Sosyal devlet derken?..

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı Türkiye'de sosyal devlet olgusunu hayata geçiren ilk iktidar olduklarını iddia etti.

soL (HABER MERKEZİ) Bir iş adamı tarafından yaptırılan okulun açılışı için eski meclis başkanı Bülent Arınç ile birlikte Malatya'ya giden Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı Türkiye'de sosyal devletin ilk uygulamalarının AKP iktidarı döneminde hayata geçirildiğini iddia etti. Yaptıklarının sosyal devlet kavramı ile açıklanabileceğini söyleyen Yazıcı, "vatandaşımıza sosyal devletin ne olduğunu gösteren ilk iktidarız" şeklinde konuştu.

2002 yılında iktidara gelmesinden itibaren özelleştirmede en cüretkar adımları atan AKP'nin bu dönem boyunca istihdam yaratan politikalar açısından da büyük bir geriye gidişi temsil ettiği biliniyor. Sosyal devletin olmazsa olmazlarından tarım desteklerini asgariye indiren hükümet temsilcilerinin sosyal politika kavramından ne anladığı merak konusu. Yakın dönemde ise Dikili Belediye Başkanı'nın "10 tona kadar suyun ücretsiz kullanılması, belediyeye ait sağlık merkezinde ücretsiz muayene ve tahlillerin yapılması, öğrencilerin evlerine belediye otobüsleriyle ücretsiz bırakılması" gibi hizmetler vermesi nedeniyle başına gelenler hatırlandığında AKP'nin sosyal devletin temel prensipleriyle dahi kavgalı olduğu anlaşılıyor.

Sosyal devlet olgusu ile sadakacılığı birbirine karıştıran AKP, eğitim ve sağlık gibi temel devlet görevlerini de, devlete bırakılmaması gereken işler olarak tanımlıyor. AKP bir yandan okul yapımını patronlara devrederken, diğer yandan bu durumu bir başarı olarak sunmaya çalışıyor. Yazıcı "Eğitime dönük harcama yapanlar, yaptığı harcamanın tamamını gider olarak gösterebiliyor" sözleriyle eğitim için nasıl kaynak bulunduğunu anlatmaya çalıştı. Oysa ki, büyük şirketlerin bütçeleri açısından büyük bir kalem oluşturmayan okul yapımı, bu şirketler tarafından vergi yükünü azaltmada araç olarak kullanılıyor.

Bakan Yazıcı konuşmasında, her eğitim öğretim yılında öğrencilere kitapların sıraların üzerinde teslim edildiğine dikkat çekerek, her eğitim öğretim yılı başında 70 milyon YTL'nin öğrencilerin önlük ve defter ihtiyaçlarını karşılamak için sosyal amaçlı kaynak olarak ayrıldığını söyledi. Bu kaynakların nasıl tüketildiği ve hangi kurumlara aktarıldığıyla ilgili geçtiğimiz günlerde basında çıkan haberler hatırlandığında gerçeklerin halka sunulandan daha farklı olduğu görülüyor. Hatırlanacağı üzere, kitapları taşımak için verilen poşetlerin tedarikçisine dahi oldukça yüksek miktalarda ödeme yapıldığı ortaya çıkmıştı. Kaynakların çarçur edilmesinde daha büyük bir skandal, ilaç tekelleri ile devlet arasındaki ilişkilerde yaşanmakta. Türkiye yıllardır Roche firmasına ödenen milyon liraları konuşuyor. Bütün bu veriler, Bakan'ın sosyal devlet olgusundan patronlara kaynak aktarmayı anlamış olabileceğini düşündürüyor.