Mazlum Kobani'den ABD'ye Suriye'de kalma çağrısı ve 'çözüm' için iki şart

SDG komutanı Mazlum Kobani, Suriye'de kriz çözülene kadar ABD askerlerinin Suriye'den çekilmemesini istediklerini belirtirken, 'Suriye hükümeti ile anlaşmak için iki temel şartımız var. Birincisi bu bölgenin Suriye Anayasası’nda idari bölgelerden biri olarak kabul edilmesi, ikincisi ise Suriye Demokratik Güçleri’nin kurumsal olarak genel Suriye savunma sistemi içerisinde özerk bir…

Suriye Demokratik Güçleri Genel Komutanı Mazlum Abdi, yaşanan son gelişmelere ilişkin Rudaw'a açıklamalarda bulundu.

ABD'ye Suriye krizi çözülene kadar Suriye'de kalma çağrısı yapan Kobani, yapılan anlaşmalar nedeniyle sınırdan 32 kilometre derinliğe çekildiklerini dile getirdi.

Kobani, "Suriye hükümeti ile anlaşmak için iki temel şartımız var. Birincisi bu bölgenin Suriye Anayasası’nda idari bölgelerden biri olarak kabul edilmesi, ikincisi ise Suriye Demokratik Güçleri’nin kurumsal olarak genel Suriye savunma sistemi içerisinde özerk bir statüye sahip olmasıdır" dedi.

Kobani'nin Rudaw'a yaptığı açıklamalar şöyle:

Geçtiğimiz hafta Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed Rojava’dan bahsetti. Esed’in açıklamaları hakkında sizin görünüşüz nedir? Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğrusu biz Suriye hükümetinin tavrının daha iyi olmasını bekliyorduk. Daha olumlu olması gerekiyordu ama malesef Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed’in konuşmalarının içeriği olumlu değildi. Bu yüzden eleştireceğimiz yönleri var. Elbette olumlu değerlendirebileceğimiz yönleri de vardı ki o da güçlerimizle, Kürt halkı ile diyalog yollarını açık tutmasıydı. Kürtlerle müzakere etmek, anlaşmak, Türk işgalciliğine karşı birlikte durmak istediklerini söyledi. Bunlar olumlu yönleriydi. Fakat Kürt sorunu ve bir bütünen kuzeydoğu Suriye bölgesindeki meselenin çözümü için tavrı yetersizdi. Suriye hükümetinin Demokratik Suriye Güçleri’nin denetimi altındaki bütün bölgeler için tavrı daha olumlu olmalı ve diyaloğa daha fazla açık olmalı, daha güçlü ve cesur adımlar atmalıdır. 

'İKİ ŞARTIMIZ VAR'

Esed’in konuşmalarında dikkat çeken bir ayrıntı da şu an itibariyle tamamıyla bölgeye dönmeyeceklerini söylemesiydi. Ancak durumun yavaş yavaş 2011 öncesine dönmesi gerektiğini ifade etti. Sizin bu açıklama yada bu fikre karşı tavrınız nedir?

Bizim bu konudaki tavrımız açıktır ve her zaman dile getirdiğimiz gibidir. Suriye hükümeti ile anlaşmak için iki temel şartımız var. Birincisi bu bölgenin Suriye Anayasası’nda idari bölgelerden biri olarak kabul edilmesi, ikincisi ise Suriye Demokratik Güçleri’nin kurumsal olarak genel Suriye savunma sistemi içerisinde özerk bir statüye sahip olmasıdır. Biz Suriye savunma sisteminin bir parçası olmaya karşı değiliz ama Demokratik Suriye Güçleri kendi özgünlüğünü korumalıdır. Elbette Kürt sorunu en temel sorundur, Kürt halkının tüm meşru hakları Suriye Anayasası’nda muhafaza edilmelidir.

'BURANIN İSMİ KÜRDİSTAN'DIR'

Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması meselesi üzerine Beşar Esed Suriye topraklarında “Kürdistan” ismini kabul etmeyeceklerini söyledi. Siz “Suriye Kürdistanı” ismi üzerinde ısrar ediyor musunuz?

Asıl olan Kürt halkının varlığı ve üzerinde yaşadıkları topraklardır. Kürt bölgeleri vardır ve Suriye hükümeti bunu kabul etmelidir. Kürt halkı var ama toprağı yoktur diyemezler. Kürtlerin yoğunlukta hatta yüzde 90 oranında çoğunlukta yaşadıkları bölgeler var ve buranın ismi de Kürdistan’dır.

'SURİYE ORDUSU'NDA İKİ KOLORDU OLARAK ÖRGÜTLENEBİLİRİZ'

Suriye ordusuna 5’inci  kolordu olarak katılmanızı istedikleri ifade ediliyorlar. Bu konuda sizin görüşünüz nedir? Ama aynı zamanda Rusların bu konudaki görüşü nedir, onlar ne diyor?

Suriye ordusunda zaten 5’inci Kolordu var ve onlar özel bir güçtür. Ama eğer Demokratik Suriye Güçleri’ni farklı bir güç olarak örgütlemek istiyorsak o zaman belki başka bir kolordu olur. Hatta iki farklı kolordu olur. DSG’nin diğer güvenlik güçleri ile birlikte sayısı 100 bini geçiyor ve büyük bir güçtür. Suriye ordusu içerisinde kendisini iki farklı kolordu şeklinde örgütleyebilir. Sanırım Ruslar bu konuda çok net bir görüşe sahip değiller. Suriye hükümeti gibi de düşünmüyorlar, askeri ve güvenlik durumunun bozulmasını ve kargaşa yaşanmasını istemiyorlar. Fakat yine de net bir görüşleri de yok. Onlarla görüşmelerimiz sürüyor ve henüz nihai bir çözüme varmış değiliz.

'32 KİLOMETRELİK BÖLGEDEN ÇEKİLDİK'

Biraz saçaklı olan bir soru soracağım. Mutabakata göre DSG'nin sınırdan 32 kilometre içeri çekilmesi gerekiyor. Bu çekilme gerçekleşti mi? Çünkü Türkiye hala güçlerinizin bazı bölgede bulunduğunu iddia ediyor. Geri çekilme olan bölgelerde 10 kilometrelik bir sınırda ortak Rus-Türk devriyeleri olacak. Peki bu bölgelerde Rojava Özerk Yönetimi kurumları kalacak mı? Rusya’nın bu konudaki yaklaşımı nedir, razı oluyorlar mı? Bu meseleyi Rusya ile nasıl ele aldınız?

Türkiye ile Rusya’nın anlaşması daha çok askeri konuları kapsıyordu. Resmi olarak DSG’nin bu bölgeden çekilmesi konusundaydı. Şu anda DSG’nin tamamen çekildiğini söyleyebilirim. Ama ifade ettiğim gibi, halkımızı, Kürt halkını hiçbir yerde savunmasız bırakmayacağız, özsavunmasız kalmaycaklar. Resmi olarak Demokratik Suriye Güçleri bu 32 kilometrelik hattın dışında konuşlanmış durumda. Bunu da şu kadar söyleyebilirim; halkımızın savunmasız kalmaması için Ruslarla da anlaşma sağladık. Özerk Yönetim tartışmaların dışında tutuluyor, kurumlar çalışmalarını eskisi gibi sürdürecekler.

'ABD'NİN TÜRKİYE'Yİ ZORLA DURDURMASI GEREKİYOR'

ABD konusuna gelelim. Burada çıkan kasırga Amerikan güçlerinin bölgeden çekilmesiyle başladı. ABD Başkanı Doland Trump Suriye’de ateşkesin başarıyla uygulandığını söylüyor ama burada hala çatışmalar sürüyor. Geçen gün Til Temir’deydim ve o bölgede çatışmalar yaşandığına şahit oldum. Siz ne diyorsunuz, ateşkes başarıya ulaştı mı? Burada olanları Amerikalılara nasıl anlattınız?

Hayır, ateşkes gerçekleşmiş değil. Türk devleti bir saatliğine bile ateşkese saygı duymadı ve hala saldırılarına devam ediyor. Dün akşam da bu sabah da saldırılarını sürdürüdüler. Hava saldırıları, bombardımanlar devam ediyor. Hatta bazı bölgelerde Suriye hükümet güçleri bizimle onlar arasındaki temas hattında kaldı, Suriye askerlerini de vurdular, esir aldılar, öldürdüler. Türk devleti saldırılarına devam ediyor ve bunu gizlemiyor da. Açıkça bu kadar ilerledik, bu kadar köy ve yerleşim yeri kontrol ettik diyorlar. Bu nedenle ABD’nin elindeki bilgiler dakik ve teyid değil. ABD ile aramızda koordine sağlayan Ortak Harekat Merkezi de söylediklerimin doğru olduğunu biliyor, görüyorlar. Üstlerine verikleri raporlarda Türkiye’nin ateşkese saygı duymadığı, ihlal ettiği, sivilleri hedef aldığı bilgileri yer alıyor. Bu açık bir konu. Bu yüzden biz ABD’den resmen garantörü oldukları ateşkes anlaşmasını gözden geçirmelerini ve bu konuda üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmelerini istedik. Ateşkesi uygulaması için Türkiye’ye baskı kurmalarını, buna uymadığı için de anlaşmada öngörülen ekonomik yaptırımları uygulanmaları gerektiğini belirttik. ABD’nin şu an yapması gereken de budur. Türkiye’yi zorla durdurmaları gerekiyor.

'ABD KRİZ ÇÖZÜLENE KADAR SURİYE'DE KALSA DAHA İYİ'

ABD şimdi de petrol kuyularını korumak için Rojava’ya geri dönüyor ama bu defa tanklarını da getiriyor. ABD sadece petrol kuyularını korumak için mi Rojava’ya geri dönüyor? Amaç petrol kuyularıysa neden tank getiriyor? Kaldı ki IŞİD’in petrol bölgelerini kontrol edecek gücü de yok. Nedir durum?

Özü itibariyle ABD geri çekilme kararı aldı ve bu üçüncü defadır böyle bir karar alıyor. Başkan Trump çekilmekte kararlydı ve bu çerçevede güçlerini Kobani, Minbic, Tabka ve diğer bazı bölgelerden çektiler. Fakat daha sonra Trump’ın bu kararına karşı güçlü bir muhalefet oluştu, Kongre ve diğer güç merkezleri karşı çıktı. Gerek askeri ve gerekse de siyasi dostlarımız Trum yönetiminin bu kararına karşı çıktılar. Trump’ın makamı tehlikeye girdi. Fransa, Almanya, İngiltere ve diğer devletler karşı çıktı. En önemlisi de güçlerimiz çok güçlü bir direniş sergiledi. Öyle tahmin ettikleri gibi Türkler gelecek ve bu bölgeyi kolayca alacak şeklinde olmadı. Büyük bir savaş yaşanacağını ve bu meselenin daha çok uzun süreceğini, bunun da sorumluluğunun sonuçta ABD’nin boynunda kalacağını gördüler. Özellikle de Kürt halkını bitirme tehlikesi mevcutken. Sadece demografik yapının değiştirilmesi değil, Kürt halkının tümden kendi topraklarından sürülmesi ve ilhak gibi büyük bir tehlike durumu varken. Tüm bunlar çok önemli konular olarak öne çıktı ve ABD kamuoyu ve siyasetinin Trump’a kararını gözden geçirmesi için baskı yapmasına yol açtı. Bu yüzden ABD yönetimi geri adım attı ve yeni bir proje hazırladılar. Bu proje Suriye’nin doğusunda konuşlanma şeklinde oldu. asıl sebep elbette petrol değil. Hepimiz de ABD’nin bu bölgedeki petrole ihtiyacı olmadığını iyi biliyoruz. Onlar, “amacımız bu petrolün IŞİD ve Suriye rejiminin kontrolüne girmemesidir” diyor. Ama herkes de biliyor ki burada kalmaları gerekiyordu ve şimdi de bunu gerekçe gösteriyorlar. Kararın gözden geçirilmesi için böyle bir gerekçe yaratıldı. ABD’nin buradaki varlık sebebi petrol değil, petrol de olmayacak. Burada yeni bir denge kurulmuş durumda ve ABD de bu dengenin bir yerinde yer almak için bölgede kalması gerektiğini biliyor. Yine ABD yönetimi üzerindeki baskıların hafifletilmesi için böyle bir karar alındı. ABD güçlerinin bu şekilde ne kadar burada kalacağı belli değil. Bizim için önemli olan şu; biz hiçbir zaman ABD güçleri sonuna kadar burada kalsın ve bizi korusun demedik. Böyle bir talebimiz ne ABD ne de başka güçler için olmadı. Biz sadece ABD öncülüğündeki uluslararası güçlerin Suriye sorununa bir çözüm bulununcaya kadar burada kalmaları gerektiğini savunuyoruz. Suriye’de yeni anayasa yazılınca ve yeni bir siyasi sistem kurulunca uluslararası güçlerin görevi de bitmiş oluyor ve o zaman çekilebilirler. Tekrar söylüyorum; en doğrusu şu, tekrar tekrar çekilme kararı alınacaklarına “Suriye krizi çözülene kadar, Suriye’de yaşayan tüm hakların haklarını garanti altına alan bir anayasa yazılana ve tüm kesimleri kapsayan bir siyasi sistem oluşturuluncaya kadar burada kalacağız. O zaman görevimiz de bitecek ve geri döneceğiz” deseler daha iyi olur. Bizim de talebimiz bu çerçevededir.