ABD Suriye’ye karşı asker mi topluyor?

Arap Birliği planının Rusya ve Çin tarafından BMGK’de veto edilmesinin ardından, Bulgaristan’a giden Clinton, planı onaylayan 13 ülkenin harekete geçeceğini söyledi. Clinton’dan iki gün sonra ise üst düzey bir ABD heyeti Sofya’ya giderek askeri konuları görüştü.

Cumartesi günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda oylanan Suriye’ye ilişkin Arap Birliği planının Rusya ve Çin’in veto etmesi sonucunda kabul edilmemesi sonrasında ABD’nin diplomatik hamlelerine hız verdiği gözlemleniyor. Geçtiğimiz Pazar Bulgaristan’a giden ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın ziyaretinin amacı Bulgaristan’ın Rusya’ya enerji alanındaki bağımlılığını kırmak, petrol ve doğalgaz tedariğinin kaynaklarını çeşitlendirmek, AB, Balkanlar ve Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendirmek olarak haberleştirilmişti.

Clinton: 13 oy bize yeter
Hillary Clinton, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borissov’la görüşmesinin ardından gerçekleştirilen basın toplantısında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki oylama ve Suriye’ye yönelik politikaların nasıl devam edeceği hakkındaki soruya şöyle yanıt verdi:

“Dün [04 Şubat] Birleşmiş Milletler’de olanlar tam bir garabet. Arap Birliği planını desteklemeyi reddeden ülkeler, Şam’daki gaddar rejimi korumanın sorumluluğunu tamamıyla üstlerine almışlardır. Güvenlik Konseyi’nde yapılan bunca çalışmadan sonra 13’e karşı 2 oy almış olmaları da trajiktir.”

“Arap Birliği planı lehine oy veren13 ülke, [Suriye’de] bir geçişe yol açacak bir siyasi angajman süreci başlatmakla yükümlüdür. Bunu yapamazsak, acımasız bir iç savaşın başlaması olasılığının artmasından korkuyoruz. Kendi hükümetlerinin saldırısı altında bulunan pek çok Suriyeli kendileri savunmaya yöneliyorlar ki bu beklenilir bir durum.”

Clinton sözlerini, Güvenlik Konseyi’nin kararı sonrasında girişimlerini Birleşmiş Milletler dışında yoğunlaştıracaklarını söyleyerek sürdürdü. Esad rejimi üzerindeki diplomatik baskının artırılmak zorunda olduğunu söyleyen ABD Dışişleri Bakanı, Beşar Esad’ın çevresindekilerin de Esad’ın gitmesi gerektiğine ikna edilmesi gerektiğini söyledi. Clinton sözlerini şöyle sürdürdü:

“… önümüzdeki günlerde Avrupa, Arap Birliği ve dünyanın her yerindeki müttefiklerimiz ve ortaklarımızla yakın istişarelerde bulunacağım. Verilen bu 13 oyun sadece Avrupalılar tarafından verilmediğini unutmayın. Bu, şiddete son verilmesi için çaba harcayan birleşmiş bir uluslararası topluluktu. Bu nedenle çok geç olmadan giderek kötüleşen durumdan çıkmak üzere neler yapabileceğimiz konusunda burada ve başka yerlerdeki dışişleri bakanlarıyla istişarede bulunacağım.”

Üst düzey heyet iki gün sonra Sofya’da
Clinton’un Pazar günü gerçekleşen Bulgaristan ziyaretinden iki gün sonra üst düzey bir ABD diplomatik heyeti daha Sofya’yı ziyaret etti. ABD Savunma Bakanlığı Avrupa ve NATO Politikaları Dairesi’nden James Townsend, ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya İlişkileri Dairesi’nden Marie Yovanovich ve ABD Avrupa Komutanlığı’ndan Tümgeneral Mark Schissler’den oluşan heyet, Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı’nı ziyaret ederek, Bulgaristan’ın AB Büyükelçisi olarak atanan bakan yardımcısı Dimitar Tsançev’le görüştü. Resmi olmayan aktarımlara göre ziyarette Bulgaristan ve ABD arasındaki askeri işbirliği üzerine görüşüldü. Heyet ayrıca Bulgaristan Savunma Bakanı’yla da bir araya geldi.

Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan ziyaretle ilgili notta, “savunma alanında ikili ilişkilerden, Bulgaristan ve ABD’nin Afganistan’da ve Batı Balkanlar’da yaptıkları işbirliğine, NATO’nun 2012 Mayıs’ında Chicago’da yapılacak zirvesinden, Ortadoğu ve Kuzey afrika’daki duruma kadar uzanan bir alanda tartışılmış, özellikle Suriye’deki duruma odaklanılmıştır” denildi.

Clinton’un ziyaretinden iki gün sonra gerçekleşen bu temas ve ziyarette konuşulanların içeriğine ilişkin söylenenler, ABD’nin olası bir Suriye müdahalesi için başka ülkelerin desteğini almaya yönelik bir çaba içine girmiş olabileceğini düşündürüyor.

Sebep, “muhalefeti” bir türlü toparlayamamaları mı?
Bu arada Suriye’de sürekli yeni silahlı “muhalif” grupların türediği gözlemleniyor. Önceki gün Ürdün’ün başkenti Amman’da bir basın açıklaması yayımlayan Albay Mahir el Naimi, “Yüksek Devrim Konseyi” adıyla yeni bir silahlı örgütlenme oluşturulduğunu duyurdu. Daha önce Özgür Suriye Ordusu sözcülüğü yapan Naimi, yeni teşkilatın başkanlığını Türkiye’de bulunan General Mustafa Ahmed el Şeyh’in yaptığını ve “Suriye’yi Özgürleştirmek İçin Yüksek Devrim Konseyi”nin Özgür Suriye Ordusu’nu ilga ettiğini söyledi. CNN’e telefonla mülakat veren Naimi, buradaki açıklamalarında da “Bu konsey Suriye’de savaşan insanları temsil ediyor” dedi.

Ancak Naimi’nin açıklamaları Özgür Suriye Ordusu Başkanı olduğunu iddia eden Albay Riyad el Esad tarafından reddedildi. El Esad, “Bu adam yalnızca kendisini temsil ediyor” dedikten sonra “Özgür Suriye Ordusu’yla hiçbir ilişkisi yok… Bu insanlar sadece kendilerini temsil ediyorlar, başka hiç kimseyi değil” şeklinde konuştu.

CNN’e demeç veren bir diğer Suriyeli eski subay da ne Özgür Suriye Ordusu’nun ne de Yüksek Devrim Konseyi’nin, kuşatma altındaki Humus’ta devlet güçlerine karşı savaşan kesimleri temsil etmediğini söyledi. Humus’ta bulunan “El Faruk Taburu”nu temsil ettiğini söyleyen Teğmen Bassim Halid’in, “biz bağımsızız” dediği aktarıldı.

Suriye’de giderek silahlı muhalif grupların ön plana çıkması ve şiddetin tırmandırılmasına karşın, muhalefetin bir türlü derli toplu ve “gerçek” bir görüntü vermemesinin Batı’yı endişelendirdiği düşünülüyor. Dolayısıyla gündeme “ABD bu nedenle başka ülkelerin kapısını aşındırıp, asker topluyor olabilir mi” sorusu geliyor.

(soL-Dış Haberler)