Mısır’da meşruiyet kavgasından iç savaşa doğru

Cuma akşamı Kahire’nin Adeviyye Meydanı’nda 100’den fazla insan öldürüldü. Çeşitli kentlerde Müslüman Kardeşler üyeleriyle sivil gruplar arasında çıkan çatışmalarda da onlarca insan öldü. Ülke, iç savaşa dönüşebilecek derin bir siyasi kriz yaşıyor.

Alper Birdal-soL

Mısır, Cuma günü son üç yılın en kanlı günlerinden birini yaşadı. Anadolu Ajansı, Kahire’nin Rabiatul Adeviyye Meydanı’nda toplanan Müslüman Kardeşler yanlısı kalabalığa yönelik saldırıda ölenlerin sayısının 200 olduğunu öne sürdü. Uluslararası ajanslarsa, kesin bir sayı vermemekle birlikte, genellikle 100’ün üzerinde ölü, binlerce yaralı olduğu bilgisini aktardı.

Ölüm ve yaralanmaların göstericilerin bir ana yolu trafiğe kapamasından sonra güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucunda gerçekleştiği kaydediliyor. Mısır’ın resmi haber ajansı MENA’ya konuşan bir polis yetkilisi, göstericilere karşı gerçek kurşun kullanılmadığını söylese de, bölgeden aktarılan haberlerde birçok kişinin vurularak öldürüldüğü belirtiliyor.

İddiaya göre Adeviyye Meydanı’nın çevresine yerleştirilen keskin nişancılar göstericilerin üzerine ateş açtı. Ülkenin diğer kentlerinde de polis ve askerle Müslüman Kardeş-ler destekçileri arasında çatışmalar yaşandı. İskenderiye başta olmak üzere bazı kentlerde sivil gruplar arasında çıkan çatışmalarda da çok sayıda can kaybı olduğu kaydedildi. İskenderiye’deki olaylarda, kesin olmamakla beraber, 10 kişinin hayatını kaybettiği belirtiliyor.

Meşruiyet krizi
Müslüman Kardeşler yanlılarının Adeviyye Meydanı’nda toplandığı saatlerde, Kahire’nin Tahrir Meydanı’nda da Mursi karşıtlarının eylemi vardı. Yüzbinlerce kişinin katıldığı eylemin çağrısını, darbenin başındaki isim olan ve geçici yönetimde Başbakan Yardımcılığı ve Savunma Bakanlığı görevlerine getirilen Abdülfettah Sisi yapmıştı. Sisi, Çarşamba günü Mısırlıları “teröre ve şiddete karşı mücadelesinde orduya desteklerini göstermeye” çağırmıştı. Mursi karşıtı eylemlerde önemli bir rol oynayan 6 Nisan Hareketi gibi bazı grupların çağrıya olumlu yanıt vermemesine karşın, Tahrir Meydanı’nda bir kez daha yüzbinler toplandı. Bu durum, Mısır’da siyasi iktidarın son üç yıldır süregiden meşruiyet krizinin derinleşerek sürdüğünü gösteriyor.

Bir yanda binlerce Müslüman Kardeşler taraftarı, üç haftadır sokakları doldururken, diğer yandan darbeyi Mursi karşıtı halk hareketinin zorunlu bir sonucu olarak gören büyük kitle dağılmış değil. Üstelik bu kalabalıklar, artık birbirleriyle çatışma noktasına gelmiş bulunuyor. Müslüman Kardeşler, Mursi iktidarının Hüsnü Mübarek’i deviren kitle hareketi sonucunda ve seçimle işbaşına gelmiş olmasının iktidarları açısından yeterli bir meşruiyet zemini oluşturduğunu savunuyor. Buradan hareketle, devrik Cumhurbaşkanı Mursi’nin derhal serbest bırakılmasını ve yeniden görevinin başına dönmesini talep ediyor. Esasında Müslüman Kardeşler’den ibaret olan sözde ittifakın da kendisini “Meşruiyetten Yana Darbe Karşıtı Ulusal İttifak” olarak adlandırması aynı algıya dayanıyor. Ancak bu algı, Mursi’nin devrilmesine yol açan muazzam büyüklükteki kitle hareketini ve yine Cuma günü Tahrir’de toplanan yüzbinleri hesaba katmıyor. Darbenin lideri Sisi’nin halka yaptığı çağrının bu boyutta bir karşılık bulması, darbenin Müslüman Kardeşler’e karşı süregiden tepki zemininde kendisine bir meşruiyet alanı bulduğunu gösteriyor. Zira Müslüman Kardeşler’in eski liderlerinden Kemal Helbavi de El Kuds el-Arabi gazetesine yazdığı yazıda, Sisi’nin çağrısının “bütünüyle mantıksız olmadığını” savunuyor ve şöyle devam ediyor: “Güç sahipleri verdikleri vaatleri yerine getirseydi ülkede istikrar ve güvenlik sağlanmış olurdu. Bu çağrı [Sisi’nin çağrısı kastediliyor] mantıksız görünseydi, halk buna olumlu cevap vermezdi. Ama şartlar çok farklı, çünkü azledilen Cumhurbaşkanı halkın isteklerini yerine germedi ve onlara kulak vermedi.”

İç savaşa doğru
Helbavi, ülkenin giderek daha derin bir krize sürüklendiğini belirttiği yazısında “olan halka oluyor” diye devam ediyor ve çözüm yolu olarak derhal bütün tarafların katıldığı, adil bir seçimin yapılmasını gösteriyor. Bu, aslında darbeyle kurulan geçici yönetimin de izlemeyi taahhüt ettiği yol.

Ancak Cuma günü İskenderiye’de siviller arasında yaşanan çatışmalar seçimin krize çözüm getireceği iddiası konusunda güçlü kuşkular yaratıyor. Müslüman Kardeşler’in bir yılı biraz aşan iktidarı süresince sindirdiği geniş toplumsal kesimlerin örgütle barışmaya istekli olmadığını söylemek de yanlış sayılmaz. Müslüman Kardeşler’in seçimi kazanma ihtimalinen bağımsız olarak, meşru bir iktidar olabilme şansının sıfır olduğu çok açık. Diğer yandan halk hareketinin önüne geçerek, yaptığı darbeyle hareketi kesen, sokakları ve “meşruiyet savunusunu” Müslüman Kardeşler yandaşlarına bırakan ordunun da aynı açmazla yüz yüze olduğuna şüphe yok. Ordunun, meşruiyet sağlamak için değil ama daha gerilimsiz bir siyasi iktidar yaratmak adına Müslüman Kardeşler’i yeniden yasaklamaya çalışması da ihtimal dahilinde. Ancak böyle bir adım, son 3 haftada kitle tabanını konsolide etmeyi başaran örgütün küllerinden yeniden doğmasını beraberinde getirebilir. Böyle bir durumun sonuçlarının nerelere ulaşabileceğini tahmin etmekse zor değil.

Tek çıkış yolu...
Kuşkusuz devrimci bir iktidarın meşruiyeti, toplumun bütünü tarafından kabul edilmesine dayanmaz. Devrimci bir iktidar, meşruiyetini temsil ettiği sınıfın tarihsel çıkarlarından alır. Ancak Mısır’da çatışan siyasi aktörlerin hiçbirinin devrimci bir meşruiyete sahip olduğu söylenemez. O halde tam boy bir siyasi kriz yaşayan Mısır’ın, bu cendereden kurtulmak için tek bir çıkış yolu olduğu artık daha da net görülüyor: Gerçek bir halk iktidarı.