Cezaevleri çok iyi ama kıymet bilinmiyor!

Dün Zaman gazetesinde yer alan bir haber, cezaevlerinin ne kadar "güllük gülistanlık" olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu. Habere göre, cezaevinde düzenlenen "dini sohbetler" bunun kanıtıydı. Oysa cezaevleri, mahkumların ve tutukluların hak gasplarıyla daha çok gündeme geliyor.

Dün Zaman Gazetesi’nde yer alan Aslıhan Köşşekoğlu’nun haberine göre, Bakırköy Kadın ve Çocuk Cezaevi'ndeki mahkumlara Kuran dersleri veriliyor ve bu sayede mahkumlar “cezaevi günlerini fırsata çeviriyor”. Haberdeki bilgilere göre vaize Sümeyra Özkan ve Halime Yıldız üç buçuk yıldır Bakırköy Kadın ve Çocuk Cezaevi’nde Kuran dersleri veriyor, dini sohbetler düzenliyor. Böylelikle mahkumlar cezaevinde “işe yaradıklarını düşünüyor, şükretmeyi öğreniyor, güzel zaman geçiriyor, cezaevi günlerini fırsata çeviriyor”.

Cezaevlerinde Kuran derslerine, dini sohbetlere izin verilirken ve Zaman Gazetesi buna dayanarak cezaevi günlerinin mahkumlar için bir fırsat olduğunu söylerken mahkumlardan ve yakınlarından gelen haberler ve bilimsel veriler “cezaevleri günlerinin” hak gasplarıyla, insanlık dışı muameleyle geçtiğini söylüyor. İşkenceler, kötü muameleler ve hasta tutsakların göz göre göre ölüme gönderilmesi bir yana cezaevleri radyo dinlemenin, kitap okumanın, mektup göndermenin, “nefes alma”nın dahi yasaklandığı yerler.

“Mektuplar sakıncalı, yok edilmeli”
Mahkumların cezaevlerinde uğradığı hak gaspları “yetmiyormuş” gibi, bu hak gasplarını kamuoyuna duyurmak için yazılan mektuplara da el konuluyor. Özellikle devrimci tutsaklara, uydurma tutanaklarla iletişim(telefon, mektup) ve ziyaret yasakları getiren Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nin, geçtiğimiz Eylül ayında tutsakların gazetecilere yazdığı mektuplara el konulduğu ortaya çıkmıştı. On altı tutuklu ve hükümlünün cezaevinde yaşadıkları hak gasplarına dikkat çekmek adına aralarında Derya Sazak, Nuray Mert, Umur Talu, Hüseyin Akyol, Özgür Mumcu ve Yıldırım Türker’in de bulunduğu birçok gazeteciye göndermek istediği mektuplara sakıncalı olduğu gerekçesiyle el konulmuştu.

Zaman Gazetesi’nin, orada geçirilen günleri fırsat olarak sunduğu Bakırköy Cezaevi’ni, bir buçuk yıl orada kalan öğretmen Emriye Demirkur “İstanbul’un göbeğinde ama içerideki çığlıkları kimse duymuyor” şeklinde anlatmıştı. Geçtiğimiz yıl Birgün Gazetesi’ne Bakırköy Cezaevi’nde yaşadıklarını anlatan Demirkur, beş dakika uzaklıktaki Bakırköy Devlet Hastanesi’ne gitmek için sekiz ay beklediğini, sağlık hakkının engellenmesi sebebiyle pek çok mahkumun hastalıklarının kronikleştiğini ifade etmişti. Yirmi dört kişilik koğuşta otuz beş kişi kaldıklarını söyleyen Demirkur, iletişim haklarının da sürekli gasp edildiğini belirtmişti: "Gönderdiğimiz mektuplar ve fakslar cezaevi yönetimi tarafından kaybediliyor, ulaşmadıklarını aylar sonra öğreniyoruz. Ve bu mektupların akıbetinin soruşturulması için yaptığınız tüm girişimler, hazırladığınız dilekçeler, suç duyuruları cevapsız kalıyor. Yani siz kör kuyuya taş atmış oluyorsunuz."

Geçtiğimiz ay Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ndeki tutuklu ve hükümlüler toplu halde yazdıkları mektupları basına göndererek yaşadıkları hak gasplarını anlatmıştı. Mektuplarda keyfi uygulamalarla getirilen yasaklamalar, mektuplara el konulması, havalandırma sürelerinin kısaltılması gibi birtakım uygulama öne çıkmıştı. Turaç Solak ve arkadaşlarının gönderdiği mektuplarda ise dört ayda yüz iki mektuba el konulduğu ifade ediliyordu: “Haziran ayında 27 tane mektubumuz engellenirken, Temmuz ayında 11, Ağustos ayında 49, Eylül ayında ise 15 tane mektubumuz engellendi. Yani sizin de anlayacağınız 4 ayda, 34 tutuklunun yazmış olduğu 102 mektup hakkında ‘yok et kararı’ alındı. Yayın engellenmesi, disiplin cezaları ve diğer uygulamalardan hiç bahsetmiyoruz bile.”

Kitap okumak yasak
İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi 2008 yılında yaptığı açıklamayla Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu ve hükümlülerin bilimsel içerikli kitapları okumalarına izin verilmediğini duyurmuştu. Açıklamaya göre cezaevine alınmayan kitaplar şöyle: Enerji Sempozyumu Bildirileri, TMMOB Sanayi Kongresi Tutanağı, Elektrik Mühendisleri Odası’nın yayımladığı ‘Türkiye Karanlıkta Kalmasın’ adlı kitap, tüm kitapçılarda ve sahaflarda rahatlıkla bulunan İlya Ehrenburg’un Dipten Gelen Dalga adlı kitabı, dergiler, günlük gazeteler.

Trabzon Cezaevi’nde radyo ticareti
Ocak ayında, sekiz cezaevinde incelemelerde bulunan BDP milletvekilleri, hazırladıkları Cezaevlerinde Yaşanan Hak İhlalleri Raporu’nu TBMM’de düzenledikleri basın toplantısıyla kamuoyuna açıklamışlardı. Buna göre Trabzon Cezaevi’nde kısa dalga yayın yapan radyolar tutuklulardan alınıyor ve FM yayını yapan radyolar hükümlülere satılıyor. Cezaevi müdürü ise FM yayın yapan radyoların satımının yasal bir zorunluluk olduğunu söylüyor. Erzurum Cezaevi’nde ise radyo dinlemek tamamen yasaklanmış durumda. Tutsaklara radyo verilmiyor, dışarıdan gelen tutukların radyolarına da el konuluyor. Ayrıca kütüphane çok yetersiz ve çoğunluğu dini kitaplardan oluşuyor.

Raporda yer alan diğer bilgilere göre cezaevlerindeki başlıca sıkıntılar hijyen, tutsakların tedavisi, yeme-içme, sıcak su, havalandırma, iletişim, sohbet ve iç görüş gibi konularda yaşanıyor.

(soL - Haber Merkezi)