İran rejimi halkın öfkesini yönetmenin yollarını arıyor

'Halkın çoğunluğuyla hiçbir bağı kalmamış, ülkenin büyük sorunları karşısında çaresiz görünen rejimin ensesinde halkın haklı mücadelesinin nefesi hissedilmeye devam edecek.'

Hakkı Hacınebioğlu

İran’da, Mehsa Emini’nin kamusal alanda örtünme zorunluluğuna uymadığı gerekçesiyle irşad devriyeleri tarafından gözaltında tutulduğu sırada hayatını kaybetmesinin ardından başlayan protestolar ivme kaybetmiş görünüyor. Protestoların ivme kaybettiği bu günlerde irşad devriyelerinin lağvedildiğine dair iddialar geniş yankı uyandırdı. İddianın yakın gelecekte gerçekleşmesi mümkün görünse de henüz resmi bir karar alınmış değil.

Devrim Muhafızları Ordusu, ona bağlı Besic milis yapılanması gibi birimlerin aksine irşad devriyeleri rejimin erken dönemlerden beri idame ettiği, asli unsurlardan biri değil. O dönem sıkı bir muhafazakâr olan Mahmud Ahmedinejad’ın 2005 yılında ihdas ettiği birim kentli ve eğitimli kitleler ile rejimin bağlarının kopmasında önemli bir simge haline geldi. Reformist Hasan Ruhani iktidarında halkta irşad devriyelerinin kaldırılacağına dair bir umut ortaya çıktı. İrşad devriyelerinin kaldırılması gerektiği yönünde, bakanların ifadeleri olsa da konu hükümetin yetki alanında olmadığı için bu durum gerçekleşmedi.

Rejimin stratejisi: taviz ve şiddet

Protestoların molla rejimini önemli ölçüde sarstığı muhakkak. Yine de rejimin protestolar boyunca hiçbir zaman kontrolü kaybetmediği gerçeğine dikkat çekmek gerekiyor. Aylardır tüm ülkeyi saran protestolar karşısında molla rejimi soğukkanlılığını hiç yitirmedi. Büyük tavizler vererek ya da “kelle vererek” protestoların sona ermesini sağlamaya çalışmak gibi rejimin kendi saflarında bir dağılmaya neden olacak 'hatalardan' özenle kaçındı. Örneğin, Mehsa Emini’nin işkence nedeniyle hayatını kaybettiği iddiaları daima kesin bir şekilde reddedildi. Molla rejimi protestolar karşısında şiddetin dozunu da duruma göre kontrollü tuttu. Silahsız gösterilere doğrulanmamış örnekleri saymazsak, neredeyse hiç gerçek mermilerle müdahale edilmedi. Buna karşılık Kürdistan ve Sistan-Beluçistan gibi mezhepsel ve etnik açıdan azınlıkların yaşadığı ve çeşitli silahlı grupların faaliyet gösterdiği bölgelerde çok daha yoğun bir şiddet kullanıldı. Mehsa Emini’nin de memleketi olan Kürdistan ostanının Saggez şehrinde çok sayıda kişi doğrudan hedef alınarak öldürüldü. İran Kürdistanı'nın simge şehirlerinden olan Mahabad'da Devrim Muhafızları Ordusu, gece baskınlarıyla çok sayıda Komele ve İran Kürdistanı Demokratik Partisi (İKDP) milisini öldürdü. Sistan - Beluçistan’da içinde silahlıların da olduğu gösteriler kitlelerin üzerine gerçek mermilerle serbest atış yapılarak bastırıldı.

Molla rejiminin protestolar karşısındaki bu stratejisinin altında yatan bazı sebepler var. Gösterilerin kahir ekseriyetinin kendiliğinden, örgütsüz, programsız olduğunu fark eden rejim; gösterilerin rejimin varlığını tehdit edemeden bir vadede sönümleneceğini tespit etti. Çeşitli yetkililerin zaman zaman göstericilere hafif tehditle artık evlerine dönmelerini tavsiye etmesi de bunu gösteriyor. Hiç kimse gösterilerin aylarca süreceğini tahmin etmemişti ama gösterilerin nihayetinde biteceği ilk günlerden anlaşılmıştı. Molla rejiminin fark ettiği bir başka gerçek ise rejimin ve hatta İran’ın karşı karşıya olduğu iyice ayyuka çıkan mezhepsel ve etnik parçalanma tehdidi. Kürtlerin yoğun yaşadığı yerlerdeki gösterilerde zaman zaman Komele ve İKDP gibi grupların ideolojik ve örgütsel ağırlığının hissedilmesi ve hatta bu grupların güvenlik güçlerini hedef alan silahlı saldırılarda bulunmaları dikkat çekti. Örtünme kurallarına dair yaygın bir tepkinin olmadığı belki de tek bölge olan Sistan-Beluçistan’da gösteriler başka birtakım neden ve taleplerle gerçekleşti. Ceyşul Adl adlı, ABD ile bağlantılarının olması kuvvetle muhtemel görünen mezhepçi çetenin güvenlik güçlerini hedef alan saldırıları dikkat çekici bir başka konuydu.

Gösterilerden sonra

İran rejimi gösterilerin büyük oranda sonlanmasının ardından yukarıda çerçevesi çizilen stratejiyi uygulamaya devam edecek görünüyor. Rejimle bağları zaman zaman dalgalı seyretse de daima zayıf olan ve son gösterilerin de belkemiğini oluşturan kentli ve eğitimli kitleleri rejimin “idare etme” tecrübe ve kabiliyeti gözden kaçırılmamalı. Bu kitlelerin taleplerinin rejim sınırları dahilinde kalması için, müesses nizamın ilke ve programlarıyla uyumsuz olan reformist siyasi kampa 2021 seçimlerine kadar müsamaha gösterilmesi bunun en büyük örneğiydi. Rejim bu kampın adil seçimler sonrasında üç hükümet kurmasına göz yummuştu. Yani molla rejiminin eğitimli ve kentli kitlelere karşı “taviz vermesi” ilk defa son günlerde karşılaşılan bir durum değil. Gösteriler sırasında irşad devriyelerinin fiilen sokaktan çekilmesi dikkate alındığında, bu yapının tamamen lağvedilmesi şaşırtıcı olmayacaktır. İran Yargı Erki Başkanı Muhammed Cafer Muntazeri’nin irşad devriyelerinin neden ortada görülmediğine dair soruya verdiği yanıt, irşad devriyelerinin kaldırıldığı şekilde okundu. Bu konu yargının yetki alanında olmadığı için Muntazeri’nin sözlerini resmî açıklama olarak değerlendirmek doğru değil. Muntazeri’nin cevabının gösteriler sırasında neden irşad devriyelerinin sokakta bulunmadığına dair konuşmuş olması da muhtemel görünüyor. Rejimin içinden çeşitli isimlerin reformların gerekliliği konusundaki açıklamaları ise bu tip tavizlerin hazırlandığını gösterir nitelikte. Rejim huzursuz kitleleri “devrimin ideallerinden ayrılmadan” bazı tavizler vererek kontrol altında tutma stratejisini ilk günlerinden bu yana beceriyle uyguluyor. Üstelik irşad devriyeleri molla rejimi için sakıncalı figürlerden biri haline gelmiş olan Mahmud Ahmedinejad’ın icadıydı. İrşad devriyelerinin günahı zamanla müesses nizamın sıkı bir düşmanı haline gelmiş olan Ahmedinejad’ın üstüne yıkılabilir.

İran rejimi, ayrılıkçılık, mezhepçilik, Batı destekli çeteler gibi sorunları ise sert önlemlerle kontrol altında tutmaya çalışacak görünüyor. Komele ve İKDP gibi grupların Kuzey Irak’taki mevzileri sık sık balistik füze ve dolanan mühimmatlarla hedef alındı. İran, Bağdat ve Erbil’i bu gruplara ait kampların boşaltılması aksi takdirde İran’ın kara harekatıyla bizzat yapacağı yönünde uyardı. Sınıra kara harekâtına hazırlık olarak değerlendirilmesi mümkün görünen ölçüde askeri yığınak gerçekleştirildi. Bağdat hükümetinin İran’ın talepleri doğrultusunda hazırladığı planın İran’ı memnun ettiği ve harekattan vazgeçildiği iddia ediliyor. İran, her ne şekilde olursa olsun bu kampların boşaltılmasını sağlamaya kararlı görünüyor. Sistan-Beluçistan’daki askeri önlemlerin de sıkılaştırıldığı görülüyor.

İran halkının gerici, baskıcı, halk düşmanı rejimle kan uyuşmazlığı önceki örneklerde olduğu gibi belki bir süre daha kontrol altında tutulabilir. Ancak İran halkının haklı mücadelesinin tamamen yok edilmesi mümkün değil. Halkın çoğunluğuyla hiçbir bağı kalmamış, ülkenin büyük sorunları karşısında çaresiz görünen rejimin ensesinde halkın haklı mücadelesinin nefesi hissedilmeye devam edecek.