Suriye'ye 'insani koridor' gündemde

Fransa tarafından ortaya atılan "Suriye'ye insani koridor" fikri, Libya'da yaşananlar göz önünde bulundurularak Rusya ve Çin'in itirazlarına yol açıyor. Koridoru açabilecek en güçlü aday ise NATO. Bütün bunlara rağmen, Suriye'ye karşı zaten örtülü olarak bir savaş yürütülüyor.

Geçtiğimiz Kasım ayında ilk kez gündeme getirilen Suriye'de insani koridor oluşturulması planı, yaklaşık iki hafta önce BM Güvenlik Konseyi'nde Suriye tasarısının Rusya ve Çin'in vetosu sonucu engellenmesiyle birlikte, tekrar ısıtıldı. Güvenlik Konseyi'nde Rusya ve Çin'i yumuşatmak amacıyla ortaya yeniden sürülen plan, Suriye'ye yönelik askeri müdahalenin bir ön adımı olarak görülüyor.

Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe, geçtiğimiz çarşamba günü, katliam yaşandığını iddia ettiği bölgelere sivil toplum kuruluşlarının ulaşmasını mümkün kılacak insani koridor planının BM Güvenlik Konseyi'nde tartışılması gerektiğini söyledi. İnsani koridor planını daha önce de önerdiğini hatırlatan Juppe'nin bu planı, Fransa'nın 24 Şubat 2012 tarihinde Tunus'ta yapılacak "Suriye'nin Dostları Temas Gurubu" toplantısında da gündeme getireceği belirtiliyor.

"İnsani koridor": Kuzu postunda kurt
Rusya ve Çin ise, daha sonra NATO tarafından askeri harekat için kullanılabilecek herhangi bir BM kararına, Libya'da yaşananları hatırlatarak karşı çıkıyor. İki ülke de, Libya örneğinin "olumsuz bir vaka" analizi sunduğunu ve BM Güvenlik Konseyi'nin uçuşa yasak bölge oluşturulması kararının, ülkedeki iç savaşın Libyalı "muhalifler" lehine sonuçlanması amacına hizmet etmek üzere NATO tarafından kötüye kullanıldığının altını çiziyor.

Örgütün genel sekreteri Anders Fogh Rasmussen her ne kadar, "Suriye'ye müdahale konusunda herhangi bir niyetleri olmadığı"nı söylese de, insani koridoru koruma görevi için en öncelikli aday, NATO.

İkinci aday ise, "Arap Baharı" sürecinde Batılı emperyalist ülkeler adına üstlendiği misyonu eksiksiz yerine getiren Arap Birliği. Fakat Suriye yönetiminin Arap Birliği'ni insani koridoru kurma ve koruma görevini kabul etmeyeceği tahmin edilmekle birlikte, halihazırda Arap Birliği'nin herhangi bir askeri organizasyonu bulunmaması, bu aşamada sorun olarak görülüyor. Aynı sorun, Suriye içine müdahale konusunda insani koridor dışında gündeme getirilen planlardan bir diğeri, Arap Birliği üyesi Katar'ın önerisi olan "Arap Barış Gücü" konusunda da boy gösteriyor.

İşin Türkiye boyutu ise, daha da sorunlu. AKP hükümeti, Türkiye'nin Suriye ile sınırı olan güneydoğu bölgesi yerine, Akdeniz'den geçen ve Kıbrıs'taki İngiliz askeri üssü tarafından desteklenen bir insani koridoru tercih ediyor.

Amaç ne?
İnsani koridor ile amaçlananın ise, aslolarak, Suriye yönetiminin kendi halkını koruyamayacak derecede zayıf ve gayrimeşru hale geldiği izlenimini oluşturmak kadar, koridor vasıtasıyla ülkeye her tür silahın sokulmasına ve yabancı istihbarat örgütlerinin Suriye içinde daha rahat faaliyet yürütebilmelerine olanak sağlamak olduğuna dikkat çekiliyor.

"Hatay kampı, NATO'nun komuta-kontrol merkezi"
Asia Times yazarı Pepe Escobar da, insani koridor planı hayata geçirilsin veya geçirilmesin, Suriye'ye dönük bir işgalin zaten çoktandır başladığı, görünürde bir NATO saldırısı olmadan da bu ülkeye karşı gizli bir savaş yürütüldüğü yorumunda bulunuyor.

Hatay'daki kampı NATO'nun komuta kontrol üssü olarak tanımlayan Escobar, buradan çift yönlü gerçekleşen istihbaratı ve Suriye'deki silahlı "muhalifler"e yapılan silah sevkiyatı konusundaki iddiaları hatırlatıyor. Kampı, istihbarat, gözleme ve askeri eğitim merkezi olarak kullanıldığını söyleyen Escobar, Suriyeli "muhalifler"in silahlandırılmasının maliyetinin de başta Katar ve Suudi Arabistan olmak üzere Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkeler tarafından karşılandığını belirtirken, ABD'nin İncirlik üssünden de Türkiye yoluyla Suriye'ye silah ve mühimmat sokulduğu iddialarını dile getiriyor.

"Özgür Suriye Ordusu"nun El-Kaide bağlantısı
Pepe Escobar'ın, Suriye "muhalafeti"nin silahlı bölmesi olan ve "Özgür Suriye Ordusu" olarak anılan örgüte dair oldukça ilginç bir vurgusu ise, Batılı emperyalistlerce ve ABD müttefiki Arap ülkelerince desteklenen bu örgütün bir ordu olmadığı, El Kaide bağlantılı birtakım grupların da ağırlıklı olarak bu yapının içinde yer aldığı yönünde. Hatırlanacağı gibi Libya'nın silahlı "muhalefeti"nde de kendini gösteren El Kaide'nin birkaç ay önce Suriye "muhalefeti"ne yardım için bu ülkeye 600 kişi gönderdiği, bu kişilerin Suriye'ye geçişinin Türkiye üzerinden gerçekleştiği haberleri basında yer almıştı. ABD'nin "terör örgütleri listesi"nin en başındaki El Kaide'nin yer aldığı "Özgür Suriye Ordusu"na gizli ve açık desteği, Suriye'de olup bitenler konusunda yeterince fikir veriyor.

(soL - Dış Haberler)