‘Baba’ya kalkan eller taş olur!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı “Demirel-sol el ele” tartışması sürüyor. Bugün AKP’de cisimleşen sağ, Demirel’e karşı neredeyse Deniz Gezmiş’i bile sahiplenmeye çalışır görünürken, işin doğrusu, AKP’nin “babası” Demirel’in izinden gittiği.

Süleyman Demirel, “CHP ile yakınlaştığı” gerekçesiyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından son dönemde özellikle miting kürsülerinde sert bir biçimde eleştiriliyor. Demirel’in “ikinci milli şef” halinde geldiğini iddia eden Erdoğan, “Otur oturduğun yerde, 87 yaşındasın hala ortalığı karıştırıyorsun” demişti.

Başbakanın “işaret fişeği”ni görenlerden birisi, Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç oldu. “Türk solu Baba’yı buldu” başlıklı “kelime oyunlu” yazısında, Ataol Behramoğlu’nun bir televizyon programında Süleyman Demirel’e övgüler düzdüğünü iddia eden Kekeç, sola küfretmek için “Solcu Demirel” efsanesini kullandı.

Türkiye solunu, “‘devrimin şafağı yakın’ deyip, sağda solda örgütçülük oynamakla” suçlayan Kekeç, teoriye sarılıp İdris Küçükömer’i hatırladı: Türkiye sağ sol, sol da sağ idi! Solcu veya sağcı gibi görünenler, aslında hep İttihat ve Terakki’den gelmekteydiler.

Kekeç’in tartışmaya en büyük “katkısı” ise, Süleyman Demirel’in Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamları yönünde oy kullanırken “üçe üç” diye tempo tuttuğunu hatırlatmak oldu. Bilindiği üzere, Denizlerin “üçlüsü”nün karşısında, Menderesler bulunuyordu. Kekeç’in verdiği bu bilgi karşısında, Ahmet Kekeç ve diğer “yandaş”ların neredeyse Denizlerin idamına üzüldükleri sonucu çıkıyor. Fakat gerek Süleyman Demirel’in o zamanki Adalet Partisi, gerekse şimdilerde Adalet ve Kalkınma Partisi, kendilerinin Demokrat Parti ve Menderes geleneğinin devamcısı olduklarını iddia ediyorlardı. Ayrıca Adnan Menderes, daha 1955 yılında Demirel için, “bu çocuğa iyi bakın” demişti.

Faşizmin ve gericiliğin mümtaz temsilcileri
Şu anda AKP’yi ve Türkiye’yi yöneten kadroların büyük bir bölümü, Türkiye sağının “militanları”ndan oluşuyor.

Örneğin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye tarihinde “Kanlı Pazar” olarak bilinen olaylarda, ABD 6. Filosu’na mensup askerleri protesto eden gençlere saldırarak 2 kişiyi öldüren Milli Türk Talebe Birliği’ne (MTTB) üye olduğu gerekçesiyle 12 Eyül sonrasında göz altına alınmıştı. Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Ahmet Davutoğlu gibi isimlerin de “siyaseten piştiği” bu dernek, özellikle 60’lı yıllarda yükselişe geçen devrimci gençlik hareketine karşı paramiliter faşist güçleri harekete geçirmede Alparslan Türkeş MHP’sinin öncülü konumundaydı. Aynı MTTB, CIA’nın teşvikiyle ve Suudi hanedanının desteğiyle birlikte, “Rabıta” isimle örgütün de üyesiydi. MTTB, 70’li yılların sonuna doğru İslamcı tonu daha ağır basan “Akıncılar” ve “Ak-Gençler” ismiyle örgütlenmesine devam edecekti. “Akıncılar”ın fikir babası Necip Fazıl Kısakürek’e, MTTB İcra Kurulu Başkanı Abdullah Gül, 1969 yılında şu mektubu göndermişti:

“İslam davasının zerre tavizsiz müdafii Üstadımıza İslam davasının agora meydanlarında sağırların kulağını patlatacak gür seslilikte aksiyoneri Büyük Doğu Gençliğinin ruh gıdası mecmuanızı tekrar çıkarışınızdan dolayı size minnettarlıklarımızı arzeder, hangi şartlar altında olursa olsun hal neyi icap ettirirse ettirsin yüzde yüz emrinizde olduğumuzu bildirir hürmetlerimizi sunarız. Yarın elbet bizim elbet bizimdir. Gün doğmuş gün batmış ebet bizimdir.”

Bir başka güzel “tesadüf” de, AKP hükümeti ile “şiir gibi” çalışan cemaatin lideri Fethullah Gülen ile Süleyman Demirel’in, Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin tedrisatından geçmeleri. Türk demokrasisinin bir diğer “yıldızı” Turgut Özal da siyasi kariyerine bu dernekte başlamıştı. 1945 yılında gerçekleştirilen ünlü Tan Matbaası baskınındaki “milliyetçi duyguları kabarmış gençler” arasında bütün “usta”lar yer alıyordu: Turgut Özal, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan...

Deniz Gezmişlerin idam oylamasında ise, AKP’lilerin üstadı Necmettin Erbakan “İsviçre’ye gittiği” için oy kullanamamıştı. Oy kullanan Milli Nizam Partisi üyeleri Isparta milletvekili Hüsamettin Akmumcu ve Tokat milletvekili Hüseyin Abbas ise idama “Evet” demişlerdi.

(soL - Haber Merkezi)