Kurtlarla dans: AKP rejimi F-16 almayı mı başardı yoksa yine biat mı ilan etti?

Emekçilerin verdiği vergilerden harcanacak olan milyarlarca dolar değerindeki bu alışveriş gerçekten bir zafer mi yoksa emperyalist ağabeylere biat edildiğini göstermek için verilmiş bir diyet mi?

Ogün Eratalay

Güncel haber malumunuzdur. ABD Kongresi'nin Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliğine onay vermesinin ardından F-16 satışına izin vereceğini açıklaması. Ukrayna-Rusya Savaşı'nı bahane eden ABD, Rusya’nın kuşatılması adına Finlandiya’yı NATO’ya dahil etmek için arayıp da bulamadığı fırsatı değerlendirmiş, Rusya’yı bir de Fin sınırında sıkıştırmış oldu. İsveç bu denklemde önde gelen olmasa da değerli bir kozdu, onun da konsolidasyonu sağlanıyor. 

ABD-Türkiye arasındaki anlaşma kapsamında 23 milyar dolar değerinde savaş uçağı ve teçhizatı Türkiye'ye satılırken, Yunanistan'a da 8,6 milyar dolar değerinde F-35 satışı gerçekleştirilecek. Kamuoyuna yapılan açıklamalarda Türkiye 32 adet F-16 C Block 70 ve 8 adet F-16 D Block 70 alacak. Bunun yanı sıra envanterindeki 79 F-16 Block 50+ uçakları da Block 70 seviyesine çıkarılacak. Anlaşma kapsamında çok sayıda mühimmat ve yüksek teknoloji içeren teçhizat da var.

Yandaş medya organlarında satış bir AKP zaferi olarak betimlenirken, muhalif basında da konunun esas özüne işaret eden pek az değerlendirme bulunuyor.

Burada sizlere olayın tarihçesini hatırlatırken merak edilen bazı teknik başlıklara da değineceğiz. Ancak en önemlisi meselenin emperyalist ilişkiler yönünü vurgulamaya çalışacağız.

Boyalı basın haber örnekleri (Akşam-Hürriyet-Milliyet)

Herkes F-16 satışından bahsediyor ama Türkiye F-35 programı içinde değil miydi, o konu neden gündem edilmiyor? F-35 nasıl bir uçak?

Asıl adıyla Lockheed Martin F-35 Lightning II Joint Strike Fighter, tek pilotlu ve tek motorlu kapsamlı özelliklere sahip yeni nesil savaş uçağının adı. ABD Silahlı Kuvvetleri için 2001 yılında yapılan prototip seçmeleri sırasında Boeing tarafından üretilen prototipi yenen X-35 uçağından geliyor. 2006 yılında başlayan üretim süreci çok çeşitli testler ve sayısız revizyonların ardından 2015 yılından itibaren ABD envanterine girdi. Çıkışında sadece ABD tarafından yatırım yapılan proje ABD müttefiki ülkelere de açıldı, bu kapsamda İngiltere, Avustralya, Kanada, İtalya, Norveç, Danimarka, Hollanda ve Türkiye projeye dahil oldu. Gelişkin silah sistemi, yeni nesil komuta-kontrol özellikleri, gelişmiş radar kabiliyeti, düşük radar izi gibi üstün özelliklere sahip olan savaş uçağı, isteğe bağlı olarak dikey kalkış-iniş özelliğine de sahip olabiliyor. Ancak yapılan muazzam yatırımlara rağmen proje kapsamında istenen teknik kabiliyetlere erişilememiş durumda ve uçak son dönemde görece yüksek bir kaza-kırım oranına sahip.

Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının görünen sebebi Rusya’dan alınan S-400 savunma sistemleri. Ancak burada elbette bahsedilmeyen başka etkenler de var. Türkiye burjuvazisinin emelleri uyarınca yeni-Osmanlıcı hamleler için harekete geçen AKP rejimi, özellikle Suriye ve Libya iç savaşlarına müdahil oldu, burada çeşitli aktörler eliyle pazar kapma payında askeri olarak hamlelerde bulundu. Rusya’nın da aktif olduğu bu cephelerde bu ülkeyle kimi zaman yaşanan karşı karşıya gelişler kanlı olmuş, 24 Kasım 2015 tarihinde Rus savaş uçağının düşürülmesi sonrasında ilişkiler kopma noktasına gelmişti. Sonraki süreçte Rusya tarafından Türkiye’ye uygulanan ambargonun ardından AKP rejimi geri adım atmış, enerji başta olmak üzere çeşitli alanlarda Rus sermayesine görülmemiş olanaklar yaratmıştı. Takip eden dönemde AKP rejimi Suriye sınırındaki güvenlik ihtiyacı gerekçesiyle ülkede bulunan Patriot bataryalarının sökülmesi üzerine Rusya’dan S-400 savunma sistemi aldı. Sistem sonraki süreçte hiç aktive edilmese de bu hamlenin etkileri yıkıcı olmuş, ABD NATO sistemine sahip Türkiye’nin “düşman” kategorideki bir ülkeden alınan savunma sisteminin güvenlik açığı yaratacağı gerekçesiyle Türkiye’ye yaptırım kararı almış, ilaveten de F-35 programından çıkarmıştı. 

Savaş uçağı almak sonuçta ülke savunması için iyi bir şey değil mi, neden bu kadar karşı çıkıyorsunuz?

İsterseniz bu soruyu Hürriyet gazetesine konuyla ilgili demeç vermiş olan emekli paşaların söyledikleriyle cevaplayalım. Korgeneral Erdoğan Karakuş ve Tümgeneral Güray Alpar uçakların yeni modernizasyon sayesinde menzil ve manevra kabiliyetinin artacağını söylüyor. Bu alışverişin yapılmaması durumunda ise Azerbaycan, Libya, Akdeniz’deki “haklarımızı” ve Suriye ile Irak’daki “çıkarlarımızı” savunamayacağımız iddia ediliyor. Dikkat ederseniz kimse ülke güvenliği, sınır güvenliği vb.'den bahsetmiyor. Varsa yoksa sınır ötesi “çıkarlar” ve “haklar”! Ülkemizdeki emekçiler sendikalı olduğu için işten atılırken, maaşı zamanında yattığı zaman şanslı hissederken, aldığı komik ücret enflasyon yüzünden günler içinde pul haline gelirken yurtdışındaki çıkar kimlerin dersiniz? Balkanlara, Ortadoğuya, Afrika’ya, Uzakdoğuya, Orta Asyaya sermaye ihraç edenler olmasın sakın? Elbette sınırlarımızı koruyacağız, yabancı işgaline karşı koyacağız ancak memleket içindeki işgalciler ne olacak? Bugün İncirlik Üssü'nün ABD emperyalizminin bölgedeki en önemli üslerinden birisi olduğu Filistin-İsrail Savaşı'nda daha da belirgin haline gelmedi mi? Dolayısıyla burada meselenin vatan savunması olmadığı, tam aksine sınır dışına yaptığı sermaye ihracını, buralarda kaptığı pazar payını korumaya çalışan Türkiyeli patronların çıkarı olduğu aşikardır.

F-16 çok başarılı bir uçak değil mi, F-35 olmasa da olmaz mı?

Uzun adıyla General Dynamics F-16 Fighting Falcon uçağı ilk uçuşunu 1974 yılında yapmış bir platformdur. Askeri ve teknik anlamda başarılı olan uçak çok çeşitli ihtiyaçlar nedeniyle sürekli olarak güncellenmekte ve başta Türkiye olmak üzere çok sayıda ülke tarafından kullanılmaktadır. Ancak bu uçak kararlı ve güvenilir bir platform olmasına rağmen F-35 ile arasında teknolojik altyapı ve kabiliyet olarak büyük farklar vardır. Farklı görevler için özelleşseler ve bu anlamda karşılaştırmak doğru olmasa da F-35 teknik kabiliyetler açısından ayrı bir seviyededir. 

Ancak amaç gerçekten ülkenin sınırlarını korumak, yabancı işgaline karşı caydırıcı bir güce sahip olmak ise bu sorunsal pekala farklı savunma sistemleri, teknolojik yeniliklerin sürdürülebilir şekilde takip edilerek gerçekten yerli çözümlerle beraber ele alınmasıyla çözülebilir. Ancak bunun için ilk olarak emperyalizmle tüm bağımlılık ilişkisi koparıp atılmalıdır. 

Yunanistan'a son dönemde NATO yatırımları düşünüldüğünde F-35 satışı ve bu ülkenin silahlandırılmasının amacı nedir?

ABD Kongresi'nin Türkiye ve Yunanistan’a verdiği satış onaylarının içeriği manidardır. Yunanistan’a son teknoloji ürünü F-35 savaş uçakları verilirken, Türkiye F-16 ile yetinmiştir. İki ülke emekçileri için de karanlık bu senaryonun kazananı emperyalizmdir. Bu başlığa son dönemde Yunanistan’ın ABD tarafından silahlandırılması kapsamında bakıldığında kimi çevreler hedefte Türkiye’nin olduğunu belirtse de emperyalizmin genel olarak doğu cephesine/özel olarak da Karadeniz bölgesine yığınak yaptığı açıktır. Ukrayna Savaşı'nda Rusya’ya istediği şekilde öldürücü darbeyi vuramamış olan ABD’nin, Rusya’nın şimdiye kadar “cephe” haline gelmemiş olan Karadeniz bölgesini yeni saldırı merkezi haline getirmek istediğini söylemek abartı olmayacaktır.

AKP rejiminin silahlanmaya bu kadar muazzam bir bütçe harcamasının ardında ne var?

AKP rejiminin sözcüleri, emekli askerler, yorumcular istedikleri kadar bu silah alışverişini olumlasınlar, ortada hiç konuşulmayan bir gerçek vardır; emperyalizme bağımlılık. Adlı adınca söyleyelim, AKP rejimi ve Türkiye burjuvazisi son dönemdeki “bağımsız” dış siyasetini, yurtdışı sermaye ihracını, ilan ettiği çeşitli renkte “vatanları” son kertede bir kenara ayırmış, her türlü yanlış anlaşılmayı telafi etmek için kapitalist ağabeylere ve emperyalist merkezlere bir kez daha bağlılık bildirilip, biat edilmiştir. Kendi varlıklarının ve çıkarlarının ne olursa olsun onlara bağlı olduğunun bilincinde, yeniden sadakatlerini bildirmişlerdir.