Hizbullah’ın “sivil” kolları

“Ölüm kuyuları”, “domuz bağı” ve “arkadan tek kurşunla adam öldürme" yöntemleriyle bilinen Hizbullah, artık dernekler üzerinden çalışmalarını sürdürüyor. Gericilerin, liberallerin "Hizbullah değişti" söylemlerinin arkasında ise, Hizbullah zihniyetinin yoluna "sivilleşerek" devam etmesi var.

2000’li yılların başında ölüm evleri ile gündeme gelen, vahşi cinayetleri ile topluma korku salan Hizbullah’ın uzun süredir farklı bir şekilde çalışma sürdürdüğü biliniyor. Sivil toplum kuruluşları, yayın evleri, dershaneler üzerinden örgütlenen ve toplumsal tabanını genişleten Hizbullah, örgüte yönelik operasyonla ortaya çıkan ve hafızalarda yer eden görüntüyü unutturmaya çalışıyor. Ancak bu gerici örgüte biraz daha yakından bakıldığında Hizbullah’ın hedeflerinde en ufak bir değişiklik olmadığı göze çarpıyor.

Örgütün eskiden olduğu gibi dini duyguları kulllanarak Kürtleri etrafında toparlamaya çalıştığı ve yeni bir “huruç” için zemin yokladığı iddia ediliyor. "Din sömürüsüyle" Kürtler arasında taraftar toplamaya çalışan Hizbullah'ı yine devlet ve AKP destekliyor.

Değişen ne?
Geçmişe dair en ufak bir özeleştiri yapmadığı bilinen ancak “sivilleştiği” söylenen Hizbullah’ın söylemlerindeki gerici-şeriatçı çizgi ise varlığını sürdürmeye devam ediyor. Basında yer alan haberlerde ve emniyet raporlarında da örgütün değişmeyen çizgisi vurgulanıyor. 2009’da Newsweek dergisinde yayımlanan bir haberde değerlendirmelerine yer verilen bir emniyet yetkilisi , “Liderleri öldürüldüğünde örgüt mensupları ipi kopmuş tespih taneleri gibi etrafa dağılmışlardı. Yeniden bir araya geldiler. Yeterince güçlü olmadıklarından şimdilik sivil toplum görüntüsündeler. Ama her zaman tehlike arz eden bir yapıdan bahsediyoruz çünkü büyük ihtimalle en iyi bildikleri işten vazgeçmeyeceklerdir” dedi. Sivilleştiği söylenen Hizbullah’ın silahları gömdüğü söylenirken, diğer yandan çökertilen silahlı kanadın hâlâ bir şekilde varlığını sürdürdüğü de iddia ediliyor.

Örgüt mensuplarının avukatlığını da yapan Mustazaflar ile Dayanışma Derneği (Mustazaf-Der) Genel Başkanı Mehmet Hüseyin Yılmaz, “Hizbullah gibi bir örgütün, kendini feshetmedikçe, birkaç operasyonla bitmeyeceğini” söyleyerek değişen çok fazla şey olmadığını ortaya koymuştu. Yine Newsweek’te yayımlanan haberde, Umut-Der Genel Başkanı İsa Aydın, “Kafamı kesseler Hizbulşeytan olmam. Çünkü Kur’an’ın tabiriyle bir Hizbullah bir de Hizbulşeytan vardır. Arif olan anlar” sözleriyle değişmeyeceklerini göstermişti.

Dernekler ile yayılıyor
Asıl olarak İran İslam Devrimi’nden etkilenerek kurulduğu söylenen ancak bölgede PKK’ye karşı kullanılan Hizbullah, bir süredir varlığını kurduğu dernekler üzerinden sürdürüyor. Hizbullah’ın en yaygın ve en bilinen derneği, Mustazaf-Der. Mustazaf-Der 2004’te, aralarında Hizbullah davasından yargılanan ve hüküm giyen kişilerin de bulunduğu bir grup tarafından Diyarbakır’da kuruldu. Dernek, kısa sürede başta Güneydoğu olmak üzere Türkiye genelinde şube ve temsilcilikler açtı. Hizbullah’ın felsefesine yakın dernekler bunlarla sınırlı kalmadı. Son birkaç yıl içinde Batman, Urfa, Adana, Ağrı, Bingöl, Bursa, Gaziantep, İzmir, Konya, Mersin, Siirt, Van, İstanbul gibi pek çok ilde farklı isimler altında farklı dernekler ortaya çıktı.

Mustazaf-Der’in yanı sıra Muhtaçlar ile Dayanışma Derneği (Umut-Der), Bilim ve Gelişim Derneği (Bilge-Der), Toplumsal Dayanışma ve Şura Derneği, Anadolu İlim Derneği, Şefkat Eli Derneği, Sason Rahmet Pınarı Derneği, Beşiri Hizmet Derneği, İkra Eğitim Derneği, Semere-Der, Sevgi-Der, Hür-Der, İhya-Der, Dost-Der, Akid-Der, İlim-Der, Sahabe-Der, Cami-Der, Köy-Der ve Sağ-Çev-Der en bilinenleri. Bu derneklerin yöneticilerinin çoğunlukla Hizbullah davasından gözaltına alınmış, hapis yattıktan sonra tahliye olmuş kişiler olması dikkat çekiyor.

Diyarbakır’da üniversiteye hazırlık dershanesi İntegral, Mustazaf-Der üyelerince işletiliyor. Ayrıca bölgedeki üniversitelerde okuyanların kaldığı öğrenci evleri var. Yine aynı çizgideki Yeni Müjde, Yeni Haber gazeteleri, Doğruhaber adlı haftalık gazete, İnzar adlı aylık dergi Çağrı FM’in yanı sıra örgütün televizyon kurma amacında olduğu da biliniyor. İlke adında da bir haber ajansları mevcut.

Aksiyon neden Hizbullah aleyhine yazdı?
Hizbullah’ın bölgede DTP’nin yanı sıra Gülen hareketi ile de karşı karşıya gelebildiği biliniyor. Gülen Cemaati’nin yayın organlarından Aksiyon’da çıkan bir haberde, Hizbullah’ın El-Kaide ile bağlantığı olduğuna dikkat çekiliyordu. “Hizbullah'ın 'derin sızma' planı” başlıklı haberde şu ifadelere yer verilmişti:

“Hizbullah, her ne kadar kendini bağımsız bir örgüt olarak lanse etse de birçok kanlı eylemi bulunan El-Kaide ile ciddi irtibatı bulunuyor. 2007’de Bingöl’de yapılan bir operasyonda Hizbullah militanı Muhammed Yaşar ve kendine bağlı bir ekibin El-Kaide ile ilişkisi ortaya çıkmıştı. Bingöl ve Kocaeli polisinin başarılı operasyonları sonucunda çok sayıda Hizbullah ve El-Kaide mensubu tutuklandı. Ekip birçok eylem ve bombalama planlamıştı. (...)Hitabeti ve dinî bilgisi iyi olan Hizbullah militanlarının El-Kaide ile işbirliği yaptığı ve ortak hareket etmeye başladıkları, İstanbul’da Nisan 2008’de düzenlenen operasyonda daha da netleşti. Sadece İstanbul’da 33 Hizbullah ve El-Kaide mensubu yakalandı. Benzer şekilde Diyarbakır’da yapılan operasyonlarda yakalanan Hizbullah üyesi M. Fatih Yıldız’ın Afganistan’a gidip geldiği tespit edildi. Ardından 11 kişi silahlarla birlikte yakalandı. Ankara’da şehir sorumlusu Mehmet Şerif Onuk’un yakalanması da Hizbullah-El-Kaide işbirliğini bir kez daha deşifre etti. Raporlara göre, Hizbullah aynı zamanda El-Kaide için militan devşiren bir örgüt.”

İlköğretimde türban için mücadele ediyorlar
Diyarbakır'daki 2'nci Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından geçen Nisan ayında ‘Terör örgütü Hizbullah'ın amacı doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu' gerekçesiyle kapatılmasına karar verilen, itiraz üzerine dosyası Yargıtay'a gönderilen Mustazaf-Der Genel Başkanı Mehmet Hüseyin Yılmaz, "Başörtüsü ilköğretim okullarında serbest bırakılmalı" demiş, bu açıklaması ile çok tartışılmıştı.

2007 yılında Kutlu Doğum Haftası nedeniyle düzenlenen ve çocuklara türban takılan gösteri o dönemde Genelkurmay’ın yayımladığı muhtıranın temel hedeflerinden biri olmuştu. Son birkaç yıldır bölgede oldukça şaşalı biçimde organize edilen Kutlu Doğum etkinliklerinde derneğin gövde gösterisi yaptığı görülüyor.

"Namus ve din söz konusu olunca gözümüz karadır"
2009 yılında DTP bünyesindeki Yurtsever Demokratik Gençlik Kadın Komitesi’nin başlattığı, ‘Kadınız, kimsenin namusu değiliz. Namusumuz özgürlüğümüzdür’ kampanyasına öfkelenen Mustazaf-Der Batman üyeleri bir protesto eylemi yapmıştı. Derneğin Batman Şube Başkanı Veysi Gültekin, “Bu çirkin söz, bizim kadınlarımızın sözü değildir. Bu söz, namusu ve dini söz konusu olunca, gözü kara olan Müslüman Kürt’ün sözü değildir. Bu sözü ailesini kıskanmayan, namus mahrumu Komünizmin ‘Kadın toplumun ortak malıdır’ sözünün ta kendisidir” diyerek, nasıl bir mantıkla hareket ettiklerini de göstermişti.

Geçtiğimiz yıl yine Batman'da, Türkiye Dans Federasyonu tarafından açılan tango kursuna başlayan genç çiftlerin Mustazaf-Der tarafından tehdit edildiği basına yansımıştı.

(soL - Haber Merkezi)