Tunus başkaldırısının arkaplanında IMF de vardı

Yazar Michel Chossudovsky, Tunus'taki olaylarla ilgili analizlerde IMF'nin ve ülkenin batıya bağımlılığının rolüne dair vurgu yaptı.

Tunus'ta işsiz gençlerin başlattığı, işsizlik ve yoksulluğa son vermek isteyen halk kesimlerinin de katılımıyla Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali'nin ülkeden kaçması ile mevcut yönetimin devrildiği ayaklanma, tüm dünyanın dikkatini üzerinde topladı. Fakat ne Türkiye'nin, ayaklanmayı "laikliğe başkaldırı" biçiminde okunmasını sağlamaya çalışan İslamcı ve AKP yanlısı medyasında ne de ABD ve AB basınında, yaşananların IMF'nin neoliberal politikalarının yarattığı yıkımın doğrudan sonucu olduğuna ilişkin herhangi bir haber veya yoruma rastlamak mümkün oldu.

Global Research sitesinin yöneticilerinden, muhalif tutumuyla tanınan ekonomi profesörü Kanadalı ekonomi profesörü Michel Chossudovsky, sitede yayımlanan son makalesinde, Batı medyasının, düne dek desteklediği Bin Ali'yi şimdi ağız birliği etmişcesine "diktatör" olarak nitelendirmesini eleştirirken, Bin Ali'nin "Batı'nın ekonomik çıkarlarının hizmetinde ve emirlere itaat eden politik bir kukla olduğu"nu yazdı. Batılı ülkelerin Tunus'un içişlerine müdahalelerinden tek cümleyle dahi bahsedilmeyişine de dikkat çeken Chossudovsky, Bin Ali'nin bağımsız karar alıp uygulayan bir "diktatör" değil, yirmi yılı aşkın bir süredir Tunus ekonomisini istikrarsızlaştırmaya ve halkı yoksullaştırmaya hizmet eden IMF politikalarının bekçisi olduğunu belirtti.

Yeni bir "kukla hükümet" mi?
Bin Ali'nin iktidarda olduğu 23 yıl boyunca ülkenin ekonomi ve sosyal politikalarının Washington Konsensüsü tarafından belirlendiğini, dümeninde IMF'nin durduğu makroekonomik yönetimin bu sayede Tunus'un dış alacaklılarının eline geçtiğini belirten Chossudovsky'ye göre, örneğin, halkın tepkisini çeken gıda fiyatlarındaki artışlar da Bin Ali yönetiminin "diktatörlüğü" değil, Wall Street ve IMF kararları gereği idi. ABD ve AB'nin çıkarlarına hizmet eden ve IMF'nin emirlerini yerine getiren Bin Ali yönetiminin bu sayede uzun yıllar iktidarda kalabildiğini vurgulayan Chossudovsky, Batılı ülkelerin Bin Ali'den desteğini çekmesine, IMF'nin ölümcül reformlarının devamlılığı için Tunus'ta bir "rejim değişikliği"ne ihtiyaç duydukları yönünde bir açıklama getirdi.

Halk ayaklanmasının hedefinin dış güçlerin ülke yönetimine müdahalesinden çok Bin Ali yönetimi olduğu, ülkede, neoliberal reformların dayatılmasına karşı çıkan örgütlü bir siyasi hareket bulunmadığını söyleyen Chossudovsky, ABD ve AB'nin hesabının, halkın gözünden düşmüş otoriter bir yönetimin yeni bir kukla hükümetle ikame edileceği uyarısında bulundu.

Tekrarlayan tarih: "Ekmek ayaklanması"
Chossudovsky, Batı medyasının Tunus'taki halk yakalanmasını tarihsel bir bakış açısı olmadan yalnızca iç politikanın bir sorunu olduğu ve "diktatör"ün yerine seçilmiş bir hükümetin iş başına gelmesiyle toplumsal krizin sonlanacağı yönündeki yorumlarının, işsizlik ve yoksulluğun temel nedenlerini gizlemelerine karşı, Tunus'ta 1984'de yaşanan "ekmek ayaklanmaları"nı örnek verdi. Ayaklanmalara neden olan ekmek fiyatlarındaki yüzde yüzlük artışın, Yapısal Uyum Programı gereği IMF'nin Tunus'a dayatması olduğunu hatırlattı. Gıda sübvansiyonlarının kaldırılması, IMF ile yapılan kredi anlaşması gereği idi.

Ülkenin Fransız sömürgesi olmaktan kurtarılışında rol oynayan ve Bin Ali'den önce devlet başkanlığı görevinde bulunan Habib Bourguiba, "ekmek ayaklanmaları"nı halkın üzerine sürdüğü ordu ve polis birlikleriyle bastırdı. Sonuç, eylemci ve seyirciler arasından 50 kişinin ölümü oldu. Kitlesel işsizlik ve artan enflasyon IMF ile sürdürülen ilişkinin Bourguiba dönemindeki sonuçlarından diğer ikisiydi.

Bourguiba, Kasım 1987'de kansız bir darbe sonucunda yerini Bin Ali başkanlığındaki hükümete bırakmak zorunda kaldı. Darbeyle, Bourguiba'nın temsilcisi olduğu 1950'li yılların ortalarında kurulan milliyetçi siyasi yapılanmanın ortadan kaldırılmasının yanında kamu varlıklarının özelleştirilmesinin önünü açmak da hedeflenmişti. Bir diğer sonucu, Fransa'nın Tunus'ta rolü azalırken Bin Ali hükümeti ile birlikte ABD'nin sözünün geçmeye başlaması idi. Darbeyi izleyen dönemde, IMF ile büyük bir anlaşma, AB ile de serbest ticaret anlaşması imzalandı. IMF-Dünya Bankası denetiminde devasa bir özelleştirme programı başlatıldı. Tunus kısa zamanda AB'nin ucuz işgücü cennetine dönüştü.

Tunus'ta yaşanan halk ayaklanmasının birkaç ay öncesinde, Eylül 2010'da ise, IMF Tunus yönetimine gıda ve enerjide sübvansiyonların kaldırılması önerisinde bulundu, ayrıca emeklilik sisteminin özelleştirilmesi için daha sıkı bir ekonomi siyasetine zorladı. Londra, Chicago, New York borsalarında gıda fiyatlarında artış yaşandığı bir dönemde, gıdada sübvansiyonların kaldırılması önerisi, Chossudovsky tarafından "acı ironi" olarak adlandırılıyor.

Bugün resmi kaynakların Tunus'ta yüzde 14 olarak bildirdiği işsizlik oranının aslında çok daha yüksek olduğu, genç işsizlik oranının yüzde ellilere dayandığı, ülkedeki sağlık ve eğitim gibi sosyal hizmetlerin de IMF-Dünya Bankası'nın kemer sıkma tedbirleri nedeniyle çöktüğü biliniyor. Tunus'taki halk ayaklanması yoksullaşma ve işsizliğin doğrudan sonucu olmasına karşın, Dünya Bankası yoksulluk seviyesini Bin Ali yönetimince uygulanan serbest piyasa reformları sonucu düşürüldüğü iddiasını ortaya atıyor. Muhalif araştırmacı Michel Chossudovsky ise, Dünya Bankası'nın, yoksulluk içinde yüzen Tunus'ta nüfusun yalnızca yüzde 7'sinin yoksul olduğu yönündeki "tahmin"ine, nüfusun geri kalan yüzde 93'ünün gıda, konut, sağlık ve eğitim konusunda temel ihtiyaçlarını karşılanmış olması iddiası doğruysa ülkede bir sosyal kriz yaşanmayacağını söyleyerek karşılık veriyor.

(soL-Dış Haberler)