İzmir'de bir önceki yerel seçimi 20 puan farkla kaybeden AKP, stratejisini ve söylemini değiştirdi.
AKP'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Hamza Dağ, seçim çalışmalarına barlar sokağından başladı, partisinin adını ve logosunu neredeyse hiç kullanmadı.
Hamza Dağ, son olarak Duvar'a verdiği röportajda "Belediyenin seküleri, muhafazakarı olmaz" dedi. Laiklik olmadan da belediyecilik yapılabileceğini ima eden Dağ, İzmirlilerin yaşam tarzına dokunulmayacağını taahhüt ederek "Dün nasılsa yarın da aynı minvalde ilerleyecektir" dedi.
'Laiklik ön kabul olmalı'
Peki gerçekten öyle mi? Seküler olmayan bir belediye herkese hizmet verebilir mi?
Bu soruyu Türkiye Komünist Partisi İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Savaş Sarı'ya sorduk.
Hamza Dağ'ın yorumunun herhangi bir karşılığının bulunmadığını belirten Sarı, şu yanıtı verdi:
"Laiklik birilerinin savunduğu bir doğru olmanın ötesinde her şeye rağmen Anayasa'da yazan temel bir ilke. Toplumsal yaşamın kurallarının din üzerinden tarif edilmemesinin bir kabul olması gerekiyor. Dolayısıyla ''belediyeciliğin sekülerlik veya muhafazakarlıkla alakası yoktur'' yorumunun bir karşılığı yok. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir'de yaşayan yurttaşların laik bir toplumsal hayat içerisinde yaşabilmesi için elinden geleni yapmak zorunda."
'Belediyecilik onlar için şirket faaliyeti'
Laikliğin olmazsa olmaz bir ilke olduğunu vurgulayan Savaş Sarı, "Belediyelerin bir sorumluluğu da o kentteki kamusal alanların planlanması, düzenlenmesi, hayata geçirilmesidir. Örneğin kamusal alan kullanımı laiklik ilkesine mi yoksa "dinsel hassasiyetlere göre mi tarif edilecek" sorusunu yöneltti.
Belediyeciliğin "hizmet işi" olarak tanımlanmasına da itiraz eden Sarı, "Onlar belediyeciliğe bir şirket faaliyeti gibi bakıyorlar. O şirket faaliyetinin bir de akçeli boyutları var. Hamza Dağ'ın gündeme getirdiği projelerin hepsi sermayenin ihtiyaçlarına yanıt vermeyi gözeten ticari yatırım projeleri" dedi.
Yaşam tarzı 'güvencesi' dinselleştirmenin itirafı
Laik yaşam tarzına örnek gösterilen İzmir, aynı zamanda okullara din görevlilerinin atanmasına olanak sağlayan ÇEDES projesinin de pilot bölgesi.
Hamza Dağ'ın "yaşan tarzı garantisinin" görünmeyen yüzüne işaret eden Savaş Sarı, dinselleşmenin hız kesmeyeceğini söylüyor:
"İzmir belirli özgürlük alanlarını yaratabilmiş bir kent. Kimse dinsel inanışı üzerinden toplumsal hayata müdahale etmekte rahat bir alan bulamıyor. Ancak bunun da sınırları var.
Hamza Dağ şunu itiraf etmiş oluyor: "Birilerinin yaşam tarzına dokunmayacağız, endişe etmesinler. Ama özellikle yoksul emekçi halkın dinselleştirilmesi doğrultusunda merkezi hükümet olarak ne yapıyorsak yerel yönetimler düzeyinde de onu yapacağız."
'AKP için rantsız bir kentsel dönüşüm mümkün değil'
Hamza Dağ'ın değindiği bir diğer başlık deprem tehlikesi oldu. İzmir'in deprem karşısında ne kadar hazırlıksız olduğu 2020'deki depremle görülmüştü. Hamza Dağ çözüm olarak kentsel dönüşüme işaret etti; muhabirin "Rantsız bir kentsel dönüşüm mümkün mü" sorusunuysa yanıtsız bıraktı. Aynı soruyu TKP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Savaş Sarı'ya sorduk:
"Onlar açısından mümkün değil. Ama insanların sağlık, güvenli konutlarda barınma hakkının sağlanabilmesi elbette mümkün. Bu hem merkezi düzeydeki hem İzmir'deki kaynaklar açısından mümkün. Onların kentsel dönüşüme yaklaşımı barınma ihtiyacının karşılanmasından çok bir yatırım kapısı olarak inşaat sektörünün faaliyet içerisinde olması.
2020'de yaşanan depremin sonrasında hem o dönemki belediyenin hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, müteahhitlerin kazançlı şekilde yeniden inşaat yapabilmesinin olanaklarını aradı. Kat artırımlarından tutun belli müteahhitler için kârlı iş olanaklarının yaratılmasına hep bu yönde çözüm önerilerini gündeme getirdiler. Bu yüzden evet, onlar açısından rantsız bir kentsel dönüşüm mümkün değil."