Almanya'nın sorumluluğu ve bir duvar hikâyesi

Berlin Duvarı'na karşı yıllarca "özgürlük" propagandası yapan Alman devlet ve tekelleri, şimdi yeni duvarları "insanî" olarak pazarlama derdinde...

Tevfik Taş

Zamanında Berlin Duvarı konusunda en keskin eleştirileri yapan Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) partisinin üst düzey yöneticisi olup ülkenin sayılı inşaat şirketleri arasında sayılan BAUER AG'nin Yönetim Kurulu Başkanı Thomas Bauer, ABD hükümetinin Meksika sınırına örmeyi düşündüğü 21 bin kilometrelik duvar ihalesine başvuran 700 şirket arasında çıkınca ülke kamuoyu yapılan iş etik mi diye ikiye bölündü.

Malûm, Alman burjuva siyaseti yıllarca Berlin Duvarı üzerinden Demokratik Alman Cumhuriyeti aleyhine propaganda yapmıştı ve halen de yapmaya devam ediyor. Bu propaganda mekanizmasının en tepesinde oturanlardan biri de BAUER AG'nin şefi Thomas Bauer'di. Thomas Bauer bu kadarla da kalmamış, duvar yıkıldıktan sonra 1996'da ''İnşaat Sektöründe Etik Yönetim'' adında bir de dernek kurmuştu. 

Şimdi Alman kamuoyunun bir kesimi haklı olarak soruyor: Etik bunun neresinde?

DUVAR VAR, DUVAR VAR...

Berlin Duvarı, inşa edildiği 13 Ağustos 1961 yılından yıkıldığı 9 Kasım 1989 yılına kadar geçen 28 yıllık sürede bir ilke imza atmış, tarihte ilk kez bir Alman devleti toprağından savaş çıkartılmasına olanak verilmemişti.

Duvar sayesinde batıda işçi hakları fazla budanamamış, Almanya'nın emperyalist tarafı, bugün olduğu gibi, diğer halklara karşı parasını kırbaç olarak kullanamamıştı.

Bunlar hep Berlin Duvarı sayesindeydi. 

Ama Berlin Duvar'ı kötüydü ve yıkılmalıydı. Yıkıldı da. 

Sonuç?

Alman emperyalizminin eli boşa çıkmıştı; Yugoslavya'ya saldırdı NATO güçleriyle birlikte. Afganistan'ın tarumar edilesinde aktif  'görev' alan Alman emperyalizminin sosyal demokrat partili Savunma Bakanı, Friedrich Ebert Vakfı'nın eski yönetim kurulu başkanı Peter Struck, ''Federal Almanya'nın güvenliği Hindikuş dağlarında da savunulur'' diyebilecek kadar gemi azıya alabilmişti.

Peter Struck bu lafı Berlin Duvarı'nın yıkılması sayesinde edebilmişti.

İkinci Dünya Savaşı sonrasının en kapsamlı işçi hakları gaspı yine bir sosyal demokrat olan Gerhard Schröder hükümeti döneminde ''Agenda 2010'' adıyla yürürlüğe sokulmuştu.

Kazanılmış haklara yönelik bu kapsamlı saldırı da yine duvardan sonra oldu...

Demek ki, duvar örmek her zaman kötü olmadığı gibi her duvarın yıkılması da iyi olmak zorunda değildir. En azından Berlin Duvarı örneği burada kurulan önermenin ilk kısmı için kesinkes geçerlidir.

DUVARIN KADAR KONUŞ

Berlin Duvarı'nın varlığını Soğuk Savaş'ın ideolojik mızrak ucu yapan emperyalist koro, çözülmenin ardından freni patlamış tır gibi önüne gelen her şeyi yıkıp geçmekte kararlıydı.

Nihayetinde 1994'de İsrail yoksul Filistinlileri daha da baskılayıp, yurtlarına el koymak için 90 bin zeytin ağacını söküp atarak yedi metre yüksekliğinde, 790 kilometre uzunluğunda ilk duvarını inşa etti. 

2006'da Bush Meksika sınırına 1125 kilometrelik çit çektirmek için ilk adımını attı. Şimdi de Trump bu çiti beğenmeyip, çevredeki doğal koruma alanlarını ve yerleşkeleri tarumar ederek yaklaşık 3 bin 200 kilometre uzunluğunda, 9 metre yüksekliğinde, 1 metre 80 santim derinliğinde 21 milyar dolar maliyetli bir duvar projesi ile ortaya çıktı. Projenin iki yıl içinde bitmesi planlanıyor. Trump ayrıca, parayı da yoksul Meksikalılardan almayı talep ediyor!

28 yıllık Berlin Duvarı'nda sınır güvenliğinden sorumlu askerler dahi ölen insan sayısı 180 ile 245 olarak açıklanıyor. Telaffuz edilen en yüksek sayı, 245. Elbette insan hayatı sayıdan çok öte bir şeydir. Ancak, niceliğin önemsizliğini kimse iddia etmeyecektir herhalde.

Oysa hem İsrail'in Filistinlilere karşı çektiği duvarında, hem de ABD'nin Meksikalılara karşı çektiği  duvarında kelimenin gerçek manasında ''her gün insanlar ölüyor''. Die Zeit gazetesinden Christina Felschen'in ABD'nin Meksika sınırınına atfen söylediği ''Am Zaun des Todes''de yani ölüm çitinde yalnızca 1998 ile 2016 yılları arasında ölen insan sayısı 6951'dir.

PEK ETİK AÇIKLAMALAR, İNSANî DUVARLAR

Onlarca dernek ve vakfın 'saygın' üyesi Thomas Bauer kamuoyundan gelen tepkiler üzerine ''Biz, yalnızca ilgilenenler listesindeyiz, ihale listesinde değiliz'' diye kurucusu olduğu etik derneğinin ilkeleri ile uyumlu bir manevra yaptı ve Meksika sınırına duvar çekilmesi fikrini ''katlanılamaz ve yanlış'' bulduğunu açıkladı. Pek etik bir açıklama oldu!

Sözü geçen 700 listelik ihale sıralamasında logosu LBGO olan bir Alman şirketi daha basına yansıdı. Açılımı Leopold Brown Goldbach Archittekten olan bu logodaki şirket önce hiçbir açıklama yapmazken, olası tepkileri hesaba katarak, ilginç bir savunmada bulundu. Süddeutsche Zeitung'un haberine göre, ''İki ülke arasında hakiki bir duvar inşa etmek istemiyor''larmış. Duvar konusunda kendilerini ''insanî açıdan sorumlu'' hissediyorlarmış. Olsa olsa bu proje onlar açısından duvar fikrine karşı geliştirilmiş ''bir çeşit sanat''mış...

Evet, bu da bir duvar hikayesi.  Daha doğrusu, duvarın kadar konuş hikayesi.