Dünya Çocuk Hakları günü böyle kutlanıyor: Milyonlarca çocuk yoksulluğa ve istismara sürükleniyor

Milyonlarca çocuk yoksulluğa sürüklenirken istismar davalarının sayısı da artıyor. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nden avukat Nilda Baltalı'ya göre sistemi baştan aşağı değiştirmek gerekiyor.

Aslı İnanmışık

Bugün Dünya Çocuk Hakları günü. 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından "Çocuk Haklarına Dair Sözleşme" imzalandı. Ancak dünyada da ülkemizde de çocuklar eğitim, sağlık, barınma haklarından giderek mahrum kalıyor. Yıllardır tarikatların tehlikesinde olan milyonlarca çocuk son aylarda yetersiz beslenme ve açlık tehlikesiyle de karşı karşıya. 

Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nden avukat Nilda Baltalı'nın görüşlerini aldık. UNICEF'in rakamlarına göre 150 milyon çocuğun yoksulluğa sürüklendiğini hatırlatan Nilda Baltalı, son 10 yılda çocuk istismarı dava sayılarında 3 kat artış olduğunu belirtti.

Nilda Baltalı, "İstediğiniz kadar sözleşme hazırlayın, çocuk istismarı, çocuk işçiliği, korunmaya ihtiyacı olan çocuklar, suça sürüklenmiş, özgürlükten yoksun bırakılmış çocuklar gibi alanlarda yaşanılan hak ihlalleri tam olarak ortadan kaldırılamaz. Sistemi baştan aşağı değiştirmeliyiz" ifadelerini kullandı.

'Cinsel suçların yarıya yakını çocuklara karşı işleniyor'

Ülkemizde son yıllarda çocuk istismarı vakaları giderek artıyor. Siz de Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği olarak böyle çok sayıda dava aldınız. Çocukların yaşadıkları ve maruz kaldıklarıyla ilgili neler söylersiniz?

Adalet Bakanlığı'nın yayımladığı 2019 yılına ait adli istatistiklere göre Türkiye'de "cinsel dokunulmazlığa karşı suç" kapsamında 49 bin 57 dava açıldı. Bunların 22 bin 689'u, yani yarıya yakını çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarıydı.

Türkiye İstatistik Kurumu 2019 verilerine göre, 250 bin çocuk istismara uğrarken son 10 yılda çocuk istismarı dava sayılarında 3 kat artış var. Aslında cinsel istismar vakalarının ancak yüzde 15-20’si adli mercilere intikal ediyor. Bu nedenle gerçek rakamlar bunun çok ötesinde. Ayrıca 2019’da yayımlanan bu verilerin yanında Covid-19 pandemisi kapsamında alınan yüz yüze eğitime ara verilmesi tedbirinin de hesaba katılması lazım. Çocukların okula gidememeleri istismar vakalarında artışa neden olmakta. Verilen ara oldukça uzundu ve devlet 2 yıl kadar çocuklarımızı aşılamayı başaramadı. Halen çocukların birçoğu çalışmak zorunda oldukları için okula gidemiyor. Çalışma yaşı özellikle göçmen emekçi ailelerinin insani olmayan yoksulluk koşullarında 8-9 yaşlarına kadar inmiş durumda.

'150 milyon çocuk yoksulluğa sürükleniyor'

Bu yalnızca Türkiye’ye özgü bir durum değil aslına bakarsanız. UNICEF koronavirüs nedeniyle 150 milyon çocuğun daha yoksulluğa sürüklendiğini, eğitim, sağlık, barınma, beslenme, temizlik ve su hizmetlerine erişimi olmayan, çok boyutlu yoksulluk içindeki çocuk sayısı salgının başından bu yana yüzde 15 arttığını bildirmişti. Okul devreden çıktığı anda, daha geniş anlamıyla devletin bir çocuğa ulaşmadığı bir durumda çocuk ihmalleri artıyor.

'Çocuk hakları yeterince önemsenmiyor'

Bu sorunlar nereden kaynaklanıyor sizce?

Çocuk hakları yeterince önemsenmiyor. Çocukların Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde hedeflendiği gibi hukuk özneleri olduklarını kabul etmeliyiz. Maalesef Türkiye’de bu hususların gereği gibi ele alınmadığını ve mevcut mekanizmaların işletilmediğini gözlemliyoruz. Daha da fenası sadece Çocuk Hakları Sözleşmesi değil, Çocukların Cinsel Sömürü Ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kısaca Lanzarote Sözleşmesi’nin de tıpkı İstanbul Sözleşmesi gibi feshedilmesi gerektiğini düşünen bazı gerici insanlar bile var.

Karşılaştığımız birçok cinsel istismar davalarında çocuğun defalarca iç ve dış beden muayenesine maruz kaldığını ve süreğen bir şekilde ifadesinin alındığını görüyoruz. Bu gibi uygulamalar çocukların ikincil mağduriyetlerine yol açmakta, tekrar tekrar benzer olayları yaşaması anlamına geliyor. Türkiye’de halen kamu görevlilerine bu konuları anlatmakta çok zorlanıyoruz. Halbuki Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bu uygulamalar nedeniyle haksız bulundu ve tazminata mahkum edildi. Fakat aynı yanlışlar normal uygulamalar haline gelmiş durumda.

'Çocuğun yaşadıklarını güvenli bir ortamda dinleyemiyoruz' 

Çocuk haklarını korumak, onların yaşadıkları mağduriyeti ortaya çıkarıp faillerin cezalandırılmalarını sağlamak için elbirliğiyle yargının tüm unsurlarının çalışması gerektiğini düşünüyoruz. Sadece Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği gönüllüleri gibi hak savunucuları yetmez. Tüm yasal düzenlemelerin ayrıntılı olarak hayata geçirilmesi konusunda oldukça yoğun bir çaba göstermek zorunda kalıyoruz. Örneğin birçok ilde mevcut olmayan veya işletilmeyen Çocuk İzlem Merkezleri'nde (ÇİM) ve de Adli Görüşme Odaları'nda (AGO) çocuğun güvenli bir ortamda yaşadıklarını dinleme imkanımız olamıyor. Veya bu merkezler varsa bile kullanımı dosyanın intikal ettiği savcının ve hakimin inisiyatifinde. Halbuki bunları uygulamak yasal birer zorunluluk iken keyfi olarak uygulanıyor.

'Çocuk Hakları Sözleşmesi uygulanmıyor'

Çocukların kanunen sahip oldukları haklar neler?

Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde tüm çocukların yaşam, hayatta kalma, fiziksel, zihinsel, manevi, ahlaki, psikolojik ve toplumsal açılardan tam potansiyellerine ulaşacak şekilde gelişme hakları olduğunu beyan ediliyor. Çocuk haklarını gelişme ve çocukluğunu yaşama hakkından başlayarak ayrı ele almamızın temel sebebi birçok çocuğun görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip olmamalarıdır. Görüşlerini oluşturma ve bunu dış dünyayla paylaşma yeteneğine sahip olsalar dahi, ağırlıkla yaşanılan temel problemimiz görüşlerine önem verilmemesidir. Halbuki Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 12. maddesi bu hususa değinerek çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine göre görüşlerine önem verilmesi gerektiğini, dinlenilmesine fırsat verilmesi gerektiğini, kendilerini ilgilendiren her konuda görüşlerini ifade etme hakkı olduğunu vurgular. Ancak bu sözleşmenin gereği gibi uygulanmadığını tespit ediyoruz. Çünkü yasal düzenlemelere uyulmanın değil, uyulmamanın norm haline geldiğini görüyoruz.

'Çocuklara verilen cinsel sağlık eğitimi ve şikayet mekanizmalarının yoğunlaştırılması gerekli'

Çocuklar için hukuki olarak da, toplumsal yaşamda da bazı önlemler alabilir mi? Çocuk haklarını nasıl güvence altına alabiliriz, çocukları nasıl koruyabiliriz?

Mağdur çocukların kolluk kuvvetleri, adli merciler ve sağlık kurumları tarafından ayrı ayrı değerlendirilmesi ve bu süreçte yaşadıklarını defalarca dile getirmek zorunda bırakılması, gizliliğin yeterince sağlanamaması, ilgili kurumlarda çocukla görüşme yapanların; çocuğun ruhsal durumunu gözeterek görüşme yapabilecek yeterlikte eğitime sahip olmaması halinde, çocuğun uğradığı travma daha da şiddetlendirmekte ve istismar vakalarının adli mercilere intikalini zorlaştırıyor. Bu tip hatalı uygulamalar nedeniyle çocuklar ve aileleri mücadele etmekten korkar hale geliyor. En başta okullarda çocuklara verilen cinsel sağlık eğitimi ve şikayet mekanizmalarının yoğunlaştırılması gerekiyor. Ayrıca istismar olaylarının çoğunun adli mercilere yansımasının önündeki engeller olan aile içi dinamikler, devlet korumasının yetersiz olması, aşiret bağları, yerel dinamikler, sınıfsal farklılıklar ve siyasi baskının tamamen ortadan kaldırılması gerek.

'Sistemi baştan aşağı değiştirmeliyiz'

Çocuk hakları konusunda eksiklikleri olsa da genel anlamda yeterli bir mevzuata sahibiz. Elbette tüm bu mevzuat çocuk istismarının önlenmesinde tek başına yeterli değil. Ancak bu sözleşmelerle beraber her bir çocuğun durumunun ciddiye alındığı, her durumun bireysel olarak incelendiği ve somut bir çözüm cevabı alınarak sorunlarının tespit edildiği  uygulama hedefleri getirildi, bu nedenle çok değerli. Ancak maalesef istediğiniz kadar sözleşme hazırlayın, çocuk istismarı, çocuk işçiliği, korunmaya ihtiyacı olan çocuklar, suça sürüklenmiş, özgürlükten yoksun bırakılmış çocuklar gibi alanlarda yaşanılan hak ihlalleri tam olarak ortadan kaldırılamaz. Sistemi baştan aşağı değiştirmeliyiz.

Bu tabloyu değiştirmek mümkün elbette. Yoksulluğu ortadan kaldırmak ve tüm çocukların devletin sunduğu güvencelere erişmesini sağlamamız lazım. Ancak hak mücadelemiz sürerse ülkemizin aydınlık yüzleri çocuklara şiddetten arınmış bir ülke sözünü verebiliriz."