Yeni yapılan bir çalışmaya göre, NATO'nun Belgrad'ı zayıflanmış uranyumla bombalanmasının üzerinden 23 yıl geçmesine karşın insanlar yüksek dozlarda radyasyondan hâlâ zarar görüyor.
İki Sırbistan vatandaşının kanında geçtiğimiz günlerde yapılan testler, şahısların kanlarında yüksek miktarda Uranyum-238 bulunduğunu gösterdi. Bu, insan vücudunda normalde rastlanandan 500 kat daha fazla.
Bugün Sırbistan basınında çıkan haberlere göre Roma Üniversitesi'ndeki adli tıp uzmanı ve profesör Dr. Rita Celli tarafından yapılan analizle de bu veri doğrulandı.
Celli, normal koşullar altında, bir litre kandaki maksimum alüminyum miktarının 3,3 mikrogram olduğunu söyledi. Ancak Uranyum-238 kontaminasyonundan muzdarip İtalyan ve Sırp vatandaşlarında bu miktar 500, 2 bin ve hatta 3 bin mikrograma çıkmakta. Siviller arasında güvenli uranyum seviyesi bir litre kan başına 0,0053 ünite iken, kontamine kanda 10 mikrograma kadar çıkabiliyor.
Bu bulgu, Yugoslavyalıların üzerinde NATO'nun kullandığı silahların ölümcül etkilerinin sürdüğünü gösterirken en son kanıtlar, Belgrad'ın dışında İvranye'nin kuzeyinde kullanılan füzelerde de uranyum bulunduğunu doğrulamış oldu.
Bu, yüzlerce Sırbistan vatandaşının kötü huylu tümör ve kanserle boğuşmasının arka planında 1999 bombardımanının yattığını kanıtlamak için verilen hukuk mücadelesi için bir bulgu.
Zayıflatılmış uranyum sivillere karşı kullanılmıştı
1999'da NATO'nun Yugoslavya'yı bombalaması, askeri alanlardan ziyade sivil yerleşimleri ve endüstriyel bölgeleri hedef almasıyla gündeme gelmişti. NATO'nun saldırısına dair bir başka önemli noktaysa sivil yerleşimlerin, atom silahları ve nükleer yakıt üretiminde ortaya çıkan atıklarla bombalanmasıydı.
Zayıflatılmış uranyum daha sonra ABD tarafından Irak'ta da sivil halkı bombalamak için kullanılacaktı.
ABD ve müttefikleri, 1999'da Yugoslavya'yı 78 gün boyunca bombaladı ve Balkanlara en az 15 ton zahıflatılmış uranyum mühimmatı attı. NATO bombardımanında kullanılan Uranyum-238'in etkileri Arnavutluk ve Makedonya gibi çevre ülkelerde de gözlemleniyor.
ABD askerleri, zayıflatılmış uranyuma maruz kalmaları durumunda yardım almaya hak kazanır. Ancak ABD bu yardımı bombaladığı Yugoslavya veya Irak halkına teklif etmedi.
Çocuklara dönük kanser teşhislerinde Sırbistan Avrupa'da birinci
Sırbistan, her yıl yapılan 60 bine yakın onkoloji teşhisi ve çocuklar arasında Avrupa ortalamasının iki buçuk katı kadar üzerinde kanser vakası ile Avrupa'daki en yüksek kanser oranlarınına sahip ülke. 1999 bombalamalarından bu yana geçen on yıllarda, yerel sağlık yetkilileri ve bilim insanları kısırlık, otoimmün hastalıklar ve zihinsel bozukluklarda da endişe verici bir artış kaydetti.
ABD'nin dünyanın kalanında Uranyum-238 sicili
NATO, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana saldırılarınını çoğunda Uranyum-238 mühimmatı kullandı. 1991 Körfez Savaşı ve 2003 işgali sırasında Irak'a 2 bin 300 tona kadar Uranyum-238 atıldı. Benzer silahlar daha küçük ölçeklerde Afganistan ve Suriye'de de kullandı.
ABD Soğuk Savaş sırasında ve sonrasında sivil bölgelere yakın gerçekleştirdiği 'silah testleri' sonucunda Japonya, İtalya ve Almanya'da büyük alanları kontamine etti.
1988'de Almanya'nın Remscheid bölgesinde ABD Hava Kuvvetleri'ne ait bir uçağın çakılması sonucu, uçağın taşıdığı zayıflanmış uranyum silahları çevreye yayılırken bölge halkı radyasyondan ağır şekilde etkilenmişti.
1995 ve 1996 arasındaysa Japonya'nın Okinawa kentindeyse, ABD savaş uçaklarının 'yanlışlıkla' bin 500'den fazla zayıflatılmış uranyum bombasını sivil bölgelere atması söz konusu olmuştu. Bu olay 1997 yılına kadar Japon hükümetine bildirilmemişti.
İtalya'daysa Sardunya adasındaki Salto di Quirra silah test sahası yakınlarında yaşayan halk arasında seyreltilmiş uranyum testleri nedeniyle yüksek oranda doğum kusurları ve kanser vakalarının görülmeye devam ediyor.
Zayıflatılmış uranyum cephaneliği olan ülkeler
Rusya, Fransa, Japonya, Çin, Güney Kore ve Güney Afrika dahil olmak üzere 20 kadar ülke, cephanelerinde zayıflatılmış uranyum tank mermileri, zırh delici mermiler ve havadan atılan mermiler olduğu doğrulandı. Ancak ABD ve İngiltere, söz konusu maddeyi savaşta kullandığı doğrulanan tek iki ülke.
