Ayhan Erdoğan: 'Ümit Bey HSYK'ya hayırlı olsun der'

Bu hafta sonu yapılacak olan İstanbul Barosu seçimlerine Çağdaş Avukatlar Grubu'nun başkan adayı olarak katılan, Ali İsmail Korkmaz cinayeti ve Taksim Dayanışması gibi çok sayıda öneli davanın avukatlığını yapan Ayhan Erdoğan, avukatların sorunlarına karşı da harekete geçeceklerini söylüyor.

Çağdaş Avukatlar Grubu'nun (ÇAG) başkan adayı olarak, bugün başlayan seçimlere giren Ayhan Erdoğan, İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal'ın “hukukla temas etmeyen politika yaptığını” bu nedenle eğitimin gericileştirilmesi, hükümetin savaş suçu sayılabilecek girişimleri, Anayasaya aykırı düzenlemeler gibi kritik gündemlerde baronun sessiz kaldığını belirtiyor. Ali İsmail Korkmaz cinayeti, Pınar Selek, Taksim Dayanışması gibi çok sayıda öneli davanın avukatlığını yapan Erdoğan, avukatların sorunlarına karşı da harekete geçeceklerini söylüyor.

30 binden fazla üyesi ile Türkiye'nin en büyük barosu olan İstanbul Barosu'nda bugün başlayan genel kurul ve seçim yarın tamamlanacak. Seçimde 5-6 ayrı başkan adayı ve liste yarışacak.

(Görüşme - Elif Örnek)

Baro başkanlığına neden aday oldunuz?

İstanbul Barosu bir sessizliğe gömülmüş vaziyette. Hiç konuşmamalarının sebebi konuşacak sözlerinin olmayışı. Ama konuşmadan da en azından belli bir miktar oy alıp yönetimi alacaklaını düşünmeleri. Çünkü konuşurlarsa söyleyecek sözleri yok. Ne yaptınız laiklik konusunda? Ses yok. Sulh ceza hakimliğinde ne yaptınız? Ses yok. Yaşam alanlarıyla ilgili yargı kararları uygulanmyor, ses yok. Yani artık hukukun sokakta savunulduğu bir aşamaya geldik. Hakların sokakta savunulduğu bir aşamaya geldik. Baronun bu konuda daha fazla insanların canının yanmaması için öne çıkması ve bu işlerde iktidar, evrensel hukuka uygun davranması için öncülük etmesi gerekir.

Çizdiğiniz bu çerçevede sizi ne gibi müdahaleleriniz olacak?

Eğitim alanında yapılan son düzenleme mesela... Sendikalar, dernekler, kurumlarla birlikte mutlaka bir kampanya düzenleyip, hukukla aykırılığını da vurgulayarak bu yönetmelik değişikliğinin iptali için uğraşmak gerekir. Küçük çocukların özgürlüklerinin ellerinden alınmasını engellemek için kamuouyu oluşturulmalı. Şunu da unutmamak lazım, çok fazla sayıda aile tepki gösterdi ancak sahipsiz kaldı. Belki ciddi bir komisyonla, avukat arkadaşların bir kısmını görevlendirerek bu tepkileri gösteren ailelerin davalarına öncülük etmek oldukça önemli. Temel olarak halkla birlikte hareket ederek, sorunlarla mücadele etmek lazım.

'Dönüşüm tamamlanmadı, direnebiliriz'

Hukukun hiçe sayıldığı bir yönetimde, üstelik “hukuk eşittir adalet” diyemediğimiz bir sistemde, komisyon kurup dava açmanın nasıl bir anlamı var?

Toplumun tam dönüşme noktasındayız, dönüşüm henüz tamamlanmadı. Bu noktada direnilebilecekse, direnilecek, denemek lazım. Direnilmeyecekse, zaten dönüşüm tamamlandıysa, o zaman yapacak bir şey yok. Ama bu daha test edilmedi. Fiili olarak o dönüşüme dur demek gerekir. Ben burada başarılı olacağımızı taahhüt etmiyorum, yapılması gerekeni söylüyorum. Yaptıklarınız bir sonuç vermeyebilir. Ama yapmanız gerekeni yaparsanız, o sonuç vermeme durumu tarih içinde farklı bir şeydir hiç yapmadan kabullenmiş olmak tarih içerisinde farklı bir şeydir.

Politik davalardaki tüm dosyaları takibe alacak bir komisyon kurulmalı. Sulh Ceza Hakimliği mutlaka ama mutlaka deşifre edilmeli. Mahkeme değil orası. Cumhurbaşkanı yargıyı bir tabanca gibi kullanmak istiyor, muhaliflerini temizleme aracı olarak kullanmak istiyor. Bu yargının politik olarak bir araç halinde bu kadar açıktan kullanılması Türkiye tarihinde enderdir. Bunlar genellikle devrimler ya da karşı devrimler sırasında başvurulan yollardır. Yargı bir tabanca gibi bu kadar açıktan kullanılıyorsa, bunların da devrimci olmadığını düşündüğümüze göre, bir karşı devrimle karşı karşıyayız. Bu karşı devrimde konumumuz nedir, durumumuz nedir, nasıl ses çıkartacağız? Mesele burada. 12 Eylül'den kalma Anayasa'ya bile aykırı yapılanlar.

Baro bu “karşı devrim” durumunda neler yapmalıydı ya da neler yapılabilir?

Baronun asıl yapması gerekenlerden biri Aralık operasyonundan sonraki tutumuydu. Hiçbir tutumu olmadı. Daha kötüsü Suriye'yle ilişkili asker toplanıyor burada. Yabancı bir ülke için asker toplanması çok açık bir şekilde TCK'ya aykırı. Uluslararası mahkemelerden, akademisyenlerden destek alınarak “savaş suçu nedir ne değildir” konusunun tartışılması ve Türkiye'nin gündemine sokulması lazım. Biz daha, ne savaş suçudur ne değildir meselesini bile tartışmaya başlamış değiliz ama TIR'lar gidiyor. Adana'da en son açılan davada neler çıktığı iddianamede belli, tespitler de belli. IŞİD meselesi var. Dünya kamuoyu IŞİD'le iktidar ilişkisi meselesini anlatıyor. Kaldı ki biz bile buradan ifade edebilecek bilgilere sahip olabiliyoruz.

Kahramanlara gerek yok. Herhangi bir avukatın ya da şahsın öne çıkmasını beklemek doğru değil, burada kurumlar çıkacak. Burada uluslararası bir suç işleniyorsa, hele ülkenin geleceği içinse ilk öne çıkacak kurum İstanbul Barosu'dur. Lafa gelinince, 'dünyanın ikinci barosu' deniliyor. Ne anlamı var? Sonuncu barosu olsan da, tepkisiz kaldıktan sonra hiçbir şeyi değiştirmez. Niteliksiz olduktan sonra niceliğin bir anlamı yok.

Artık kimse şunu beklememeli. Bu ülkede mahkeme kararları uygulanmıyor. Uygulanması için -HES, deprem bölgeleri ve yaşam alanlarıyla ilgili söylüyorum özellikle- o alanları korumanız gerekiyor. Çünkü inşaatlar tamamlanıyor, mahkeme kararlarının anlamı kalmıyor. Bir başka husus da, mevcut HSYK operasyonları ya da benzeri kanunlarla, sizin artık mahkemeden alacağınız bir karar dahi kalmayabilir. Anayasa Mahkemesi iptal etmeseydi, düşünebiliyor musunuz, özelleştirmede mahkeme kararı beş yıl içinde uygulanmazsa yok hükmünde sayılacaktı. Usulsüz özelleştirdiklerini mal sahibi yapmak istiyor, derdi o. Burada baro konuşmayacak nerede konuşacak?

'Varolma mücadelesinden disipline'

Baroya bağlı avukatların sorunları neler?

Bu yönetim dört yıldır görevde, Ümit Bey de öyle. Genç avukatların sorunlarıyla ilgili hiçbir şey yapılmadı. Genç avukatların ciddi bir mekan sorunu var. Büro tutmak, gidelerini karşılamak, vergi sorununu çözmek genç avukatlar için sıkıntı. Bu sıkıntıların üzerine başka kamburlar da biniyor. Mekansızlık ve müvekkil bulamama sıkıntıları nedeniyle işçi avukat konumuna geliyorlar. İşçi avukat konumuına geldiğinde ise mesai sorunu, vekalet sorunu gibi sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor.

Aldıkları ücret birinci sırada problem. CMK servisinde çalışmaya kalktıklarında, bana göre çok temel sorunlardan biridir, Asliye Cezada 320, Ağır Cezada 550 lira civarında para alıyor. Ancak, masraf almıyor artı bunun içinden vergi ödüyor. Yani bunun yarıdan fazlası gidiyor. Aslında bir Ağır Ceza davası aldığı zaman 200 lira bir para almış oluyor. Genç bir avukat bu durumda bürosunu çevirmek için eli mecbur, çok sayıda CMK'dan dava almaya çalışıyor. Çok sayıda dava aldığı zaman karşısına bir risk çıkıyor. Bu arkadaşların dava takibinde duruşma kaçırması söz konusu. Duruşma kaçırdığı zaman mahkemelerin tuttuğu tutanak baroya gidiyor ve disiplin soruşturmasına neden oluyor. O da yetmiyor, aynı zamanda görevi ihmalden ceza davasına varıyor. Sadece varolma mücadelesi verirken düşük ücret nedeniyle, aslında angarya haline gelen bi işin, bir de böyle bedelini çekiyorlar. Baro nerede burada?

Bağlı avukatlar, yani kamu avukatlarının ise ücretleriyle ilgili gösterge sorunu var. Göstergeleri düşük olduğu için hem düşük ücret alıyorlar hem de emekliliklerinde de düşük maaş alıyorlar. Yani tüm hayatlarına yansıyor. Aynı zamanda vekalet ücretlerinde 10 bin lira üst sınır sorunu var, üst sınırı geçemiyorlar. Hukukçu olmayan yöneticilerinin emriyle çalıştıkları için mesleki faaliyetlerinde sıkıntı yaşıyorlar. Yetmiyor, disiplin hukuku açısından da memur suçlarına tabi tutuluyorlar. Oysa baronun yani avukatlık disiplin hukukuna tabi olmaları gerekir. Bunlar da bizim baronun umrunda değil.

'Genç Avukatlara barodan ofis'

Nasıl çözülecek bu sorunlar?

Genç avukatların meslek hayatlarının ilk üç yılında yararlanabilecekleri bağımsız mekanlar açarsınız baro olarak. Adliyenin yakın yerlerinde büyük mekanlar açmak mümkün. Bilgisayarlar koyarsınız, sekreterya olur. Müvekkilleriyle görüşmeyi sekretaryadan alacakları randevularla boş saatleri ayarlayarak bir görüşme odasında, belirli zaman dilimlerinde yapabilirler. Bu iyi bir başlangıç olur genç avukatlar için İşçi avukatların yönergesi iptal oldu, onunla ilişkili bir yönetmelik çıkartılması gerekir deniliyor. Bu yönetmelik çıkarılmasına baronun öncülük etmesi gerekir. Bağlı avukatların baroya kayıtlı olma zorunluluğunu tekrar getirmek için çaba sarf etmeli. Bunun karşılığı olmalı, siz aynı zamanda onların sorunları için mücadele etmeli, devreye girmeli, bunları dillendirmelisiniz.

Bence kadınlara ilişkin iki temel sorundan bahsetmek mümkün. Yeni Türkiye, kadını çalışma hayatından kopartmaya çalışıyor. Bunun başlıca nedenlerinden biri de çocuık. O yüzden bizim, kadınları çalışma hayatında tutacak işler yapmalıyız. Adliyelerin içinde mutlaka kreş olmalı. Kadın avukat duruşması varsa, çocuğunu güvenle bu kreşe bırakabilmeli.

'Haksız tahrik'e karşı komisyon

Bir diğer önemli konu ise sistematik hale gelen kadın cinayetleri. Sistematik hale gelmesinde cesaretlendirici hususlardan birisi de, kararalarda “haksız tahrik” uygulaması standart hale getirilmesi. “Haksız tahrik” uygulaması kadının ihanetiyle ilgili bir savunmaya dayanıyor. Maddi duruma uygun olanları ayırarak konuşuyorum. Tüm kadın cinayetlerinde bu söyleniyorsa, sistematik hale gelen kadın cinayetlerinde indirim almanın başka bir yolu haline gelmiştir bu ve kadın ikinci kez öldürülmektedir. Bunun için bir kadın cinayetleri komisyonu kurulması lazım. Komisyon tüm Türkiye'deki kadın cinayetlerini takip edecek, olayın oluşu ve savunmayı inceleyecek. “Haksız tahrik” uygulamasının” her yıl alınan, bağlanan kararlardaki oranları takip edilecek ve bunun sistematik hale getirilmesinin önüne geçecek. Kadın cinayetlerine karşı, baroya düşen görevlerden yalnızca bir tanesi bu.

'Kapının önünde bekletilen avukatlar'

Serbest avukat, genç avukat, işçi avukat, bağlı avukat, kadın avukat... Hepimizin ortak bir başka sorunu daha var: Sabah 9 duruşmasına akşam 5'te gireblirsiniz. Bu durum birincisi , avukatın mesaisini öldürüyor. İkincisi avukatın saatinde hazırlanmış olduğu halini, enerjisini yok ediyor, orada gösterebileceği tempoyu düşürüyor. Ve bana göre en tehlikelisi hem mahkemedeki hakimler, savcılar önünde hem de müvekkiler önünde etkisiz suje haline getiriyor, kıymetsizleştiriyor. Hiçbir anlamı yok, kapı önünde bekleyen adam haline getiriyor. Kapı önünde bekleyen adam hali duruşmaya girdiğinizde, sizi beş saat bekletmiş hakimin tavrından da anlaşılır. Bu cesareti kendinde bulabiliyor. Bunun formülünü aramadılar bile. Hiçbir çalışmaları ya da teşebbüsleri olmadı. Ben avukatlık yaptığım için bu sıkıntıları yaşıyorum.

Suç burada Ümit Bey'de. Tek adama oynadığı için... Bütün kararları kendi başına alıyor, delegeleri belirliyor, yönetimi belirliyor. Her şeyi kendi başına yapıyor. Bu yüzden kesinlikle yönetimi suçlamıyorum.

'Ümit Kocasakal HSYK'ya hayırlı olsun der'

Bu işleri çözmesi gereken oydu ama o da çözemez. Çünkü avukat değil, hayatında hiç adliyeye gitmemiş, cübbe almamış. Adliyelerin yerini bile baroya başkan olduktan sonra öğrendi. Çoğu adliyede baro odası var mı haberi yoktur. Bunları bilmez. Baro başkanı olmasını talihsiz bir süreç olarak görüyorum. Çünkü politik konuşuyor, haksız bulmuyorum. Politikaya girse daha başarılı olacağına inanıyorum. Niyetinin öyle olduğunu da biliyorum, Haziran'da milletvekili olacağı söyleniyor. Milletvekili olup giderse baro için daha hayırlı olur. Çünkü o politik alanda yaşamak istiyor ama baroyu da avukatlara bırakması gerekiyor. Bir an evvel politikaya atılır ve baroyu da avukatlara bıraskırsa hayırlı bir iş yapmış olur.

Baro politik bir alan değil mi?

Barodaki politikayla doğrudan siyasetteki politika farklı şeyler. Baroda aynı zamanda meslek sorunlarıyla ilgili de uğraşacağınız bir alan var. Sadece politik bir alan olarak alamazsınız. Hukuk zaten politikanın dışında bir alan değil.

Ama bu politik alanda da yok. Mesela laiklikte olmadığı gibi keza HSYK'da da yok. Bir adım öteye gidelim, kuvvetler ayrılığı meselesiyle ilgili bir çalışması yok. Kuvvetler ayrılığı olmadan, yargı bağımsızlığı nasıl olacak? Yani politik olarak bunu da anlamıyor. Politikanın hukukla ilişkilenen kısmından da haberdar değil. O politikayı siyasi partide yapabilecek bir dilde konuşuyor. HSYK'yla ilgili bir açıklaması var mı? Ben daha duymadım, bakacağım. Yaptıysa da “hayırlı olsun” falan demiştir. Biliyorsunuz Doğu Perinçek de yeni seçilenleri destekledi.

Politika baroda yapılır, fazlasını biz yapacağız ama baroda yapacağız politika hukuk alanıyla temas etmeli.