ABD Başkanlık seçimleri: Don't make tatava!

ABD'de Demokrat Parti'nin başkanlık seçimleri için adayı belli. Bu aday aynı zamanda seçim propagandasının bir parçası olarak tasarlanan 3 günlük bir kongrede resmilik kazanacak. Demokratların adayı Biden. Yeterince solcu bulmayanlar için solcu olduğu, fazla solcu bulanlar içinse solcu olmadığı söyleniyor.

Dış Haberler

Democratic National Convention uygun çevirisiyle 'Demokratların Ulusal Kongresi' Pazartesi günü pandemi koşulları nedeniyle seyircisi ve delegesi olmayan bir şekilde başladı.

Kongre ABD'de her başkanlık seçimi öncesinde yapılan, önceki süreçte zaten belirlenmiş olan adayın kongre formelliği ile resmiyet kazandığı bir organizasyon.

Belirlenmiş olan aday, kongrede seçiliyor ve bu sırada daha önce parti içinde rakip olarak karşısına çıkmış olan diğer adayların da desteklerini sunmaları sağlanıyor.

Bu yıl Temmuz ayında yapılması planlanan kongre, pandemi nedeniyle ertelendi. 17 Ağustos Pazartesi günü, seyirci ve delege katılımı olmayan, banttan yayınlanan konuşmaların manken Eva Longoria'nın canlı sunumuyla gösterildiği bir canlı yayınla başlayan DNC, Trump karşısında kazanma şansı daha yüksek görülen Biden için iyi bir başlangıç olarak görülüyor.

Biden övüldü ama konuşmadı

DNC'nin en önemli kozu Michele Obama'nın konuşmasıydı. Eski "first lady" Obama, çoğu izleyiciye göre Trump'ı yerden yere vurdu.

"Bu koşulların adamı değil, basitçe, o bizim ihtiyaç duyduğumuz gibi birisi olmayı başaramayacak. Neyse o!" sözleriyle kayda geçen Obama'nın konuşmasındaki "Neyse o!" sözleri, Trump'ın ülkedeki Covid-19 ölümlerini açıklarken kullandığı sözler. (It is what it is.)

Kongre'nin bu ilk gün programının dikkat çeken bir yönü, aday Biden'ın konuşmamış olması.

Biden'ı tanıtmak ve övmek için aralarında Cumhuriyetçilerin ve sosyalist rakibi Sanders'ın da bulunduğu pek çok kişi sahne aldı ama Biden ilk günde konuşma yapmadı.

Bu durum Biden olayının da özünü yansıtıyor aslında: Onu güçlü aday yapan destekleyenleri için bir asgari müştereği yansıtması.

Biden Trump'ı defedebilecek aday olarak görülüyor ve seçmenlerinin sağda ya da solda konumlanan kesimleri için gerisi pek az önem taşıyor.

Böylesi bir yandan emperyalist sermayenin genel çıkarlarını kucaklama konusunda Biden'a büyük bir serbestlik sağlarken, bir yandan da Trump'ın Biden'a karşı kullandığı silahları etkisizleştiriyor. Bu durumda Biden'ın kendini övmesi yerine başkalarının onu övmesi daha anlamlı oluyor. 

Biden'ı övmek için Ohio'nun Cumhuriyetçi eski valisi John Kasich de sahne alıyor, Sosyalist rakibi Sanders da.

Biden'ın bu sahneye çıkmaması onun için bir avantaj oluyor.

Gerçi kimileri konuşmaların kafa karıştırdığını söylüyor. Cumhuriyetçi Kasich konuşmasında Biden'ın ani bir sürpriz yaparak sola çark edip kendilerini ortada bırakmayacağına güvendiğini anlatırken, sosyalist Sanders, daha önce fazla radikal bulunan görüşlerinin artıkDemokrat Parti'de ana akım haline geldiğini öne sürüyor.

Sizde nasıl diyorlar?... 'Tatava yapma, bas geç'

Sanders daha önce de Biden'ın eğer seçilirse ABD'nin Roosevelt'ten bu yana gördüğü en ilerici başkan olacağını söylemişti.

Trump'ın Biden'ın "radikal solun büyüsü altında olduğu" yolundaki argümanlarını, Biden'ı destekleyen sağcılar savuşturuyor. Biden'ın yeterince solcu olmadığını düşünenleri kazanmaksa Sanders'ın sözlerinden çok Michele Obama'nın cümleleriyle mümkün oluyor.

Obama Türkiyeli seçmen için de oldukça tanıdık bir argümantasyona başvuruyor.

"Daha kötüsü olmaz diye düşünüyorsanız, inanın bana, eğer bu seçimlerde bir değişiklik yapamazsak, daha kötüsü olur" diyor Obama.

Rahat oturma odasından izleyicilerine "biliyorsunuz ben siyasetten nefret ederim" diye seslenmeyi de ihmal etmiyor.

Üstelik Sanders'ın bu "özlenen görüntüyü" bozabilecek çıkışları da pek ciddiye alınmıyor.

Sanders, solcu bir aday olarak, solculara Biden'ı överken yer yer açıktan yalan söylüyor.

Sanders'a kalırsa "Joe" diye seslendiği Biden örneğin "özel hapishane sistemine son verecek."

Biden'ın yardımcı olarak seçtiği ve "fazla solcu olmakla" da suçlanan Kamala, Kaliforniya'nın eski savcısı ve hapishanelerin bir ucuz emek cehennemi haline getirilmesini en çok o savunmuştu.