Güçlülerin ideolojisi: Pragmatizm

İlhan Ayer

Blog: Serbest Kürsü

Gazetelerde yayımlanan "Suudi Arabistan, Kırıkkale'de doğalgaz santralı kuracak" haberi bizleri hiç şaşırtmadı. Önceki yıllarda Katar sermayesiyle destek verilen BMC, Sabah gazetesinin satışında Katar'dan bulunan kredi, Körfez ülkelerinin yardımseverliğini hatırlattı bizlere!

Neden böyle? Suudi Arabistan ve Katar'ın sadece Türkiye'de mi yatırımları var? Tabii ki değil. Bir Katar devlet yatırım kurumu olan Katar Invesment Authority'in Batı Avrupa'daki şirketlere katılımları 80 milyar Amerikan dolarını buluyor. Aksiyoner Katar'ın şirketlere katılımlarını gerçekleştirdikleri hisselerin dağılımları şöyle: Alman şirketi Volkswagen'e yüzde 14,3; Siemens yüzde 4,2; Hochtief  yüzde 11,1; İngiliz şirketleri Barclays yüzde 4,8; Sainsbury 2,9. Fransız şirketi Total'e katılım yüzde 3,9. İsviçre şirketi Glencore yüzde 8,6. İspanyol enerji şirketi Iberdrola 5,4. Özel bir Katar şirketi olan Paramount Service Holding'in ise Deutsche Bank'taki hisse oranı, aşağı yukarı yüzde 6, Yunanistan'da bulunan Alpha Bank'taki yatırım oranı ise yüzde 1,1.(1)

Batı Avrupa ülkeleriyle Körfez ülkeleri arasındaki ticari ilişki, bu rakamlarla sınırlı değil. Amerika'nın da içinde bulunduğu ticari faaliyetlerde, Avrupa-Amerika birliktelikleri, Körfez ülkelerinin silahlanmalarına büyük katkı sağlıyorlar. Sadece Suudi Arabistan'ın savunmaya harcadığı para 73,7 milyar dolar: Bu rakam Suudi Arabistan'ı dünya dördüncülüğüne yerleştiriyor.(2)

Bu karşılıklı ticari ilişkiler bize neyi anlatıyor? Avrupa ile Körfez ülkeleri arasındaki bu para ve ekonomi trafiğiyle bizler hangi bağlantıları kurabiliriz? Yunanistan ve Türkiye'nin Nato'dan çıkmasını düşünebilir miyiz? İngilizlerin Kıbrıs'taki üslerden vazgeçmesini? Yunanistan karasuları içinde Rus ve Çin gemilerini, Yunanistan kara parçaları üzerinde Rus-Çin askeri üslerini hayal edebilir miyiz? Köpük imparatorları boşu boşuna ülkeleri borçlandırmıyor; hepsinin birer karşılığı var. Aksi halde yukarıdaki soruların bazı olumlamaları, 3. Dünya Savaşı'nı çıkarabilecek niteliktedir. 

ABD’nin Türkiye'yle anlaşmasının, üslerin, limanların kullanımının sonucunda tek bir isteği var: Esad'ı devirmek. Amerika için Suriye'nin kuzeyini Esad'dan koparmak yeterli; Kuzey Suriye'de Türkiye, IŞİD veya PYD olmuş hiç fark etmiyor "şu aşamada". Önemli olan, Suriye-İran bağlantısını kesmek. Aslolan Türklerin ve Kürtlerin kullanışlılığı: Ta ki Rusya'nın ve Çin'in diz çöktürülüp dünya imparatorluğu kurulana kadar.

Hangi iktidar böyle fütursuzca, paldır küldür, sağa sola saldırabilir? Ülkenizin ordusu Nato'cuysa, “emekçi” burjuvaziniz ile “devletten geçinen” burjuvaziniz Batı dünyasına eklemlenmişse, cemaatler, feodal beyler, liberaller sermayeden yana safını tutarak yan yana gelmişlerse, arkanızda büyük bir güç var demektir; yürüyüşünüz daha kolay olur.

Türk ve Kürt sağının en gerideki hakikatleri, paylaşım savaşındaki özneleri, parça-bütün ilişkisindeki bağlantıları, pragmatist uygulamaları görmesi gerek: Görülmezse, sonsuza dek kölelik ve acılar bizleri bekliyor!...

Kim düşünebilirdi ki 20’nci yüzyılın başında bulunan petrolün tüm dünyanın başına bela olabileceğini, geleneksel emperyalist teorilere kan verebileceğini, karşılığında halklardan kan alabileceğini!.. Her türlü ideolojinin kullanıldığı, araçsal hale getirildiği, "özgürlük sorunu"nun bile bulanıklaştırıldığı dönemleri yaşıyoruz. Pragmatizmin farklı disiplinleri nasıl etkilediğini, kapitalistlerin "yapmak kadar yaptırmamak da önemli" ilkesini nasıl uyguladıklarını görüyoruz, görmeye de devam edeceğiz.

Ne mi yapmak gerekiyor? Kapitalizm çerçevesinde tek çözüm: Yapılacak askeri ve ekonomik ittifakların savaşları engelleyebilecek ölçüde genişletilmesi, diğer güçlere karşı eşitlenebilmesi gerekiyor. Mutlaka üçüncü, dördüncü büyük ittifaklar kurulabilmelidir. 


NOTLAR:

(1) Handelsblatt, 17.9.2014, s. 5.
(2) Handelsblatt, 28.7.2015, s. 4.