ABD: Eşitsizlik yukardakileri de korkutuyor

ABD'de salgın döneminde toplumsal eşitsizliklerin sistemi tehdit eden bir sorun olduğu yönünde değerlendirmeler düzen cephesinde de taraftar toplamaya başladı: Yoksulların varlığı zenginleri tehdit eder hale geldi.

Dış Haberler

ABD'de toplumsal eşitsizliğin, ülkenin geneli için bir tehdit olduğu yolunda değerlendirmeler yaygınlaşıyor. Emekçi halk kesimlerinin ve yoksul tabakaların yanında konumlanan sol siyasetçiler ve akademisyenlerin çok ötesine yayılan bu kaygı, Covid-19 salgınının ardından yeni boyutlar kazandı.

"Zengin" ABD'nin sert piyasa ekonomisi içinde zaman zaman tartışmaya açılan bazı başlıklarda "vahşi kapitalizm" yanlıları neredeyse kendiliğinden gerilemek zorunda kaldı. "Sağlık reformu" bu başlıklardan birisi. Amerikan sağı bu konuda zaman zaman halk yararına görünen adımları gündeme getiren Demokratları "radikal sol" etki altında kalmakla suçlayageldi.

Sokakta ölenler, zenginleri de korkutuyor

Pandemi döneminde, sağın agresif "bırakınız ölsünler" söylemi gemlendi. Öte yandan mevcut sistem yoksulları zaten büyük açmazlarla karşı karşıya bıraktı. Fahiş tedavi masrafları, sigorta poliçesine sahip olmayan yoksulların sokakta ölüme terk edilmesi gibi manzaralar ABD kapitalizminin façasını epey bozdu.

Daha önemlisi, "sosyal devlet" yanlısı olduğu pek söylenemeyecek kişileri de içerecek şekilde, sağlık sisteminin barındırdığı eşitsizliklerin toplumun bütününün sağlığını olumsuz etkilediğini söyleyenler çoğaldı.

Buna göre sağlık hizmetlerinin toplumun "alt" kesimleri için erişilebilir olmaması salgının yayılmasını hızlandırdı ve "en altta" olduğu söylenemeyecek nüfus için de bu bir tehdit oluşturuyor.

Toplumsal eşitsizliklerin, sadece en alttakileri değil namlı Amerikan orta sınıfını da tehdit ettiğini düşünenler, kapitalist sömürünün kabul görmüş unsurlarını bile mercek altına almaya başladı.

Ücretli izin, istirahat hakkı yoksa, yoksul taşıyıcı var

Buna göre, ücretli izin hakkının gündelikle çalışan emekçi kütlesi için olmaması salgın döneminde hastalık belirtileri gösteren emekçilerin istirahat etmek yerine işe gitmesini zorunlu kılıyor. Hastalık böylece yayılıyor.

Benzer şekilde, ücretsiz çocuk bakımı ve kreş hakkının yokluğu da salgın koşullarında sadece yoksul işçi ailelerini değil, toplumun genelinin sağlığını etkiliyor.

Piyasanın görünmez elinin ipliği epeydir pazara çıkmıştı.

Serbest ve "kıran kırana" rekabetin hem toplumsal gelişmenin hem de bireysel zenginleşmenin zorunlu koşulu olduğu düşüncesi, kapitalist dünyanın en kuvvetli mevkilerinde bile alıcı bulamaz hale gelmişti.

Salgın, eşitsizliği, zenginliğin zorunlu koşulu olarak görenlerin sesini iyice kesmiş olabilir. En azından, "kıran kırana" rekabetle belirlenen toplumsal koşulların, salgında topluma değil virüse çalıştığı iyice görülüyor.