“Devrimimiz barışçıl ama silahsız değiliz”

Venezuela'nın 23 Temmuz 2010'da Kolombiya ile diplomatik ilişkilerini kesmesi, kıtada ABD eliyle tırmandırılan gerilimi şimdiye kadarki en üst seviyesine çıkardı. Yaşanan gelişmelere dair ülkemiz dahil her yerde çok sayıda görüş ve değerlendirme çıktı elbette. Biz de konuya dair Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Jose Gregoria Bracho Reyes ile görüştük.

Merhaba sayın Başkonsolos. 29 Temmuz Perşembe günü Amerika Devletleri Örgütü (OAS), Waşington’da olağanüstü bir toplantı yaptı. Toplantıyı talep eden taraf ise Kolombiya idi. Toplantı sırasında Kolombiya’nın OAS elçisi, Luis Alfonso Hoyos, bir takım video görüntüleri, fotoğraflar, dijital haritalar ve uydu resimleri göstererek, Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) ve Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) militanlarının Venezuela’dan destek gördüklerini, Venezuela’da bu örgütlerin kamplarının bulunduğunu ve Venezuela devletiyle işbirliği içinde olduklarını iddia etti. Bu açık saldırının ardından iki ülke ilişkileri son 10 yılın en gerlilmli halini aldı. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bana Uribe ve Hoyos'un tutumları başkaları tarafından yönlendiriliyormuş gibi geliyor. Onları bir kukla gibi görüyorum, özellikle bu son gerilimde. İki ülke ilişkileri arasında yıllardır süregelen bozukluklar, gerilimler var halihazırda. Bunlar sadece politika kaynaklı değil esasında. Ticari ve başka alanlarda da sorun olduğunu söyleyebiliriz. Ancak halklar arasında bir sorun olduğunu söylemek doğru değil. Bu sorunların birileri tarafından yönlendirildiğini söyleyebilirim.

Tarihe şöyle bir göz gezdirdiğimizde görüyoruz ki tüm imparatorlukların çöküşünde sadece politik ilişkiler değil aynı zamanda enerji kaynaklarından kaynaklanan bazı sıkıntılar oluyor. Ve şu anda Kolombiya'nın durumu da tamamıyla böyle. Kendi araçlarının depolarını doldurmaya yetecek kadar dahi benzinleri yok ve bundan dolayı bir takım başka odaklar tarafından yönetilmeye izin veriyorlar.

Kolombiya'nın dile getirdiği iddialar tamamen saçmalıklardan ibaret. Bize oldukça boş ve komik geliyor Hoyos'un dillendirdiği iddialar. Venezuela hiçbir zaman terörü desteklemedi ve desteklemeyecek. Ben size bu saçmalıkların arkasında yatan sebepleri açıklamaya çalıştım. Birinin kuklası oluyorsa eğer bir devlet, bunun arkasında mutlaka bir sebep vardır. Bu sebebin de enerji olduğunu düşünüyoruz.

Venezuela'nın deyimiyle ABD'nin şu anda ayakkabısında iki tane büyük taş var. Bunlardan biri Ortadoğu'da İran ve Irak, ki Irak'ı da tam anlamıyla ele geçirmiş olduklarını söyleyemeyiz diğeri ise Latin Amerika'da Venezuela. Elbette ki böyle olacak.

Ve ABD kendisi için elde edilecek petrol olduğu için de Kolombiya'yı kışkırtıp bu iki ülkeyi birbirine düşürmek istiyor. Kolombiya saldırdığında Venezeula yenilecek diye öngördüğü için bu kadar kışkırtıyor Kolombiya'yı. Kolombiya da buna göre davranıyor. Hoyos'un söylediği her şey korkunçtu. Tamamiyle palyaçoluktu yaptığı. Saddam Hüseyin'in de elinden gücü almak için ellerinden geleni yapmışlardı. Şu anda yapmaya çalıştıkları şey de bu.

Bu videolu, uydu haritalı iddialar aslında dünya gündemi için özgün değil. Zamanın ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, ABD ordusu Irak'a saldırmadan önce de benzer araçlar kullanarak BM'de dünya kamuoyunu arkasına alma hedefine yaklaşmaya çalışmıştı. Ancak 2003'te başlayan işgal bugün hala devam ediyor ve ileri sürülen kanıtların uydurulduğu artık herkes tarafından itiraf edilen bir gerçek. Bu yöntem benzerliği üzerine ne diyeceksiniz?

Venezuela ve Kolombiya sınır ülkeleri, aynı zamanda kardeş ülkeler. İki ülkenin sahip olduğüu topraklar, ormanlar, plajlar, doğa birbirinin tıpatıp aynısı. Gösterdikleri fotoğrafların hiçbir şey kanıtlamadığını zaten biliyoruz. Onlar Kolombiya'nın herhangi bir yerinde de çekilmiş olabilirler. Dolayısyla ABD'nin 2003'te Colin Powell'la yaptığının aynısı burada da gerçekleşiyor. Biz de her şeyin tekerrürden ibaret olduğunu görüyoruz.

Şu an Kolombiya'da hala eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe işbaşında. 7 Ağustos tarihinde ise seçilmiş Devlet Başkanı Juan Manuel Santos görevine resmi olarak başlayacak. Juan Manuel Santos'un bakanlığı sırasındaki sicili de malum. Bu görev değişikliğinin bir ülke politikasına yansıyacağını düşünüyor musunuz?

Ben gelecekten haber veremem, kahve falı bakıp geleceği okuyamam. Ama çingene bir ninem vardı, aynı zamanda annem de Afrika kökenli ve onlar da fala bakardı ama ben bakamıyorum maalesef. Kolombiya halkı değil ama Kolombiya hükümeti ABD'ye satılacakmış gibi geliyor bana. Şu anda Kolombiya, Latin Amerika'nın İsrail'i konumunda. Kolombiya kararını vermiş ve buna uygun davranıyor. İşbaşına gelen kim olursa olsun bunun bir şeyi değiştireceğini düşünmüyorum. Tarihe baktığımızda Kolombiya'nın çok sayıda hatası oldu ve bunlar hep affedildi, görmezden gelindi. Fakat bundan sonra olacaklar nasıl gelişecek, bunu da zaman gösterecek. Kolombiya zamanında Venezuela'nın topraklarından da çalmıştı ama Venezuela buna tepki göstermemişti. Milyonlarca ölüm yaşandı karşılıklı olarak fakat artık bunların bir çaresinin bulunması gerektiğini düşünüyorum.

Uribe ve Santos'a gelince... Santos da yeni biri değil esasında, her ikisi de Kolombiya oligarşisini temsil ediyor. Santos'un dedesi de zamanında Kolombiya'da cumhurbaşkanlığı yapmıştı. Uribe'nin babası da Kolombiya'da en büyük sağ örgütlerini, paramiliter güçlerini kuran kişilerin başında gelir. Bunların hepsi bir kast sisteminin parçaları ve hala bu sistemi yaşatmaya çalışıyorlar. Santander (*) isimli liderin kurduğu kastı korumaya çalışıyorlar. Bu kişi Simon Bolivar'ın düşmanıydı ve Bolivar'a saldırdı. Kolombiya bu sebeple aynı şekilde davranıyor esasında. Kolombiya'da iki ayrı kesit oluştu, Bolivarcılar ve Santanderciler. Halk da ikiye bölündü. Santander her zaman Bolivar'ın karşısına çeşitli terörist örgütlenmeler ve yapılanmalarla çıkmıştı. Henüz 50 sene öncesinde bir iç savaştan çıktı ülke. O zaman Gaitán adlı oldukça kendine özgü ve ilerici bir liderleri vardı, Jorge Eliécer Gaitán. Gaitán'ı ve takipçilerinin hepsini de öldürdüler. Bu da Kolombiya'nın bölünmelerinden biri oldu. Bundan sonra Kolombiya'daki tüm ilericiler teker teker öldürülmeye başladı.

Kolombiya'da şu anda çeteler var demek istemiyorum. Fakat iç savaştan 50 yıl önce çıkmalarına karşın bu sadece sözde bir çıkış oldu. Hala devam eden bir kamplaşma ve bölünme var, devam eden bir süreç bu. FARC elbette ki öne çıkan terör gruplarından biri ama şu anda resmi kuruluşların da benzer saldırılarda bulunduğunu söyleyebilirim rahatlıkla. FARC gibi daha pek çok küçük küçük örgüt de var Kolombiya'da. Ama bunlar tamamen Kolombiya'nın kendi sorunu. Unutmamalıyız ki Kolombiya 2008 yılında Ekvador'u bombalamış ve o topraklardaki öğrencileri öldürmüştü.

Fakat aynı şeyi Venezuela'da yapamayacaklar. Biz ülkemizde barışçıl bir devrim yapıyoruz, fakat silahsız olduğumuz da söylenemez. Santos ne yapar bilmiyorum. Ama Latin Amerika'da krizin en çok kaynaklandığı yerin Kolombiya olduğunu söyleyebilirim. Sadece bizimle şu an olan kriz değil bu, daha çok kriz yaşarlar. Şu an en çok ticari ilişkiye sahip olduğu ülkelerden biri de Venezuela. Biraz bundan da kaynaklanıyor herhalde. Senelik 6 milyar dolar ticaret hacmi var iki ülkenin, ABD'den sonraki en büyük ticaret partneri Venezuela (**). Fakat böyle devam ederse Venezuela onun yerine başka ticari partnerler arayacak ve Kolombiya kaybedecek. Şu an Kolombiya'da 7 milyona yakın işsiz var. Kolombiya kendi sorunlarını çözmeli önce. Böylesi bir ticari ayrışmada Venezuela her zaman başka partnerler bulabilir. Türkiye de bunlardan biri olabilir. Ama Kolombiya'nın bu kadar hızlı hareket edip Venezuela'nın yerine başka bir ülke bulabileceğini zannetmiyorum. Çünkü coğrafi olarak bakıldığında Kolombiya'nın doğal alıcısı Venezuela. Ben şu anda en çok Kolombiya halkına üzülüyorum açıkçası, ne olacaksa onlara olacak ve şu anda çok sayıda aç boğaz ve işsiz var Kolombiya'da. Uribe sanki Venezuela ile değil de Santos ile kötü bir oyun oynuyor gibi. Santos elinde sıcak bir kase taşıyor ve bu onun elini yakacak kadar sıcak.

Venezuela'ya yönelik bu tür saldırılar esasında yeni değil. 1999'da seçimi kazanan Başkan Chávez yönetimine karşı en somut saldırı, bir CIA organizasyonu olan 11 Nisan 2002'deki darbe girişimiydi ve başarısızlıkla sonuçlanmıştı. ABD o zamandan beri National Endowment For Democracy, USAID gibi sivil toplum kuruluşları aracılığıyla Venezuela'yı istikrarsızlaştırmak için elinden geleni yapıyor. Honduras'ta bir yılı aşkın bir süre önce yaşanan darbeyle birlikte ele alındığında ABD'nin kıtaya yönelik girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

ABD'de neden hiç darbe girişimi olmadığını biliyor musunuz? Çünkü burada kendi büyükelçilikleri yok. Nerede bir darbe girişimi olsa onun arkasından her zaman ABD'nin kokusu gelir. Başkan Chávez Latin Amerika'nın ümitlerini ve hayallerini gerçekleştirmek için çalışıyor esasında. Bu ümitler Fidel ve Che döneminde ortaya çıkmıştı, onlar tarafından tohumları atılmıştı. Aynı zamanda Bolivar'ın da düşüydü tek bir kıta - tek bir ülke meydana getirmek. Şu anda Venezuela bunu yapmak için çalışıyor. ABD de buna engel olmaya çalşıyor. 1824 yılında Simon Bolivar'ın söylediği bir söz yankılanıyor Venezuela'da şimdi, “Kuzey'deki ülkeyi değiştirebilirsek bir birlik oluşturabiliriz”, yapmak istediğimiz bu olmalı. Ancak şimdi tüm bu yaşananalara rağmen canavar olarak gösterilen Chávez . Çünkü Başkan Chávez, Fidel'in mirasçısı olarak görülüyor. Ölene kadar da savaşmaya yemin etmiş durumda, Latin Amerika birliğini kurmaya yemin etti. Ve elinde hem enerji kaynakları hem de güç var. Bu saldırılar bu yüzden gerçekleşiyor sürekli.

Saldırılar tek bir yerden gelmiyor kuşkusuz. ABD'nin bölgeyi silahlandırma girişimleri Meksika ve Kolmbiya'da yoğunlaşmıştı son yıllarda. Özellikle geçen yıl imzalanan askeri üs anlaşmaları da göz önünde bulundurulmalı. Ancak geçtiğimiz haftalarda 1948 yılından beri ordusu bulunmayan ve dünyanın ilk ordusuz devleti olan Kosta Rika’da, hükümetin 7000’in üzerinde ABD askerini ülkeye alması da gündeme oturdu. ABD eliyle kıta genelinde gerçekleştirilen bu silahlandırma politikalarını ele alabilir misiniz?

Latin Amerika tarihinde bu gibi müdahaleler, Kosta Rika veya Kolombiya, adları değişse de her türlü ülkede çok kez gerçekleşti. Daha önce de söylediğim gibi, Kolombiya bölgede İsrail gibi konumlandırılıyor ve sınırlarını ABD üslerine açmasından attığı her adıma herşeyi bilinçli ve isteyerek gerçekleştiriyor. Örneğin Kolombiya'da da benzer bir anlaşma ile sınırlarının içine ABD askerini almakta kalmadı iş. Bundan yıllar önce imzalanan bir anlaşma vardı ve bu anlaşma gereğince ABD Kolombiya'yı doğrudan yönetiyor. Bu 1999 yılında Andrés Pastrana Arango ve Clinton arasında imzalanan bir anlaşmaydı. Yapılan bir zincir esasında. Birbirini izleyen, bir zincirin halkasını oluşturan süreçler bunlar.

Zamanında ABD'den önce Meksika'ya, ardından da Latin Amerika'nın en güney ucuna kadar uzanan bir otoban yaptırmıştı ABD. Çünkü biliyorlardı ki ileride Latin Amerika topraklarını karadan işgal etmek isterlerse, sağlam ve açık bir otoban yeterli olacaktı onlar için. Bu sebeple de bütün ormanları yakıp yıktılar ve Latin Amerika ülkeleri buna izin verdi, göz yumdu zamanında. Önce Meksika ve Panama arasında direk bir otoban açtılar. Bu arada bütün ormanları yok edip tüm yerlileri evlerinden ettiler.

O zaman şöyle diyebilir miyiz acaba? 2009 Haziranında ALBA üyesi bir Orta Amerika ülkesi olan Honduras'ta gerçekleşen askeri darbe ile yolun ilk aşamasını açtılar. Ve şimdi de yol üzerindeki en büyük engelleri olan Venezuela'yı Kolombiya aracılığıyla temizlemek istiyorlar.

Evet, bu açıkça görülüyor gerçekten. Ama yollarının üzerinde bir engel daha var ki o da Nikaragua. Ve orada da işleri çok zor olacak. Orada da Ortega var karşılarında. Yollarının üzerinde bu kadar direngen iki ülke ve sonrasında da Ekvador ve Bolivya gibi başka “engeller” varsa, işlerinin çok zor olacağını şimdiden söyleyebiliriz. Tabii Kolombiya'nın böylesi bir gruplaşmada tek başına kalacağını söylemek kolay değil. Maalesef Peru'yu da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Şili'deki son hükümet değişikliği de çok rahatlatıcı değil açıkçası. Ama bizim hala umudumuz var. Biliyoruz ki Latin Amerika halkı ayağa kalkacak.

Neruda bir şiirinde şöyle demişti:

“Bolivar her yüz senede bir yeniden dirilir
Halklar dirilmeye karar verdiğinde Bolivar tekrar dirilir”

Ve unutmayalım ki 1973 Şili'sinde Allende'nin arkasında ordu yoktu ve görece kolaydı orada bir darbe ya da askeri müdahale gerçekleştirmek. Ama bizim ordumuz bizimle birlikte. Ve herkes biliyor ki Venezuela'nın bir lideri var.

GÜLZERİN KIZILER

* 1792 – 1840 yılları arasında yaşamış, eski bir devlet adamı ve asker.
** Senelik ihracatın yüzde 16,2'si Venezuela ile gerçekleşiyor.