YSK üyeleri belirlendikten sonra 'Erdoğan şimdi fena yandı' demişti: 'Erdoğan kendi kendisini mağdur etti'

Gazeteci Orhan Uğuroğlu, 'Bu değişiklikle YSK’nın Anayasa’ya uygun karar verme imkanı doğdu bana göre' değerlendirmesinde bulundu.

Bahadır Batur

Yargıtay kontenjanından Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyeliğine seçilen Kurul Başkanı Muharrem Akkaya, Cengiz Topaktaş ve Kürşat Hamurcu ile Danıştay kontenjanından seçilen Başkanvekili Erhan Çiftçi ve Yunus Aykın'ın görev sürelerinin dolması nedeniyle 5 yeni üyenin belirlenmesi için Yargıtay ve Danıştay'da seçimler yapıldı.

Danıştay'da geçen hafta 2 üyenin belirlenmesi için yapılan seçim sonucunda üyeler Ali Çopur ile İsmail Kalender YSK'nin yeni üyeleri olmuştu. Yargıtay'da ise 3 üyenin belirlenmesi için yapılan seçimlerin önceki turlarında Yargıtay üyeleri Feyzi Eroğlu ile Talip Bakır YSK üyeliğine seçilmişti. Buradaki seçimin 19'uncu turunda, 12. Hukuk Dairesi üyesi Serdar Mutta, 187 oy alarak Yargıtay'dan YSK üyeliğine seçilen üçüncü isim oldu.

'YSK yenilendi, Erdoğan şimdi fena yandı'

Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi gazeteci Orhan Uğuroğlu, Danıştay ve Yargıtay'dan YSK'ya seçilen isimler belli olduktan sonra yaptığı paylaşımında, "Danıştay'da Ali Çopur ile İsmail Kalender YSK üyesi seçilmişti. Yargıtay'da da YSK üyesi seçimi tamamlandı. Feyzi Eroğlu, Serdar Muta ve Talip Bakır seçildi. YSK Başkanı Muharrem Akkaya ile 4 üyenin görevi bitti. YSK yenilendi, Erdoğan şimdi fena yandı" demişti.

Paylaşımı üzerine ulaştığımız gazeteci Orhan Uğuroğlu, soL'a söz konusu ifadelerinin ne anlama geldiğini anlattı:

Danıştay ve Yargıtay’daki YSK üyeliği seçimlerinde YSK’ya geçecek kişiler belli olduktan sonra yaptığınız paylaşımda, ‘YSK yenilendi, Erdoğan şimdi fena yandı’ yorumunda bulundunuz. YSK üyelerinde yenilenmeyle birlikte hangi değişikleri bekliyorsunuz?

Mevcut YSK üyeleri, iki konuda eleştiriliyordu. Birincisi, 16 Nisan 2017’de düzenlenen referandumunda mühürsüz oyları kabul ederek rejim değişikliğine neden olmakla; ikincisiyse İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde zarflardan çıkan dört oydan üçünü geçerli birini geçersiz sayarak, İstanbul’daki seçimlerin yenilenmesi kararı vermeleri sebebiyle eleştiriliyordu.

Anayasa’nın 116. maddesinin 2. fıkrasına göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisi seçimlerin yenilenmesi karar verirse, bu maddeye istinaden, yeniden aday olamıyor. Bu konuda YSK’ya başvuracak. YSK’nın önceki kararlarını baz alarak bu başvuruyu kabul edeceği varsayılıyordu.

'YSK’nın Anayasa’ya uygun karar verme imkanı doğdu'

Şimdi yeni 5 üye seçilerek, yapı neredeyse yüzde 50 oranında değişti; biliyorsunuz 11 üyeden oluşuyor YSK. Dolayısıyla bu açıdan değerlendirdiğimde, bu değişiklikle YSK’nın Anayasa’ya uygun karar verme imkanı doğdu bana göre. 

Zaten önceki Kurul da olsa bu Kurul da olsa, Anayasa hükmünü çiğnememeli diye düşünüyorum. Bunu anayasa hukuku profesörleri de eski adalet bakanları da böyle söylediler. 

Dolayısıyla Sayın Erdoğan’ın yeniden aday olma imkânı, yine Anayasa’nın 116. maddesinin üçüncü bendine göre; Meclis’in beşte üç çoğunlukla yani 400 milletvekilinin oyuyla karar vermesi halinde, Sayın Erdoğan anasının ak sütü gibi Anayasa gereği aday olabiliyor. YSK’yı zorlamamış oluyor, muhalefetin ‘birlikte yarışalım’ çağrısına uygun şekilde adaylığı resmi hale geliyor.

Bu açıdan, ‘fena yandı’ yorumunda bulundum. Bu tartışmaları, YSK’nın eski ve hatalı kararlarında imzası olmayan 5 yeni üyenin Anayasa’nın gereğini ‘edecekleri yemin’ çerçevesinde; Yüksek Seçim Kurulu’na seçilen üyeler 298 sayılı yasa gereği tarafsızlık yemini ederek göreve başlıyorlar. Dolayısıyla yıpranmamış, yanlış kararlara imza atmamış 5 üye ile YSK’nın Anayasa’nın amir hükümlerini çiğnemeyeceğini ve Anayasa’ya uygun bir seçim düzenleyeceğine inanarak bu paylaşımında bulundu.

'YSK’da görevleri dolan 5 üye hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunurdum'

Sizin yorumunuza göre, YSK’nın üyelerinin değişmesi ve 11 üyeden 5’inin yenilenmesi, YSK’nın Anayasa’ya bağlılığını tasdik edecek bir hamle olabilir diyorsunuz.

Kesinlikle. Olabilir ve olmalı. Yıpranan bir YSK vardı ortada, özellikle İstanbul seçimlerinde. ‘Hiçbir şey olmadıysa bile bir şeyler oldu’ sözüne inanarak, hatta İstanbul’daki seçim kurullarını suçlayarak aldığı karar sonrası görüldü ki, o suçlanan üyelerin hepsi beraat etti.

Ben şu anda siyasi parti temsilcisi olsam, YSK’da görevleri dolan 5 üye hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunurdum. Anayasa’nın amir hükümleri, 298 sayılı kanun gereği mühürsüz oylar geçersiz sayılıyor. Bunu geçerli kılmalarından dolayı, Anayasa’yı ve yasaları çiğnediklerinden dolayı. İkincisi, mühürsüz oyları kabul ederek İstanbul seçimini iptal ederek demokrasiye darbe, Anayasa ve yasaları çiğnemelerinden dolayı da Türk Ceza Kanunu’nun ilgili hükümleri gereği suç işledikleri gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunurum.

Ben bir gazeteci olarak bu şekilde değerlendiriyorum. Ama siyasi partiler de bizim söylediklerimiz, yazdıklarımız hakkında gereğini yapmalılar. Daha önce de köşe yazılarımda yazdım bu konuyu.

'Anayasa Komisyonu’nda söylenen bir söz, Anayasa hükmü olamaz'

YSK aslında üyeleri eski de olsa yeni de olsa, Anayasa’yı önüne koyup Anayasa hükümlerine göre karar vermeli. Hepsi yüksek yargıç; gelenlere bakın Hukuk Dairesi üyesi, Ceza Dairesi üyesi, Danıştay üyesi. Hepsi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı okumuş insanlar, hukuk fakültesi mezunları. Kaldı ki, benim söylediklerimi ilkokul mezunlarına bile sorsanız, Anayasa’yı okutsanız, 101 ve 116. maddeleri okutsanız bu anlattıklarımı, aynen bu şekilde yorumlar.

Anayasa’nın 101. Maddesinin 2. Fıkrasında bir kişinin en fazla iki kez cumhurbaşkanı seçilebileceğini söylüyor. 2007 yılında Sayın Erdoğan’ın başbakanlığında gelen bir hüküm. 2010 anayasa değişikliğinde aynı kaldı, 2017’deki anayasa değişikliğinde de aynı aldı. 

21 Nisan 2018’de Yeniçağ gazetesinde yazdığım köşe yazımda, “Erdoğan ikinci ve son kez aday olacak” diye yazdım. Uyarıda bulundum bu konuda. 6-7 eski adalet bakanıyla, 10’a yakın anayasa hukuku profesörünün görüşlerini aldım. Sayın Mustafa Şentop beni davet etti, yazılarımdan dolayı. Bir buçuk saat kendi makam odasında bu konuyu görüştük. Kendi söylediği sav da şimdi geçersiz oldu Sayın Erdoğan’ın bu kararıyla. Diyor ki ‘Anayasa Komisyonu’nda ben bunu söyledim, 2018’de ilk kez seçilmiş olacak’. Anayasa Komisyonu’nda söylenen bir söz, Anayasa hükmü olamaz. Örnek olarak veriyorum, komisyonda ‘genel af’ diye bir söz kullansaydı o zaman bugün cezaevinde kimse kalmayacak mıydı? 

'Anayasa iki kere cumhurbaşkanı olabilir diyor'

Dolayısıyla hukukçular üç kelimelik “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” olarak Anayasa’da yer almayan, bu rejim içim için ilk kez seçildi diyemezler. Eğer Adalet Bakanı, ki ona da cevap verdim köşe yazımda, eğer onun dediği gibi 2018’de birinci kez seçildiyse ve 2023’te ikinci olacaksa 2028’de bir erken seçim kararı alınırsa, 2028’de yeniden aday olur ve yeniden seçilirse, 2033’te görev süresi sona eriyor.

2014’ten 2033’e. 19 yıl cumhurbaşkanlığı ve 4 seçime aday olarak girmiş oluyor. Bu Anayasa’nın hangi maddesine uygun? İki kere cumhurbaşkanı olabilir diyor, bir kere de istisna tanıyor eğer Meclis karar verirse.

Meclis kararını da planlamamışlar. Bir ay önce seçim güncelleme gibi takvimle, bir sene sonra, iki sene sonra Meclis seçimlerin yenilenmesine karar verirse geçerli. 

'Altılı Masa'nın ifadesi hatalı'

‘Güçlendirilmiş parlamenter rejim’le yeni Anayasa önerisinde bulunan Altılı Masa da yeni bir anayasa önerisi metni açıkladılar. Orada da cumhurbaşkanının yine Meclis’i feshetme yetkisi, daha doğrusu Meclis’i feshetme yetkisi değil de seçimlerin yenilenmesi kararı, daha hukuki konuşursa. Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesi kararı verebileceği hükmünü yazmışlar. 

Ben buna da şiddetle karşı çıktım. Demokrasiyi hepimiz seviyoruz, seçimler demokrasinin vazgeçilmez unsuru. Siyasi partiler demokrasilerin vazgeçilmez unsuru. Bu takdirde, şöyle bir olumsuz senaryo örneği vereyim: Diyelim ki cumhurbaşkanı siz oldunuz, Meclis’te de benim partim çoğunluğu kazandı. Ama sadece 5-10 milletvekili farkıyla çoğunluğu kazanmış olsun. Cumhurbaşkanı 6 ay sonra seçimlerin yenilenmesine karar verip Meclis’i yeniden seçimlere götürebilir.

'Demokrasiye tamamen aykırı'

Böyle bir şey olabilir mi? Milletvekilleri 5 yıl görev yapacak, cumhurbaşkanı da 5 yıl görev yapacak. Seçim yenileme gibi hükümler demokrasilerde yok. Bu hükümleri demokrasiye bu şekilde 12 Eylül yönetimi, darbeci Kenan Evren yönetimi ekledi. Aslında Anayasa yeni değil, 1982 Anayasası. Anayasa’ya bu hükümleri koyarak demokrasiye çok ağır darbe vurdu. O alışkanlıkla bugünün siyasileri geçmişten ders almayarak, bu hükümleri devam ettirmek istiyorlar.

Meclis seçimi yapılır, cumhurbaşkanlığı seçimi yapılır. Ola ki cumhurbaşkanı vefat eder, başka bir sorunla görevinden ayrılmak zorunda kalır; o zaman sadece cumhurbaşkanlığı seçimi yapılır. Neden birinci yılındaki meclis yeniden seçilsin? İkisini birbirine bağlamak kadar demokrasilerde yanlış bir şey olamaz. Cumhurbaşkanının seçimleri feshetme ya da seçimlerin yenilenmesine karar verme yetkisi, demokrasiye tamamen aykırıdır. 53 yıllık gazeteci olarak bunu içime sindiremiyorum. 

Erdoğan'ın 2017'deki mazbatası

Geçtiğimiz hafta, 2018’de Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olarak seçildiğinde, YSK’nın Erdoğan’a önce “13. Cumhurbaşkanı” olarak mazbata gönderdiği, sonrasında dönemin Meclis Başkanı İsmail Kahraman ile dönemin Anayasa Komisyonu üyesi ve şu anki Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un bu duruma itiraz ederek, mazbatayı geri yolladığı ortaya çıktı. YSK da mazbatadaki “13.” İfadesini kaldırarak yeni mazbata göndermiş. Ancak bu olay ortaya çıkmadan önce, muhalefet “13. Cumhurbaşkanı X kişisi olacak” veya “13. Cumhurbaşkanı Altılı Masa’dan çıkacak” gibi açıklamalarda bulunuyorlardı. Bu olaydan sonra da söylemlerini değiştirmediler, halen gelecek seçimlerde seçilecek cumhurbaşkanının 13. Cumhurbaşkanı olacağını söylüyorlar. Siz ne düşünüyorsunuz? 

Büyük bir yanlışlık var burada. Bir kere, Abdullah Gül 11, Recep Tayyip Erdoğan 12. ve yeniden seçildiğindeyse 13. Cumhurbaşkanı oldu. Muhalefet 13. ibaresini kullanarak büyük bir hata yapıyor. Seçilecek cumhurbaşkanı ’14. Cumhurbaşkanı’ olacak.

Demokrasiyi yeniden yazmıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletini yeniden kurmuyoruz. ’13. Cumhurbaşkanı’ yazan Recep Tayyip Erdoğan’ın mazbatasına itirazına, YSK’nın da o günkü üyeleri bu karara imza attı. Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Sayın Erdoğan için ‘birinci cumhurbaşkanı’ demek hem demokrasiye ihanettir hem de siyaset bilmezliktir, hukuk bilmezliktir, hak-hukuk-adalet tanımamazlıktır. Böyle bir şey olabilir mi? 

'2018’de seçilmesiyle mi birinci oluyor?'

13. Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi, halk tarafından 2014’te seçilmesi tamam da 2018’de seçilmesiyle mi birinci oluyor? Anayasa’da rejim değişikliği diye bir şey yok. Anayasa’da ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ diye bir kelime yok; ‘cumhurbaşkanlığı kabinesi’ var sadece. Başbakanlık, bakanlar kurulu gibi ifadeler kaldırıldı, onun yerine cumhurbaşkanı kelimesi konuldu. Cumhurbaşkanı icraatın başı oldu. Bakanlar Kurulu da atamayla geldi. Bu bir rejim değişikliği değildir. Bu durum mevcut 12 Eylül Anayasa’sı içerisinde bir sistem değişikliğidir. Cumhuriyet demek rejim demektir, sistemler ayrı rejimler ayrı, her şey birbirine çorba ediliyor. 

Erdoğan “On üçüncü Cumhurbaşkanıyım” ya da “Birinci cumhurbaşkanıyım” diye bir tabir kullandı mı bugüne kadar? Neden, kullanmadı? Kullanamaz. Cumhurbaşkanları listesine bakarsanız, 12 ve 13’üncü cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olarak çıkacak.

'Bunu hukukçuları atladı, Recep Tayyip Erdoğan atladı'

Rakam oyunlarıyla, sanki birinci kez seçilmiş gibi uyanıklık yapmak, demokrasiye de hukuk sistemimize de Anayasamıza da aykırı, siyasi bir numaradır. Kemal Kılıçdaroğlu’da bugün yanlış ifade ediyor, Altılı Masa da. Türkiye Cumhuriyeti bugün 14’üncü cumhurbaşkanını seçmek içim seçime gidiyor. 2023’ün 14 Mayıs’ında veyahut 18 Haziran’ında, veya daha erken daha geç. Daha netleşmedi 14 Mayıs. Erdoğan bir karar değiştirebilir.

Bu sistemin ucube diye eleştirilmesinin bir sebebi de şudur: Bugün tarafsızlık yemini eden AKP’li bir cumhurbaşkanımız var. Ama aynı zamanda Anayasa’da tarafsızlık yemini ettiriliyor.2017’de kaldırılan 101’inci maddenin son fıkrası, cumhurbaşkanı partisiyle ilişkisini kesilir hükmü, Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer diyor. 

Yine Anayasa’yı değiştiren, 6771 yasanın 18’inci maddesinin fıkrasına bakın; diyor ki 101’inci maddede değiştirilen hükümler ilk cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçiminde yürürlüğe girer diyor. Bu yasayı ben yapmadım, halk referandumla kabul etti. 18. maddenin bu hükmüne baktığınızda Adalet Bakanı sadece bir kelimeyi çıkararak okuyor metni. “Değişiklik olan maddeler” diyor. 2007’de yapılan Anayasa’daki 101’inci maddenin 2. fıkrasında değişiklik yok. Bunu hukukçuları atladı, Recep Tayyip Erdoğan atladı, Devlet Bahçeli atladı, iki partinin hukukçuları atladı.

'Anayasa’ya yazmadılar, şimdi de kıvranıyorlar'

Erdoğan’ın üçüncü kez cumhurbaşkanı olabilmesi için, 2018 seçimlerinde cumhurbaşkanı ilk kez seçilir diye bir madde yazacaklardı. Bu kadar basitti. Sayın Mustafa Şentop diyor ki, Anayasa Komisyonu’ndan muhalefet milletvekilleri itiraz etmedi. Ben de dedim, o kadar salaklar mı da itiraz etsinler? Erdoğan’ın neden üçüncü kez aday olmasına izin versinler, muhalefet cahil değil ki. Onlar sesini çıkarmadılar, siz de tuzağa düştünüz dedim. Bu maddeyi Anayasa’ya yazmadılar, şimdi de kıvranıyorlar.

Altılı Masa çağrı yaptı, 6 Nisan’dan önce yapılacak bir seçime Meclis’te ‘evet’ deriz, dediler. Seçim barajı yasası yüzde 10 olurmuş, yüzde 7’den vazgeçilirmiş, onu da MHP düşünsün. Her koyun kendi bacağından asılır. Sayın Erdoğan, muhalefete gitsin desin ki böyle yapalım.

'Erdoğan kendi kendisini mağdur etti'

Son bir yol daha önereyim. Sayın Cumhurbaşkanı için ana muhalefet partisi genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu diyor ki, ‘Biz yarışmak istiyoruz’. O zaman şöyle yapsınlar: Başörtüsüyle ilgili bir anayasa değişikliği hazırlıyorlar, bunun gibi Erdoğan’ın 2018’de ilk kez seçildiğine dair bir Anayasa değişikliği götürsünler Meclis’e. O teklif Meclis’te kabul edilsin, ama bu sefer ne oluyor? Bir yıl sonra yürürlüğe giriyor.

Yani kendi önlerini kendileri tıkadılar. Erdoğan’ı mağdur eden, Erdoğan’dır. Kendi kendisini mağdur etti. Anladığı kadarıyla, hazırlanan değişiklikleri hukukçularına güvenerek kabul etti, değişiklikleri AKP ve MHP birlikte hazırladılar. Erdoğan demek ki ‘Benim geleceğim ne olacak?’ diye sormadı onlara. Şimdi de kıvranmanın, Anayasa’yı çiğnemenin, YSK’yı Anayasa dışı bir karara yönlendirmenin hiçbir anlamı yok. Demokrasimize faydası yok.

Herkes kaderine razı olacak, Türkiye Cumhuriyeti devleti kişilere bağlı değil. Üçüncü kez seçilmesini diyelim ki YSK kabul etti, diyelim ki Erdoğan aday oldu, diploması davası halen mahkemede devam ediyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanının meşruiyetinin tartışıldığı bir durum doğar. Hem hukuken hem de uluslararası alanda. Ben de 72 yaşında bir gazeteci olarak bunu içime sindiremem.