçisi tarafından cinsel tacize uğradıkları için şikayette bulundular.
31 Ocak: Hatay-Narlıca'da 13 yaşındaki bir kız çocuğu, Kuran kursu aldığı köyün imamı tarafından taciz edildi.

Bir türlü bitirilmeyen davalar
Yıllar süren, bir türlü bitmeyen, bitirilmeyen davalar, her başlıkta kamuoyu vicdanını yaralıyor. Kadınlara ve çocuklara yönelen cinsel suçlarda ise bu yara daha büyük. Ve toplumun getirildiği yer açısından çok daha simgesel.

HSYK’nın son önerisi tartışıladursun kamuoyunda infial yaratan, kan donduran cinsel suçlarda adaletin kimi zaman geç tecelli etmesi, kimi zamansa hiç gerçekleşememesi bilinen bir gerçek. Ve belki de Siirt ve Batman’da yaşananlar, ardından gelen yargı süreci bu acı gerçeğe en güzel örnekler:

Şubat 2011’de Batman’da yaşanan korkunç olay Haziran ayında ortaya çıkmıştı. 60 yaşındaki M.G.’nin tecavüzüne uğrayan 15 yaşındaki Ö.G., yaşadıklarını kimseye anlatamamış, ancak çocuğun hamile kalması nedeniyle korkunç olay dört ay sonra (Haziran 2011) ortaya çıkmıştı. Mağdurun annesinin girişimiyle dava süreci başladı. Kürtaj için, yasal sınır olan 2 aylık süre dolduğu için, mahkeme kararı çıkarılmış, ceninden bir parça adli tıpa gönderilmişti. Sonuç, çocuğun yüzde 99 tecavüzcü M.G.’den olduğunu ortaya koyuyor. Fakat yine de tecavüzcü M.G. tutuklanmadı. Sebebi ise tecavüzün, henüz çocuk olan Ö.G.’nin rızasıyla olmuş olabileceği ihtimali! Mağdur Ö.G.’nin avukatının kamuoyuyla paylaştığı bir bilgi de yargının kadına yönelik cinsel suçlara bakışını ortaya koyuyor. Avukatın bildirdiğine göre savcı, “nasıl olsa diğer celsede anlaşırlar” demiş!

Diğer bir simgesel örnek de, geçtiğimiz yıl Siirt’te yedi ilköğretim öğrencisinin iki yıl boyunca yirmiden fazla kişinin tecavüzüne uğraması olayı. Hatırlanacağı üzere olay kamuoyunda günlerce gündemde kalmıştı. Olayın kamuoyuna yansımasıyla beraber de Siirt tam bir sessizliğe gömülmüş, dava sürecinde de dosyada gizlilik kararı alınmıştı. Bu da sanıklar arasında “mühim” şahısların bulunduğunu düşündürmüştü.
10 Nisan 2010’da başlayan dava süreci halen devam ediyor. En son duruşma geçtiğimiz temmuz ayında gerçeklemişti. Duruşma öncesi yapılan açıklamada, dava kapsamında aranan tecavüz sanıklarından AKP'li Fahrettin Kuzu'nun bulunamamış olmasına tepki gösterilmişti. İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Yöneticisi ve toplu tecavüz davasının müdahil avukatı Pınar Dalkuş "Fahrettin Kuzu davadan sonra ameliyat olmuş, maaşını çekiyor, ama 'ilginç' bir şekilde hala bulunamıyor" demişti. Bir sonraki duruşma yarın.

Anlaşılamaz cezada indirim sebepleri
Kadına yönelen tecavüz, taciz gibi suçlarda mahkemelerin verdiği cezada indirim kararlarının sebepleri de çarpıcı.

Bilindiği gibi ‘haksız tahrik’ bir cezada indirim sebebi. Bu zamana kadar pek çok cinsel saldırı suçunda da haksız tahrik sebebiyle ceza indirimine gidilmiş. Fakat çarpıcı olan hangi fiillerin haksız tahrik sayıldığı… Geçmiş yıllardaki davalara bakıldığında kadınların boşanmak istemek, çocuğun velayetini istemek, sevişmeyi reddetmek, beyaz tayt giymek, cilveli saat sormak, alışveriş yapmak, telefonda uzun konuşmak, eve geç gelmek gibi fiillerinin haksız tahrik kabul edildiği görülüyor! İşte birkaç örnek:

İzmir'de çantasında doğum kontrol hapı bulunca kendisini aldattığını düşündüğü 36 yaşındaki karısı Alev Er'i iple boğup öldüren ve daha sonra buzdolabına koyarak kaçan Şakir Er'e 20 yıl hapis cezası verildi. Sanık kocaya önce ömür boyu hapis cezası veren mahkeme heyeti, “ölen kadının çantasında bulunan doğum kontrol haplarını” tahrik sebebi sayıp, cezayı 20 yıla indirdi.

İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesi, eşini öldüren kocanın yargılamasında “eskiden türbanlı olan eşin kot pantolon giyip tanımadığı erkeğe cilveli şekilde saati sorması ve eşine ağır hakaretlerde bulunmasını” 'haksız tahrik' saydı ve cezayı 24 yıla indirdi. F.A., pişmanlık indiriminden de faydalanarak 20 yıl hapse mahkum edildi.

Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise eşine aile birliğinin gerektirdiği şevkati göstermeyen sanığın, ikram ettiği meyve suyunu içmeyi reddeden eşini boğarak öldürmesi olayında haksız tahrik hükmü uygulanılmasına karar verildi.

(soL - Haber Merkezi)