Hidayet Romanı yazarı onları yeniden birleştirdi: AKP ve Cemaat kardeşliği

Yok aslında birbirlerinden farkları, onların hepsi İslamcı. Olup biten tanıdık bir kardeş kavgasından ibaret.

Haber Merkezi

Bir “hidayet romanı” yazarı öldü. Hidayet romanları, İslamcı kurgu dünyasının neredeyse tek ürünü. Ne edebi ne de düşünsel değerleri var. Basit, kaba birer İslamcı propaganda metni her biri.

1960’lı yılların sonunda yayınlanmaya başlayan bu tür, İslamcılığın propaganda ihtiyacının, bir kitle iletişim aracı olarak romanla giderilmesi ile ortaya çıkmış. Hekimoğlu İsmail müstear ismiyle yazan Ömer Okçu ve Şule Yüksel Şenler bu türün en popüler simalarından.

İlk hidayet romanı tefrikası, muvazzaf bir Astsubay olan Ömer Okçu’nun “Hekimoğlu İsmail” müstear adıyla 1965 yılında parça parça gazetede yayınlanan ve 1967 yılında kitap haline getirilen Minyeli Abdullah romanı.

Kendisi de bu romanın solun yükselişine karşı kaleme aldığını kabul ediyor zaten: “1960'larda sol şiddetli hareketlere girişince, millet uyandı. Ondan sonra dindar kesim teşekkül etmeye, dini kitap basan yayınevleri açılmaya, dini gazete ve dergiler çıkmaya başladı.”

Komünizme karşı romanla mücadele

Yine bir söyleşisinde hidayet romanı yazmasını şöyle gerekçelendiriyor: “1944’te Türkçülerin lideri Nihat Atsız hapiste, Komünistlerin lideri Nazım Hikmet hapiste, İslam alimi Bediuzzaman hapiste. O zamanlar risaleleri okumak büyük bir suçtu. Hemen atarlardı içeriye. Eee dedik, böyle ne oluyor ya. Komünistler yayınladıkları dergilerle dertlerini anlatıyorlardı. Dindarların böyle bir durumu yoktu. Mesela Nazım Hikmet’in şiirleri, yazıları, kitapları; Şevket Süreyya Aydemir’in kitapları falan. Mesela emekli bir öğretmen ‘Bizim Köy’ adlı bir kitap yazmıştı. Sefalet Kitabı. Zaten Komünistlerin bütün yayınları sefaleti işliyordu. Türkiye battı, gitti falan gibi. Dedik ki, dindarların çektiği çileleri anlatan kitap yok. Ben de Minyeli Abdullah’ı yazdım. Dindarların çektikleri çileleri anlatayım istedim. Minyeli Abdullah’da anlatılanlar, o dönemde Müslümanların çektiği çilelerdi.”

Hekimoğlu İsmail, “ilk İslami roman”ı yazan kişi olmanın yanında İslamcı bir yayıncı, bir patron. Yazdığı “Minyeli Abdullah” romanı, sadece “ilk islami roman” olmakla kalmadı, bugünkü islami kesimin yetişmesinde önemli bir yere sahip oldu. Bugün “ülkeyi yönetenlerin neredeyse tamamının” okuduğu, etkilendiği, “yaşam biçimini oluşturduğu” bir kitap aynı zamanda.

Tahmin edilebileceği gibi Ömer Okçu bir “Nur talebesi”… 15 Temmuz'a kadar Fethullahçılara yakındı, Zaman gazetesinde yazıyordu. Türdav şirketi ve yayınevinin en güçlü zamanında bir anlaşmazlık nedeniyle ayrıldı ve 1982 yılında Timaş Yayınları’nı kurdu. Bu yayınevi daha sonra İslamcıların ve Cemaatin en güçlü yayınevi haline geldi.

2002’de rahatsız olunca, yayınevi yönetimini bıraktı, sadece Zaman gazetesine yazı yazmaya devam etti. “AKP-Cemaat iş birliğinin sürdüğü” dönemde, yayınevinin önemli yöneticileri cemaattendi. Cemaatin yayınevi sayılıyordu bir bakıma.

Kavgada kazananın yanında yer aldı

Fakat “AKP-Cemaat kavgası” başlayınca cemaatçi yayın yönetmeni Emine Eroğlu, önce Sufi Kitap’a kaydırıldı. 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra, Emine Eroğlu Timaş’ın da beklemediği ölçüde “aktif abla olduğu” ortaya çıkıp, Zaman gazetesine de yazarlık yapmaya başlayınca yayınevinden çıkarıldı. “Cemaat-AKP iç içeliği” sadece Timaş’ta değil, Nesil, Hayat gibi yayınevleri başta olmak üzere, çoğu yayınevinde vardı ve kavgadan sonra zor durumda kalmışlardı. Timaş’ta pek çok cemaatçi yazarın kitabı, Nesil’de Fethullah Gülen’in, Cemil Tokpınar’ın, Halit Ertuğrul’un, Hayat’ta Önder Aytaç’ın kitapları yayınlanmıştı.

Timaş’ın durumu biraz daha zordu. Hem yöneticilerden bazıları cemaattendi hem de bir zamanlar editörlüklerini yapan Cem Küçük, Graham Fuller’in birkaç kitabını yayınlamıştı. Fuller’in kitabını yayınlamak bile başlı başına itham konusuydu.

15 Temmuz gecesi bütün adı geçen yayınevleri “Fetö darbesine karşı olduklarını” açıkladı. Ama en çok merak edilen Hekimoğlu İsmail’in tavrıydı. Çünkü Erdoğan’ın sevdiği saydığı bir isimdi. Ama Hekimoğlu İsmail, “Fethullah Gülen’i ve cemaati çok sevmiş”, yazılarında ve konuşmalarında övmüş, “Gülen’in talebesi olmaktan şeref duyduğunu” ifade etmişti. Ömer Okçu, Erdoğan’a yanında olduğunu belirten” bir mektup yazdı. Bu mektup Gülen cemaati tarafından şaşkınlıkla karşılandı. Çünkü Hekimoğlu İsmail sadece bir yazar değil, bir “sembol”dü ve bir “kanaat önderi”ydi.

Hekimoğlu İsmail’in son kitabı “Müslüman Darbeci Olamaz” başlığını taşıyordu. Alt başlığı “Musibet Mektebi”. Son sayfa ise, Timaş yazarlarının Fetö’ye karşı duran bildirileri vardı. Yani Zaman’ın en çok okunan yazarı, cemaati “Musibet Mektebi” olarak nitelendiriyor son kitabında.

Cemaat ve AKP arkasından birlikte ağladı

Hekimoğlu İsmail, bir süredir rahatsızlığı sebebiyle tedavi görüyordu. TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Hekimoğlu İsmail'in vefatı üzerine Twitter hesabından paylaştığı mesajında “Ülkemizde, özellikle Minyeli Abdullah romanıyla tanınan yazar Hekimoğlu İsmail’in (Ömer Okçu) vefatını teessürle öğrendim. Bir süredir tedavi gören değerli yazara Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına ve okurlarına başsağlığı diliyorum” dedi.

Fethullah Gülen de, Okçu’nun ölümü nedeniyle bir taziye mesajı yayınladı, “İmanı, teslimi, tevekkülü ve bunları derin bir muhakeme zemini üzerine bina etmiş olmaktaki maharetiyle berrak bir su gibiydi Ömer Okçu Ağabey” dedi.

Minyeli Abdullah romanı 1989’da filme çekildi. Yücel Çakmaklı’nın yönettiği ve iki bölüm halinde gösterilen film İslamcıların akınına uğradı. Ataköy Sinan Erdem Spor Salonu’nda düzenen 8. Türkçe Olimpiyatları’nın kapanış töreninde İsmail Gaspıralı Türk Dili Ödülü, yazar Hekimoğlu İsmail’e verildi. Tekerlekli sandalye ile törene katılan Hekimoğlu İsmail, ödülünü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın elinden aldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ödül töreni sırasında yerinden kalkarak Hekimoğlu İsmail’in yanına gitti. Erdoğan, Hekimoğlu İsmail ile bir süre konuştu.

Aslında ortalıkta roman falan yok. İslamcı bir propagandistin kısa hikayesidir bu. İlginçliği ise AKP ve Fethullahçıları yeniden birleştirmesinden ibaret. Yok aslında birbirlerinden farkları, onların hepsi İslamcı. Olup biten tanıdık bir kardeş kavgasından ibaret.