İstatistikler bile kadını süsleyemiyor

Türkiye'de "kadının durumu yok". Evde, işyerinde, sokakta baskı, sömürü ve şiddete maruz kalan kadınların durumunu istatistikler de süsleyemiyor.

8 Mart, Türkiye’de de dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi “Dünya Kadınlar Günü” kutlanacak. Tiyatrolar, sinemalar bedava olacak. Televizyonlarda yetkili yetkisiz herkes çıkıp konuya ilişkin yorumlar yapacak. Her şeyden önce adı “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olan 8 Mart’ ta da, sokakta kadınlar ölmeye, sömürülmeye, yok farz edilmeye devam edecek. Sadece evde, sokakta değil kağıda geçirilmiş istatistiklerde de kadının durumu iyi değil.

Kadın okuma yazma bilmiyor
Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’ nün “Türkiye’ de Kadının Durumu”na ilişkin Şubat 2011’ de yayınladığı rapora göre halen 4 milyona yakın kadın okuma-yazma bilmiyor. Bunların 2,5 milyonu 50 ve üzeri yaş grubunda, 6-24 yaş arasında ise 220 bin kadın yer alıyor. Türkiye nüfusunun yüzde 8′ini oluşturan okuma-yazma bilmeyenlerin büyük kısmı kadınlardan oluşuyor. 2006 yılında, 15-24 yaş arası kadınların okumaz yazmazlık oranının yüzde 5.9 iken, bu yaş grubundaki erkeklerin okumaz yazmazlık oranının yüzde 1.6. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2009 verilerine göre de, okuma yazma bilmeyen 4 milyon 672 bin 257 kişinin 3 milyon 757 bin 203′ü kadın. Okuma yazma bilen fakat bir okuldan mezun olmayan kadınların sayısı ise 6 milyon 933 bin 483. Bu grupta da 6 milyon 583 bin 731 erkek yer alıyor.

İlkokul mezunu kadınların oranı ise erkeklerden fazla. Türkiye’deki ilkokul mezunu 18 milyon 523 bin 823 kişinin 9 milyon 586 bin 552′si kadın. Erkek ilkokul mezunları ise 8 milyon 937 bin 271. Ortaokulu bitiren 1 milyon 9 bin 764 kadın, 1 milyon 786 bin 153 erkek, lise ve dengi okullardan mezun olan 4 milyon 376 bin 541 kadın, 6 milyon 2 bin 688 erkek bulunuyor.

Yüksekokul veya fakülte mezunu 4 milyon 320 bin 813 kişinin 1 milyon 786 bin 379′unu kadınlar, 2 milyon 534 bin 434′ünü erkekler oluşturuyor. Yüksek lisans mezunları arasında 112 bin 983 kadının, 166 bin 285 de erkeğin yer aldığı görülürken, doktora mezunlarının 34 bin 201′ini kadınlar, 61 bin 301′ini erkekler teşkil ediyor. Nüfusun 3 milyon 32 bin 457′sinin nereden mezun olduğu ise bilinmiyor.

İlköğretimde kız çocuklarının okullaşma oranının en düşük olduğu iller Bitlis (yüzde 84.27), Van (yüzde 84.57) ve Hakkari (yüzde 85.05), en yüksek olduğu iller ise Ankara (yüzde 99.31), İzmir (yüzde 99.18) ve Mersin (yüzde 99,01).

Kadından akademisyen olur ama yönetici olmaz
Akademik personel başlığında ise, profesör, doçent, yardımcı doçent, öğretim görevlisi, araştırma görevlisi ve okutman kadroları içinde kadın oranı, birçok ülkeden daha yüksek (yüzde 38,7). Ancak, rektörlük (yüzde 5.2) ve dekanlık (yüzde 15.3) gibi üst pozisyonlarda erkek egemenliği devam ediyor.

Sağlık konusunda da kadınların durumu iç açıcı değil
Raporda, ergenlik çağından başlayarak, her dönemde daha fazla sağlık hizmetine gereksinim duyan kadınlar için hizmet açığının, erkeklere göre daha fazla olduğu belirtiliyor ve özellikle üreme sağlığı hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve hizmet kalitesinin yükseltilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Üretim alanında kadın nerede?
Daha önce, Türkiye’de Kadının Durumu 2010 Aralık raporunda da yer aldığı gibi, 100 kadından sadece 12.8′i kendi hesabına ve işveren konumunda, 51.1′i herhangi bir ücret ya da yevmiye karşılığında, 34.8′i de ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. İşgücüne katılım oranlarının düşük olduğuna işaret edilen raporda, katılım oranlarının yıllara göre azalma gösterdiği belirtiliyor.

2001, 2004 ve 2010 yıllarında kanunlarda yapılan değişikliklere rağmen, kadının niteliksel gelişimini ve işgücü piyasasına girişini sağlayacak gerekli mekanizmaların oluşamamasının bu düşüşün önemli nedenlerinden biri olduğuna dikkati çekilen raporda, Türkiye’de kadın istihdamının temel sorunlardan biri olarak devam ettiği ifade ediliyor. Kadınların işgücüne katılma oranı 1990′da yüzde 34.1, 2002 yılında yüzde 26.9, 2004 yılında yüzde 25.4, 2009 yılında yüzde 26!

Rapora göre, kentteki kadınlara oranla (yüzde 22.3) kırsal alanda daha çok kadın işgücüne katılıyor (yüzde 34.6) gibi görünse de kırsaldaki 100 kadından 84′ü tarım kesiminde ve bunların yüzde 77′si herhangi bir ücret almadan aile işçisi olarak çalışıyor.

Türkiye’de istihdama katılan kadınların yüzde 41.7′si tarım sektöründe, yüzde 14.6′sı sanayi sektöründe, yüzde 43.7′si ise hizmetler sektöründe çalışıyor. Sanayi sektörü, özellikle imalat sanayi, halen kadın işgücünün oldukça sınırlı olduğu bir sektör!Buna karşılık, tekstil, gıda, hazır giyim gibi emek yoğun sanayi dalları için kadınlar tercih edilen işgücü konumunda. Ayrıca rapora göre, istihdamda yer alan 100 kadından 58′i herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmaksızın çalışıyor.

Siyasetteki kadın katılımı iyileşme adına gerekli
Günümüzde kadın siyasal katılımının hala erkeklerle eşit düzeye gelemediğine işaret edilen raporda, özellikle seçilme hakkından yararlanma ve siyasal karar mekanizmalarında yer alma konusunda cinslerarası eşitsizliğin çok belirgin bir biçimde varlığını sürdürdüğü ve kadınların erkeklerin çok gerisinde kaldığı vurgulanıyor.
Örneğin, Türkiye genelindeki toplam 2 bin 948 belediye başkanının sadece 27′sinin (yüzde 0.9) kadın,. bu kadınlardan da sadece 2′si il belediye başkanı, 31 bin 790 Belediye Meclis üyesininse 1.340′ı (yüzde 4.21) kadınlardan oluşuyor.

Şiddet yoluyla korkutulan sindirilen kadın
Şiddetin her türlüsünün kadınların hayatında korku ve güvensizlik yarattığına, temel hak ve özgürlüklerini kullanmalarını engellediğine işaret edilen raporda, özellikle aile içi şiddetin engellenmesi konusu vurgulanıyor.
Anayasada, Medeni Kanunda, İş Kanununda, Türk Ceza Kanununda ve diğer yasal düzenlemelerle kağıt üzerinde kadının durumunun düzeltilmesine dair pek çok değişiklik ve düzenleme yapılsa da, bugün açıktır ki, Türkiye’ de kadının durumu hala düzelebilmiş değil.Gerici ve piyasacı bir tutumunun belirlediği gündelik hayat kadınlar için hala sorunlarla ve tehlikelerle dolu.

Her şeye rağmen, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz kutlu olsun!

(soL-Kadın)