Flormar: Dışarıda direniş, içeride baskı sürüyor

Flormar fabrikasında Petrol-İş’e üye oldukları için hukuksuz biçimde işten çıkarılan 132 işçinin yanı sıra, üretimi sürdürmek üzere alınan taşerona yönelik baskı da sürüyor. İşe alımlardaysa sendikaya yakınlık ve işçinin siyasi görüşü sorgulanıyor. soL, direniş başladıktan sonra işe alınıp işten çıkarılan 35 taşeron işçiden biriyle fabrikada yaşananları konuştu.

soL - Gebze

Yaklaşık iki buçuk ay önce sendikaya üye oldukları için işten atılan ve bugün sayıları 132’ye ulaşan Flormar işçileri, 80. günde de fabrikanın önünde direnişlerine devam ediyor.

Direnişin ilk günlerinde üretimi aksatmamak ve direnişi kırmak için fazladan taşeron işçi takviyesi yapan Flormar, şimdi bu "fazlalıkları" da budamaya girişmiş durumda. “Direnişi bildiğim halde çalışmak zorunda olduğum için işe girdim” diyen ve iki buçuk ayın sonunda işten atılan bir taşeron işçiyle süreci ve fabrikanın içinde yaşananları konuştuk.

İşe giriş sürecinden bahseder misiniz?

Flormar’da işe başlamadan önce uzun süre işsiz kaldım. Hepimizin yaşadığı borç baskısı sonucu direnişi bildiğim halde mecburiyetten işi kabul ettim. Ama yine de elimden geldiğince içeride olanları dışarıya aktarmaya çalıştım.

‘SİYASİ PARTİ VEYA STK ÜYELİĞİMİ SORDULAR’

Görüşmeler nasıl yapılıyordu, sorulan sorular neydi?

Görüşme sırasında ilk sorulan sorulardan biri herhangi bir siyasi parti ya da sivil toplum kuruluşuna üyeliğimin olup olmadığıydı. Devamında eşimin çalıştığı yeri (sendikalı bir işyerinde çalışıyor) sordular. Ellerinde sendikaya üye işyerlerinin listesi vardı ve buradan kontrol ederek “Orası sendikalı bir işyeri, bizim için sorun olur” dediler. Yine sonrasında “Eşinin fabrikasında grev olsa destek vermeye gider misin?”, “1 Mayıs eylemlerine katılır mısın?” gibi sorular sordular. Bu sorulara onların istediği yanıtları vermemiş olmama rağmen, işçiye ihtiyaçları olduğu için almak zorunda kaldıklarını tahmin ediyorum. Benimle birlikte 200’e yakın taşeron işçi işe alındı.

Ayrıca işe başladıktan sonra direnen işçilerle konuşulmasının, onlara el sallanmasının veya bir şekilde direnişe destek verilmesinin işten çıkarılmamız için gerekçe olacağını vurguladılar.

‘KENDİNİZİ GÖSTERİN, SİZİ KADROYA ALACAĞIZ’

Peki nasıl geçti ilk günler?

İlk günlerde bize ihtiyaçları olduğu için çok müdahale etmediler. Sabahları yöneticiler yanımıza gelip hal hatır soruyorlardı. Yeni başlayan arkadaşlarımız yöneticilerin bu denli yakın davranmalarını, Flormar’ın “iyi bir işyeri” olmasına yordular. İşi öğrenene kadar da çok ses etmedi yöneticiler. Fakat sürekli “Kendinizi gösterin, içinizden bazılarını kadroya alacağız” diyorlardı. Direnen işçiler içinse, onları kesinlikle işe geri almayacaklarını söyleyip, bizleri hem tehdit edip hem de kadro vaadiyle motive etmeye çalıştılar.

‘İŞİ ÖĞRENDİKÇE BASKI ARTMAYA BAŞLADI’

Devamında nelerle karşılaştınız?

Biz işi öğrendikçe baskı artmaya başladı. Sabahları hal hatır sormak için yanımıza gelen yöneticiler artık az ürün çıktığında hesap sormak için gelmeye başladılar. Tabii biz de fabrikadaki birçok olumsuzluğu görmeye başladık. Kötü yemek ve az porsiyonlar, bir soyunma dolabını iki kişinin kullanması, hijyenik olmayan soyunma odaları ve banyolar... Birkaç kere şikayet etmemize rağmen hiçbir adım atılmadı. Bir sorun çıktığında karşımızda muhatap bulamıyorduk. Taşeron firma ile imza atıldıktan sonra hiçbir bağımız olmadı. Şikayetlerin bir anlamı olmadı.

ADINI YAZDIRIP GELEMEYEN İŞÇİDEN PARA KESİLİYOR

Çalışma saatleriniz nasıl?

07.30-17.30 ve 17.30-03.30 olarak iki vardiya halinde çalışıyorduk. Sözde 5 gün çalışılıyor fakat cumartesi günleri zorunlu mesaiye bırakılıyorduk. Bir de şöyle bir durumla karşılaştık: Cumartesi mesaisi için adını yazdırmana rağmen gidemediysen, bugün için senden para kesiliyor mesaiye geldiğinde. Diyelim ki 100 lira alıyorum, ismimi yazdırıp gelmediğim durumda 100 lira kesiliyor.

İŞ GÜVENLİĞİ YOK, TEHDİT SÜRÜYOR

Çalışma koşullarını anlatır mısınız?

Birçok kimyasalın olduğu bölümlerde çalışıyoruz. İş güvenliği ekipmanları işe başladıktan çok sonra geldi, o da herkese değil. Makina operatöründe var, diğer çalışanlarda maske yok. Ağır paletler elle çekiliyor. 

Eski çalışanlarda bel, boyun fıtığı ve astım sık görülüyor. En son başlayan taşeron işçilerden evrak, sağlık raporu dahi alınmamış. Kimlik fotokopisiyle işe başlamışlar.

Kısa zaman önce gece vardiyasında rahatsızlandım fakat taksi çağırıp eve veya hastaneye göndermediler. Saat 22.00’den 03.30’a kadar hasta bir şekilde fabrikada beklettiler.

Yine bir arkadaşımızı servis şoförü almayı unuttu. Çalışan, taksi ile işe geldi. Taksi parasını vermedikleri gibi geç kaldığı için de tutanak tutuldu.

Bir de her ay işçilere verilen alışveriş kartı var 250 TL tutarında. Bunu vermek zorunlu değil, bir sosyal hak diyerek sürekli bir tehdit unsuru olarak kullanıp kesmekle tehdit ediyorlar.

İÇERİDEKİ SENDİKALI İŞÇİLERE BASKI DEVAM EDİYOR

İçerideki sendikalı çalışanların durumlarından bahseder misiniz?

Birbirleriyle dayanışma halindeler ve direnişi kırdıklarını düşündükleri için taşeron işçilere karşı mesafeli ve öfkeliler. Bir kısmı bize yakın davranıp kapsamaya çalışıyor. Fakat işveren sürekli onların da bölümlerini değiştirip baskı kurmaya çalışıyor. 

‘HERKES ÇIKARILMAYI BEKLİYOR’

Peki son süreçte kaç taşeron işçi çıkarıldı?

Son atılan işçilerle birlikte sanırım 35 kişi oldu. İşçiler mesaileri bittikten sonra servisteyken aranıp yarın işe gelmemeleri söylenerek işten atılıyor.

Gerekçeler neydi?

Giyim kuşamdan tutun da, iş koşullarına uygun hareket etmemek, işin gereklerini yerine getirmemek gibi sudan sebepler. Herkes diken üstünde ve çıkarılmayı bekliyor.